Pandemi bitmedi, tedbir de bitemez…

Bundan tam bir ay önce 1 Temmuz’da, iktidar pandemi yönetimindeki başarısını alkışlıyordu.

Aylardır “geldi, geliyor” denilen aşılar memlekete ulaşmış, aşılama nihayet hız kazanmaya başlamış; kısmi kapanmanın ardından resmi vaka sayıları hedeflenen 5 bin bandına inmişti.

Sonra “normalleşme” süreci başladı. Bu da tıpkı öncekiler gibi, önlemlerin kişilerin “maske, mesafe” inisiyatifine terk edildiği kontrolsüz bir normalleşmeydi! Bu konuda zaten oldukça sınırlı olan denetimler bile fiilen yok oldu.

Oysa ilk doz aşısı tamamlananların sayısı bile henüz 35 milyondu. Daha bulaşıcı olan varyantlar dolaşıma çıkmış, Delta varyantı tüm dünyada yaygınlaşmaya başlamıştı. Birçok ülke bu vaka artışları nedeniyle yeni önlemleri yeniden gündemine almıştı.

Tek Adam rejimi ise günü kurtarmak ve turizm yoluyla ekonomiyi bir nebze canlandırmak olarak tarif edilebilecek pandemi yönetimi pratiğiyle; tüm bu verilere gözlerini kapayıp yeni yükselişi sessizce beklemeyi tercih etti.

Sonuç olarak vaka sayısı henüz bir ay bile dolmadan dört katına çıktı. Üstelik Türkiye’de tam aşılanma oranı halen yüzde 27 ile oldukça geri durumda. Ki bu noktada Türkiye’nin pandeminin başından beri uyguladığı yanlış aşı politikasının sonuçları da büyük direnç oluşturuyor.

1,5 yılın deneyimiyle, iktidarın, vaka sayıları hastane/yoğun bakım doluluk oranıyla kendi üzerinde ciddi bir basınç oluşturmaya başlamadığı sürece, tedbir almaya gönüllü olmayacağını biliyoruz. Öte yandan, almak zorunda kaldığı tedbirlerin maliyetini sistemli olarak emekçi halka yıkmış olmasının doğurduğu ekonomik ve sosyal yıkım, benzer bir kapanmaya karşı tahammülsüzlüğe de haklı olarak sebep oluyor.

Peki bu durumda ne yapmalı? Bir kez daha ekmeğimiz ve sağlığımız arasında bir seçim mi yapacağız? Oysa bunların biri olmadan diğerinin de olamayacağı artık yeterince açık değil mi?

Pandemi bitmedi, Türkiye’de ve dünyada mevcut aşılanma oranları dikkate alındığında bir süre daha bitmeyeceği de aşikâr. İktidar, vakalar düştüğünde bunu kendi yönetim becerisi; arttığında ise vatandaşın tedbirsizliği olarak sunuyor, sunacak.

Buna karşı, acil olarak, bulaşmayı kontrol altına almayı hedefleyen etkin halk sağlığı önlemlerinin oluşturulmasını talep etmeliyiz.

Bu aşamada yaygın test, vakaların tespit edilmesi yoluyla bulaşın kontrol altına alınması adına büyük önem taşıyor. Üstelik artık birçok ülkede 30 dakikada sonuç veren, eczanelerde de satılan ve kişilerin kendi kendilerine dahi uygulayabilecekleri hızlı testler mevcut. Bu testler Türkiye’de neden halen yok? Bu testlerin ücretsiz olarak temin edilmesi gerekiyor.

Aynı şekilde, aşılanma hız ve oranının artırılması yönünde çalışmaların ivedilikle yapılması, bu konudaki dezenformasyonun ve güvensizliğin aşılması yönünde acil olarak stratejiler belirlenmesi gerekiyor.

Fabrika ve işyerlerinde, ayrıca bu süreçte ciddi mağduriyet yaşamış kafe, restoran, kuaför vb. kapalı mekân işletmelerde; pandemi önlemleri çerçevesinde genişletilmiş işçi sağlığı ve halk sağlığı önlemleri sağlanmalı ve mekânların pandemi koşullarına uygun olarak yeniden düzenlenmesi için destek programları oluşturulmalıdır. Bu süreç bu işletmelerin inisiyatifine bırakılamaz.

Yorumlar kapalıdır.