Emekçilerin acil talepleri etrafında bir eylem birliği mümkün ve zaruri!

Rejimin bir eliyle tüm ekonomik ve antidemokratik baskıları artırdığı, diğer eliyle de göstermelik uygulama ve vaatlerle emekçilerden oy devşirmeye çalıştığı bir seçim sürecini geride bıraktık. Öte yandan, EYT’den asgari ücrette artışa kadar attığı tüm adımlar, emekçilerin özellikle son yıllardaki büyük kayıplarını telafi etmekten ne kadar uzak olduğunu, bu sebeple de emekçi halk üzerindeki yatıştırıcı etkisinin ne kadar kısa süreli olduğunu her defasında ortaya koydu.

Emekçiler için bir sefalet düzeninden fazlasını işaret etmeyen ve her kararı ile ekonomik yıkımın çapını genişleten Erdoğan yönetimi, elde ettiği seçim zaferine rağmen, ayakta durmaya çalıştığı zeminin iktidarı için bir bataklığa dönüşmeye başladığının farkında. Bu nedenle, ekonomik gidişata kısmi müdahaleler amaçlayan önlemleri hızlıca masaya koydu. Ancak bu önlemler, emekçi halktan ziyade sermayeye yönelik olarak geliştirilmiş önlemler. Emekçiler için ise 21 yıllık iktidarın saldırı programı tüm güncelliğini koruyor: Esnek ve güvencesiz çalışma, sendikalaşmaya ve grev gibi anayasal haklara dönük fiili engeller, emeğin ucuzlatılması ve milli gelirden aldığı payın azaltılması…

Tüm bu saldırı programının durdurulabilmesi ise emek hareketinin mücadele gücüne bağlı. Bu gücün tesisi için mücadeleci sendika ve sektörlerin öncülüğünde işçi sınıfının ivedi sorun ve ihtiyaçları doğrultusunda bir acil eylem programı oluşturmak ve bunun etrafında kurulacak en geniş eylem birliğini sağlamak tüm emek hareketi ve sol/sosyalist hareket için zaruri bir görev olmayı sürdürüyor. Bu konudaki ısrarımızın sebebi, böyle bir eylem programı ve birliğinin işçi hareketinin savunma pozisyonuna sıkışığı böylesi bir dönemde; acil taleplerin işyerlerinden başlanarak örgütlenmesi, farklı işyerlerinde yalıtık sürdürülen mücadelelerin birleştirilmesi, mücadeleci sektörler arasında deneyim aktarımı, sendikal bürokrasiye karşı mücadele araçlarının güçlendirilmesi ve işçilerin bulundukları işyerlerinde tek tek patronlara karşı verdikleri mücadelenin münferit olmaktan çıkarılıp doğrudan iktidarın emek politikalarına yönelmesi gibi önemli imkânlar sunabilecek olmasıdır. Bu, aynı zamanda, işçilerin politik bilincinin gelişimi açısından da kıymetli bir süreç olacaktır.

Böylesi bir acil eylem programı şu sacayakları üzerinde yükselebilir:

  1. İnsan onuruna yaraşır bir ücret için mücadele: Asgari ücret yoksulluk düzeyine çıkmalı ve tüm ücretler her üç ayda bir gerçek enflasyon oranında otomatik olarak artırılmalı!
  2. Güvenceli ve sendikalı bir iş için mücadele: Her işçinin iş güvencesi olmalı. Kadrosuz, taşeron çalışma biçimi ve sendikalılaşma önündeki engeller son bulmalı!
  3. İşsizliğe karşı mücadele: Çalışma günü 6 saate düşürülmeli, ek vardiyalar kurulmalı. Kapanan işyerleri kamulaştırılarak işçi denetimi altında işletilmeli. İşten çıkarmalar yasaklanmalı!

Tüm mücadeleci sendika ve örgütlerin yaşam koşullarını düzeltme hakkını kullanarak yapacağı böylesi bir eylem planı çağrısı ve bu çağrı etrafında oluşacak birleşik bir mücadele olanağı, emekçi halkın karşı karşıya olduğu emek düşmanı ekonomi politikalarına karşı mücadele seferberliğinin önünü açacak en önemli araçtır. Ekonomik krizin ve kendi ekonomik tercihlerinin faturasını işçilere ve emekçilere ödetmek isteyen iktidara ve onun süregiden sefalet politikalarına karşı ancak bu şekilde birlikte ve örgütlü olarak karşı durabiliriz.

Yorumlar kapalıdır.