Arjantin ön seçimlerinde aşırı sağın zaferi bize ne anlatıyor?

Türkiye ile birlikte dünyada ekonomik krizin emekçiler üzerinde en derin etkiyi yarattığı ülkelerden biri olan Arjantin’de 13 Ağustos tarihinde ön seçimler gerçekleşti. Ön seçimlerde yüzde 1,5 oy oranını geçebilen partiler 22 Ekim’deki asıl seçimlere katılmaya hak kazanıyor. Ayrıca ön seçimlere partiler farklı adaylık listeleriyle katılabilirken, bunlardan en çok oyu olan ikinci aşamada partisini temsil ediyor.

Enflasyonunun yüzde 100’lerin üzerinde olduğu (özellikle gıda enflasyonu), emekçilerin alım gücünün her geçen gün ezildiği ve önceki merkez sol ve merkez sağ hükümetlerin uyguladığı IMF planlarıyla dış borç yükü gittikçe artan ülkede ön seçimlerin galibi ise oyların yüzde 30’unu alan, aşırı sağın adayı Milei oldu. 11 milyon seçmenin sandığa gitmediği, 1 milyonun ise boş oy verdiği seçimlerde Milei 7 milyon oy aldı. Bugün iktidarda olan, 2000’li yıllardan bu yana ülkedeki neoliberal dönüşümün ve bugünkü enkazın baş sorumlusu olan merkez sol/Peronizm yüzde 27 oy oranıyla tarihi bir yenilgi aldı. 2015-2019 yılları arasında iktidarda olup IMF kesinti planlarının altına imzasını koyan merkez sağ ise oyların yüzde 28’ini elde edebildi. Arjantin’de kapitalist sömürü düzeninden emek eksenli bir kopuşu temsil eden kardeş partimiz Sosyalist Sol’un (Izquierda Socialista) da bileşeni olduğu, İşçilerin ve Solun Cephesi – Birlik (FIT) ise 630 bin oy alarak 22 Ekim’deki seçimlere katılmaya hak kazandı.

Milei’nin yükselişi mi, geleneksel düzen partilerinin çöküşü mü?

2008 dünya ekonomik krizinin başlangıcından bu yana kitlesel isyanların yaşanmadığı birçok ülkede merkez sol ve merkez sağ partiler, sandık yoluyla kitlelerin hoşnutsuzluklarını kendilerine döndürmeyi başarabildi. Ancak ikisinden biri bir kez hükümet olduktan sonra, krize karşı uyguladıkları kemer sıkma politikalarıyla sandık yoluyla elde ettikleri desteği hızlı bir şekilde yitirdiler. Tıpkı Arjantin’de olduğu gibi. Ancak tabii ki sandık dışında, bu politikaların çok daha temel bir sonucu oldu: yapısal önlemlerin alınmaması neticesinde emekçi sınıfların kriz karşısında daha da ezilmesi.

Bu ise örneğini birçok ülkede gördüğümüz sonuçları doğurdu: kitlelerin düzen partilerinden uzaklaşması, sandıkta yüzünü popülist aşırı sağ adaylara ya da sola dönme ihtimallerinin artması. Bugün bu örneğin Arjantin’deki aşırı sağ yansıması ise Milei.

Milei’nin asıl oy tabanını orta sınıf, 30 yaş altı ve çoğunlukla erkekler oluştursa da bu seçimlerde yoksul işçi sınıfı kesimlerinde de oylarını yükseltebildi. “Benim kesinti planlarım IMF’den daha da sert olacak” diyen Milei, tüm kamu hizmetlerinin özelleştirilmesini, Arjantin pesosunun dolara endekslenmesini savunurken, organ satışını da yasallaştırmayı hedeflediğini dile getiriyor. Aşırı sağ tüm hareketlerde olduğu gibi umutsuzluğu örgütlemeye çalışan Milei, aynı zamanda Arjantinli kadınların kitlesel mücadeleleriyle elde ettiği kürtaj hakkını da yasaklamayı hedefliyor.

İşçilerin ve Solun Cephesi’ne düşen

Son dönemde dünya genelinde aşırı sağ, emekçi kitlelerin krizin derinleşmesiyle açığa çıkan radikal eğilimlerini popülist önermeleriyle, birçok örnekte sandık vesilesiyle kendisine yönlendirebildi. Ama birçok örnekte bunu kalıcılaştıramadı. Çünkü bu aşırı sağ hareketlerin birçoğu tabandan değil tepeden gelişti. Yani uzun lafın kısası sağcılaşan kitleler değil, önderlikler.

İşte tam da bu noktada FIT’in üzerindeki sorumluluk daha da fazla artıyor. Ön seçimlere iki listeyle katılan ittifakın bileşenlerinin bu tartışmaları geride bırakıp, dış borç ödemelerinin durdurulması, tazminatsız kamulaştırma gibi krize karşı emekçiler yararına yapısal dönüşümleri barındıran talepleriyle hem birliğini hem de kapsayıcılığını büyütmesi gerekiyor. Arjantin emekçi halkı için gerçek alternatif bunu zorunlu kılıyor.

Yorumlar kapalıdır.