Sosyalistlerin önündeki görev

Seçimlerin ardından Tek Adam rejimi emekçiler üzerindeki saldırılarını yoğunlaştırıyor. Seçimlerden önce bir tür seçim rüşveti olarak atılan adımların faturası şimdi yeniden emekçilere kesiliyor. Dahası, 2024 yerel seçimlerini kazanabilmek için Erdoğan yönetimi “rasyonel” politikalarını henüz tümüyle hayata geçirmiş değil. Saray yönetimi, belediye seçimlerinin ardından çok daha sert bir kemer sıkma planını hayata geçirmeye hazırlanıyor.

Seçimlerin ardından Erdoğan “görevde olduğum sürece faizler düşecek” sözünü bir kenara attı ve faizler yüzde 8,25’ten şimdilik yüzde 25 düzeyine çekildi. Büyük bir buluş gibi sunulan ve kısa zamanda 100 milyarlarca lirayı yutan bir kara deliğe dönüşen Kur Korumalı Mevduat uygulamasından çıkış için de adımlar hızlandı.

Tek Adam rejiminin ekonomideki bu zikzaklarının faturasını daima emekçiler ve yoksullar ödüyor. “Düşük faiz” politikasının sonucu devasa bir hayat pahalılığı, ücretlerin erimesi ve ancak kredi kartı borçlanmasıyla gündelik hayatın idame ettirilebilmesi olmuştu. “Rasyonel” politikaya geçişin karşılığı ise işten çıkarmaların yaygınlaşması, bankalara ödenen borç faizlerinin yükselmesi, yeni vergiler, zamlar ve sosyal kesintiler olacak. Buna karşılık, Saray’ın kanatları altındaki küçük bir azınlık, her durumda servetini katlamayı sürdürdü, bankalar ve patronlar yüksek kârlılıklarını korudu.

Mevcut tabloda, seçimlerden önce asgari ücrete, emekli maaşlarına yapılan zamlar çoktan eridi ve yaşam maliyetlerinin fazlasıyla gerisinde kaldı. Bu durum karşısında Erdoğan, emekçilere ocak ayına kadar dişlerini sıkmalarını, seçimlerden önce yapılacak “iyileştirmeleri” beklemelerini öğütlüyor. Fakat hayat şartları emekçilere daha fazla “sabredecek” bir alan tanımıyor. Bu nedenle, ücret artışı talebiyle eylemler yaygınlaşıyor. Gaziantep’te tekstil işçilerinin kazanımla sonuçlanan mücadelesi ve belediye işçilerinin ek protokol için seferberlikleri, bu bağlamda son dönemde öne çıkan deneyimler oldu.

Öte yandan, hükümetin kamu emekçileri toplu sözleşme sürecinde enflasyonun altında zam teklifleri sunması ve yetkili yandaş sendikanın tutumu kamu emekçileri arasında önemli bir öfkeye neden oldu. Bu durum, sağlık emekçilerinin başını çekmekte olduğu mücadeleci hatta yeni kesimlerin eklenmesinin ve önümüzdeki dönemde kamu emekçileri hareketinin yeniden canlanmasının zeminini hazırlıyor. Ve belki de en önemlisi, metal işçileri MESS ile toplu sözleşme sürecine hazırlıyor. Tüm işçi sınıfı için bir referans niteliği taşıyan MESS toplu sözleşmesine metal işçisinin güçlü bir biçimde girmesi hayati önemde.

Seçim sonuçlarının enkazı altında kalan burjuva muhalefet ise darmadağın halde. Seçim yenilgisinin hesabını vermeyen muhalefet önderlikleri, topu birbirlerine atarak bu sorumluluktan kurtulmaya çalışıyor. Yerel seçimler için pazarlıklara ise şimdiden girişmiş durumdalar. Muhalefetin olası bir seçim galibiyeti ötesinde bir ufuk geliştiremeyen sol, sosyalist kesimler ise benzer bir karmaşa ve moral bozukluğundan henüz çıkabilmiş değil. Oysa, hükümetin ekonomik yıkım politikası, burjuva muhalefetin krizi ve ücret artışı için gelişen eylemler, sosyalist hareket için yeniden önemli fırsatlar sunuyor.

Seçimlerden önce kurulan Emek ve Özgürlük İttifakı ve Sosyalist Güç Birliği sözcüleri söz konusu ittifakların seçimlerle sınırlı olmadığını, birer “mücadele ittifakı” olarak kurulduklarını birçok kez vurgulamışlardı. Ne var ki, seçim sürecinin ötesine taşan, emekçileri, ezilen kitleleri seferber etmeye dönük bir çalışma bugüne kadar geliştirilmedi. Ücret artışı için başlayan eylemler, yaklaşan toplu sözleşme süreçleri, doğa katliamlarına karşı gerçekleşen direnişler acil bir eylem planı etrafında birleşik bir mücadelenin geliştirebilmesi için gerekli zemini sunuyor. Bu doğrultuda gerçekleştirilecek eylem birlikleri, birleşik kampanyalar ve bir Emek İttifakı’nın inşası yönündeki çağrımızı sürdürüyoruz.

Yorumlar kapalıdır.