İkbal Uzuner ve Ayşegül Halil, sadece kadın oldukları için öldürüldüler. 2024 yılı boyunca hemen hemen hepsi tanıdıkları, yakınlarındaki erkekler tarafından öldürülen 296 kadın gibi. Geçtiğimiz yıllar boyunca katledilen, kadın örgütleri gündem etmedikçe haberlerde iki satırdan fazla yer bulamamış diğer kadınlar gibi… Erkek şiddeti karşısında önleyici, koruyucu, caydırıcı politikalar sürdürmemiş iktidarın, önüne geçemediği diğer tüm kadın cinayetlerinde olduğu gibi… Bu, geride kalan her birimiz için taşıması ağır bir yük, baş etmesi zor bir öfke.
Üstelik sadece kadın olduğumuz için hayatlarımızın bir döneminde erkek şiddetine maruz kalma tehdidi ve tedirginliği ile yaşamaya devam ediyoruz. Çünkü önleyici tedbirlerin uygulanmadığını, var olan mekanizmaların işletilmediğini, caydırıcı cezaların verilmediğini; kadınların şikâyetlerine, beyanlarına rağmen yeterince dikkate alınmadıklarını; bu yollarla erkeklerin defalarca ve defalarca korunduğunu görüyoruz. Kadın düşmanı politikaların savunuculuğunu yapan, kadınların kazanımlarını her fırsatta tartışmaya açan, toplumsal cinsiyet eşitliği politikalarını aile politikalarına indirgeyen Tek Adam rejimi, politik tercihleriyle kadın cinayetlerinin ve erkek şiddetinin de başlıca sorumlusu olmayı sürdürüyor.
Ancak iktidar bu konuda sorumluluğunu kabul etmediği gibi, işaret ettiğimiz cezasızlık politikalarını bir algı gibi göstermeye çalışıyor ve “kadına yönelik şiddetle mücadelede ‘sıfır tolerans’ ilkesiyle” hareket ettiklerine inanmamızı bekliyor. Oysa biz görüyoruz ki hemen hemen her kadın cinayetinin ardında tolere edilmiş, tedbir alınmamış farklı şiddet biçimleri var. Ama iktidar bir kez daha, arka plandaki erkek egemen politik tercih ve pratiği görünmezleştirmeye; erkek şiddetine bahaneler bulmaya; İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmek, 6284’ü tartışmaya açmak gibi somut adımların kadına yönelik erkek şiddetiyle mücadeleye verdiği zararı yok saymaya çalışıyor. Kadın örgütlerinin on yıllardır dile getirdiği tespit ve çözümleri görmezden geliyor.
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, 2021-2025 dönemini kapsayan Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele 4. Ulusal Eylem Planıyla 28 strateji kapsamında çalışmalarını sürdürdüklerini belirtiyor. Oysa kadın cinayetlerini, erkek şiddetini önlemek için tek bir gerçek stratejiye ihtiyaç var: Kadın düşmanı politikalara son vermek! Kadınların erkek şiddetine maruz kalmasını önleyici, koruyucu tedbirleri almak, uygulanmasını denetlemek, şiddetten uzaklaşmak isteyen kadınlara dair bütünlüklü bir politika geliştirmek. Bunun için öncelikle cezasızlık politikalarına son verin, 6284’ü etkin bir şekilde uygulayın! Kadınların beyanlarını ve şikâyetlerini “kovuşturmaya yer yoktur”larla savuşturmayın!
Kadın cinayetlerinin münferit olmadığı da niçin politik olduğu da kadınların her alanda verdiği feminist mücadele ile kamuoyu nezdinde artık çok daha görünür! Ancak “kadın cinayetleri politiktir” tespitinin sadece süreci ve sorumluları değil aynı zamanda mücadele alanımızı da işaret ettiğinin de altını tekrar tekrar çizmek gerekiyor. Bu yüzden, haklı öfkemizi kadın dayanışmasından güç alarak örgütlemeliyiz. 6284’ün etkin uygulanması, cezasızlık politikalarının terk edilmesi, erkek şiddetini önlemeye dönük politikaların uygulanması için ortak bir mücadele hattının ve eylem planının oluşmasına ihtiyaç var. Bunu bulunduğumuz her alanda savunmak ve araçlarını sağlamak da sorumluluğumuz: sendikalarda, üniversitelerde, işyerlerinde, mahallelerde; bulunduğumuz her alanda…
Yorumlar kapalıdır.