Biz bir aile miyiz?

“Biz bir aileyiz” argümanının, özellikle küçük işletmelerde daha yoğun kullanıldığı düşüncesiyle yazının temelini buradan kurmaya karar verdim. Patronların işçilere bakışı temelde, onların yaşayan bir alet olmalarıdır. Bu aletleri maksimum seviyede kullanma çabasını güderler. Bunun için de birçok yola başvururlar.

“Biz bir aileyiz” cümlesi de bu kılıflardan biridir. Bu yazıda anlatmak istediğim şey aslında bu cümle ve benzeri cümlelerin altında yatan gerçekler.

Patronlar bu cümleyi teoride savunmaya çalışsalar da bunun bir gerçekliği yoktur; bu aslında bir yönüyle duygusal sömürüdür. Patronun “Bu ay param yok, maaşı geç yatırayım”, “Çok harcamamız oldu, gördünüz, maaşlara zam yapamayacağım” veya “Benim de durumum sizler gibi, görüyorsunuz, zor geçiniyorum” cümlelerini kurması, bu duygusal sömürüye başka örnekler olarak verilebilir. Ama buradaki mesele, bizim patrona emekgücümüzü sattığımız ve bu emeğin karşılığını istememizdir. Nasıl ki patron daha fazla kâr ettiği aylarda bizlere pay vermiyorsa, ettiği zarardan da bizlere pay çıkaramaz.

Çalışanların işi daha fazla sahiplenmelerinin istenmesi ve karşılık beklemeden işyeri için bir şeyler yapmalarının istenmesi de bu cümlenin altında yatan mantıklar arasındadır. Lafın gelişi söylenen bu cümlede, söylenmek istenen şudur: Ben fazla kâr etsem de size bir pay vermeyeceğim ama siz yine de benim daha fazla kâr etmem için daha fazla çalışın. Var olan durumda zaten hakkını alamayan işçilerden daha fazla emek vermelerini ister ve böylece daha fazla haklarını alamamalarını sağlamayı amaçlar.

Mesaiye kalmak, öğle aranı feda etmek, eve iş götürmenin istenmesi… Bunun gibi sayılabilecek onlarca mesele bulunmakta. “Biz bir aileyiz” söylemiyle, bunları bir aile gibi görünme kılıfı altında “rica” etmektedir patron.

Şirket, dükkan, atölye vs. işyerlerinde patronun “sabah sizinle işe geliyorum” sözü veya işyerinde sizinle yakın vakit geçirmesi gibi durumlar patronların güya işçi ile eşit derecede emek sarf ettiği görüntüsü vermektedir. Gerçekte olan ise işçinin başında durup, onu yaptıkları molalarda göz hapsinde tutmak, işyerine ait ürünlerin zarar görmediğinden emin olmak, üretimin maksimum seviyede ilerlemesini sağlamaktır.

Patronun evine alışveriş yapmak, evine eşya taşımak, faturalarını ödemek, arabasını yıkatmaya götürmek, vb. şeklinde iş tanımında yer almayan mesai örnekleri çoğaltılabilir. Bu meselede ele alınması gereken aslında şudur. Bizler işçiyiz ve işimizin tanımlamış bir çerçevesi vardır. Patronların ayak işlerini yapmak bu tanımlara GİRMEMEKTEDİR. Bu bir sömürüdür.

Her şeyin ötesinde “Biz bir aileyiz” cümlesini kabullensek bile, unutmayalım ki aile, sömürü düzeninin en küçük yapıtaşlarından biridir. Yani aile olmak da sömürüden muaf olmak değildir.

Yorumlar kapalıdır.