Yoksulluk ve işsizlik kitleselleşti. Bugün hiçbir gelire sahip olmayanların sayısı muazzam boyutlara ulaştı.
Geliri olanlar ise yüzde 50’leri bulan mutfak enflasyonu karşısında eriyen ücretleriyle karın tokluğu derdinde… Geçim derdi eşiği çoktan aşıldı. Öyle ki aç ve açıkta kalma korkusu, pandeminin ilk aylarındaki hastalanma kaygısının bile önüne geçti.
Hoşnutsuzluk büyüyor çünkü bir enkazla karşı karşıyayız.
Ve kimileri bunu bile fırsata çevirmiş, tüm kaynakları sömürmüşken bu enkaz işçi ve emekçiler olarak bizlerin üzerine yığılıyor.
Sorumluları ise, mesela bu satırların yazıldığı saatlerde Dünya Ekonomik Forumu tarafından düzenlenen Davos dijital buluşmasında “Güveni Yeniden İnşa Etmek için Kritik Yıl” teması ile “Daha Adil Ekonomiler”, “Sağlıklı Gelecek” ve “Gezegen Nasıl Kurtulur?” konularını tartışıyor!
İnsanın gülesi geliyor ama mevzunun yakıcılığı izin vermiyor…
En zenginler, mevcut iktidarların temsilcileri ve onların ideologları bir araya gelip 2021’i güveni yeniden inşa etmek için kritik bir yıl olarak buyurmuşlar.
Soralım! Hangi güven, kime ve neye karşı güven?
Bizi yıllardır krizlerden krizlere sokan bu kapitalist sisteme mi güven?
Ekmeğimizi her gün daha da küçülten, kâr hırsıyla bizi pandemi karşısında tamamıyla savunmasız bırakan, ölüme sürükleyen işverenlere mi?
İşverenleri destekleyecek, kaynakları onlara sunacak diye sahici tedbirlerden geri duran; üstelik bunları yalanlarla pazarlayan iktidarlara mı?
Peki, bu güven nasıl “yeniden inşa” edilir sizce? Ne ile? Havuçla mı, sopayla mı?
Biz onların ne zaman güvenden bahsetmeye başladıklarını iyi biliyoruz, değil mi?
Şimdi sisteme güveni yeniden tesis etme derdindeler; çünkü milyonlar için o sistemin yüzü, neyi, kimi temsil ettiği belki de hiç olmadığı kadar açık artık.
Hoşnutsuzluk yaygınlaştı. Kitleler mevcut politikaları ve tercihleri sorgulamaya başladı. Kendi hak ve talepleri için direnmeye, sokağa çıkmaya başladı. Pandemi öncesi yükselmeye başlayan kitle hareketleri, pandemi ile birlikte ekonomik krizin daha da derinleşmesi sonucunda, daha da yaygınlaşma potansiyeli ile karşı karşıya.
Bunun Türkiye’de de birçok örneğini görüyoruz. Maruz kalınan eşitsizlik, hukuksuzluk, baskı, sömürü karşısında mücadele, birçok işçi ve emekçi için tek seçenek olarak belirginleşiyor.
Durum böyle olduğunda bu sistemin paydaşlarını haliyle bir telaştır sarıyor.
Öyle ki dünyadaki en zengin 10 kişinin 9 aylık servet artışıyla tüm dünyanın aşılanmasının mümkün olduğu açığa çıkmışken, dünyada birçok emekçi halkı aşıdan mahrum bırakan bir sisteme güvenmemiz isteniyor!
Boşuna uğraşmayın demek gerek: Evet, 2021 kritik bir yıl olacak; çünkü biz artık birbirimizden başka kimseye, mücadelemizden başka hiçbir şeye güvenmeyeceğiz!
Yorumlar kapalıdır.