Hatay: deprem ve devam eden sorunlar

Kahramanmaraş merkezli depremlerin üzerinden 6 aydan fazla süre geçti, 11 ilde enkaz kaldırma çalışmaları hâlâ bitmedi. En az 33 bin 355 binanın yıkılması ve yüz binlercesinin moloz haline gelmesi yetmezmiş gibi enkazların kaldırılma ve değerlendirilme süreçlerinde ciddi sorunların olduğu sivil toplum örgütleri ve ilgili odalarca dile getirilmekte.

Depremin ülkeye getirdiği ekonomik maliyetten daha büyük bir sorun da, göç etmek ve yeni bir hayat kurmak zorunda olan vatandaşlarımızın depremin getirdiği travmaları hâlâ atlatamamalarının yanında başta altyapı ve barınma olmak üzere ciddi sorunlarla mücadele etmeleri. Tüm bunlar olurken başta İstanbul gibi büyük deprem beklentisi olan şehirlerimiz hâlâ kaderlerini olumsuz bir şekilde değiştirecek depremlere karşı hazırlıksız bir şekilde beklemekteler.

Depremin ilk anından beri kamuoyunu doğru bilgilendirmeyen iktidar, başta Hatay olmak üzere birçok ilde gerekli yardımların götürülememesine ve bu yüzden on binlerce vatandaşımızın enkaz altındaki kritik saatlerde hayat mücadelesinde gerekli desteği alamamasına neden olmuştu. Ayrıca bu, sadece depremden sonraki kritik saatlerde olan kabul edilemez sorumsuzluklarda da sınırlı değil. Ülke genelinde yapı stokunu denetlemekle sorumlu olan siyasi iktidar ve ilgili bakanlıklar, topu vatandaşa, kadere atmak dışında hiçbir şey yapmadı ve kendileri hakkında ne bir dava açıldı ne de yargılandılar ve hatta istifa eden yetkili bile olmadı.

Sadece Hatay’da 6 Şubat’taki depremlerde 13 bin 690 bina tamamen yıkıldı, ağır hasarlı bina sayısı ise 69 bin 950. Geçtiğimiz günlerde şehri ziyaret eden gazetecilere göre yaklaşık 40 bin binanın daha yıkılması lazım. Sadece yıkım sürecinde oraya çıkan inşaat artığı ve insan sağlığına zararlı asbest içeren kimyasallar ve tozlardan dolayı bölge ciddi tehlikeyle karşı karşıya. Temiz Hava Hakkı Platformu, Türk Tabipleri Birliği (TTB) ve Hatay Tabip Odası’nın Hatay Antakya şehir merkezindeki ölçümlerine göre, havadaki ince partiküllü madde değeri ortalama 27 µg/m3 çıktı. Bu değerin Dünya Sağlık Örgütü’nün belirlediği referans limitlere göre 5 µg/m3’ü aşmaması lazımdı. Hatay Tabip Odası’na göre kirli hava ve zehirli kimyasallardan dolayı göğüs hastalıklarında belirgin bir artış var. Yıkılan binalardan çıkan kontrol edilmemiş atıklar ise gelişigüzel belirlenen moloz döküm alanlarına atılmakta. Sadece Hatay’dan çıkan moloz 2 milyon metreküpü aşmış durumda. Döküm alanlarının etrafında verimli tarlalar ve hayvancılık devam ediyor, insanlar yaşıyor. Asbest ve benzer kanserojen maddelerin toprağa karışmasının yanı sıra, bu maddeler deniz ve içme suyu kaynaklarını da kirletmekte.

Enkaz kaldırma ve sevkiyatı süreçlerinde yaşanan sorunların yanında, deprem felaketinin yıkıcılığının ardından aynı şehirlerde yaşamaya devam eden yüz binlerce vatandaşımız var. Barınma meselesi, geçtiğimiz 6 ayda bölgede hâlâ koordine edilememiş öncelikli bir sorun halinde. Tüm yaz aşırı sıcaklarla boğuşan depremzedelerin içme ve kullanım sularına erişimi sorunsuz bir şekilde sağlanamadı. Ya uzun kuyruklar oldu ya da birkaç gün su hiç ulaştırılmadı. Su eksikliği yanı sıra, eksik temizlik malzemeleri ve etkisiz haşere ilaçlamaları nedeniyle salgın hastalık riski özellikle Hatay ve çevresinde ciddi bir tehdit oluşturmakta.

Başta en fazla zarar gören şehirlerden biri olan Hatay olmak üzere depremden etkilenen 11 ilin yeniden inşa süreci, kamunun temel ihtiyaçlarını gözeterek, doğayla uyumlu ve tarihi doku korunarak gerçekleştirilmelidir. Bu süreç, işin uzmanı kurullar tarafından belirlenmelidir. Yıkım sürecinde dahi karşımıza çıkan hatalar, taleplerimizin mevcut iktidar tarafından ne kadar dikkate alındığının kanıtıdır. Daha geçtiğimiz günlerde Hatay’ın yanında olduğunu belirten Saray ise sermaye ve ona biat eden kurumların çıkarlarını öncelikli tutmaktadır. Yarını görmek için kaybedecek bir saniyemiz bile yok ve belirttiğimiz maddeler için başta demokratik kitle örgütleri ve sendikalar olmak örgütlü seferberliği acilen örmemiz gerekiyor.

Yorumlar kapalıdır.