Ekonomik yıkıma karşı emekçilerin birliğini örgütlemeliyiz!

Erdoğan yönetimi, yıllardır uyguladığı ekonomi politikaları ile emekçiler için bir sefalet düzeni inşa etti. Bu sürecin birbiriyle doğrudan ilişkili üç ayağı vardı: esnek ve güvencesiz çalışma koşullarının yaygınlaşması, düşük ücret politikası ile emeğin milli gelirdeki payının azaltılması ve sendikalaşmaya dönük fiili engeller. Ki bu sonuncusu, emekçilerin hâlihazırdaki örgütsüzlüğünün daha da pekiştirilmesi ile ekonomik yıkım politikalarının uygulanması adına sermayenin önündeki en büyük engelin bertaraf edilmesi anlamına geliyordu.

Bugün ise yaşam maliyetlerinin uygulanan ekonomi politikaları ile bilinçli olarak yükseltilmesi sonucunda emekçilerin içinde ayakta kalmaya çalıştığı sefalet düzeninin en çıplak yüzü açığa çıkmış oluyor. Erdoğan, daha önce de defalarca yaptığı gibi bu sonucun siyasi sorumluluğunu almaktan ustaca kaçınsa da sermaye lehine uyguladığı politikalar sonucunda 21 yıllık iktidarının yarattığı ekonomik yıkımın sonuçları emekçiler için apaçık ortada.

Geçtiğimiz ay asgari ücret zammının açıklanmasının ardından yaşanan işçi mücadeleleri bu durumun önemli bir kanıtı. Gaziantep OSB’de, FEDAŞ’ta, Kadıköy Belediyesi’nde, Ağaç AŞ’de, Sputnik’te vd. yaşanan ve bir kısmı halen devam eden mücadelelerin çıkış noktası aynı: İşçiler, hayat pahalılığı karşısında geçinemediklerini ve ücretlerinde iyileştirme istediklerini ifade ediyor. Tekstil işçileri, belediye işçileri, tarım-orman işçileri, enerji işçileri, basın işçileri, kamu emekçileri… Tüm emekçilerin talebi ve mücadelesi aynı noktada kesişiyor: “Geçinemiyoruz, insanca yaşayacak ücret istiyoruz!”

Ağaç AŞ’de olduğu gibi bu süreçte elde edilen kazanımlar mücadeleye geçmenin önemini işaret ediyor. Ancak bu kısmi kazanımların yaygınlaşması ve kalıcılaşması için bugün emekçilerin ücretlerde iyileştirme talebini odağına alan ve bunu ücretlerin enflasyon oranında üç ayda bir otomatik olarak artırılması, sendikalaşma önündeki engellerin kaldırılması vb. taleplerle destekleyen bir birleşik mücadele hattına ihtiyaç var.

Emekçilerin acil talepleri etrafında bir eylem birliğinin mümkün ve zaruri olduğuna işaret ettiğimiz temmuz ayı yazımızda da belirttiğimiz gibi: “Tüm bu saldırı programının durdurulabilmesi ise emek hareketinin mücadele gücüne bağlı. Bu gücün tesisi için mücadeleci sendika ve sektörlerin öncülüğünde işçi sınıfının ivedi sorun ve ihtiyaçları doğrultusunda bir acil eylem programı oluşturmak ve bunun etrafında kurulacak en geniş eylem birliğini sağlamak tüm emek hareketi ve sol/sosyalist hareket için zaruri bir görev olmayı sürdürüyor.”

Sermayenin birliğine karşı emekçilerin birliğini örgütleyebilecek böyle bir perspektifi öncelikle bir eylem birliği hedefiyle somutlaştırmak, sınıf mücadelesi açısından birçok yeni imkânı mümkün kılabilir. Bu çaba; işçi ve emekçilerin acil taleplerinin işyerlerinden başlanarak örgütlenmesini, farklı işyerlerinde yalıtık sürdürülen mücadelelerin birleştirilmesini ve işçilerin bulundukları işyerlerinde tek tek patronlara karşı verdikleri mücadelenin münferit olmaktan çıkarılıp doğrudan iktidarın emek politikalarına yönelmesini sağlayacaktır.

Yorumlar kapalıdır.