Tek Adam rejimine karşı mücadele genel grevle büyümeli!
Tek Adam rejiminin 19 Mart 2025 sabahı başta Ekrem İmamoğlu ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) olmak üzere Şişli ve Beylikdüzü Belediyeleri’ne ve yüzü aşkın kişiye yönelik başlattığı gözaltı, tutuklama, baskı ve kayyum operasyonunun tetiklediği kitle seferberlikleri bir haftadır büyüyerek devam ediyor.
Seçme ve seçilme hakkının gasp edilmesine karşı başlayan seferberlikler Tek Adam rejiminin süreklileşen baskı politikalarından, tüm alanlarda demokratik hak ve özgürlüklerin kısıtlanıyor oluşundan, geleceksizlikten ve ekonomik krizin derinleştirdiği yoksullaşma ve yoksunlaşmadan kaynaklı, halihazırda birikmiş olan öfkeyi rejim karşıtı mücadelede hızlı bir şekilde bir araya getirdi.
Başından itibaren mücadelenin öncü rolünü üstlenen üniversite öğrencileri, pek çok üniversitede örgütledikleri akademik boykotla birlikte seferberliği ileriye taşımayı sürdürüyor. Başta İstanbul, Ankara ve İzmir olmak üzere ülkenin birçok şehrinde, birçok meydanında ve mahallesinde yüz binler demokratik hak ve özgürlüklerini savunmak adına sokakları doldurmaya devam ediyor.
Seferberliklere yönelik şiddet, gözaltı, tutuklama saldırısı
Tek Adam rejimi ise kitle seferberlikleri karşısında en iyi bildiği yöntemi kullanmayı sürdürüyor; kolluk güçlerinin orantısız güç, biber gazı, plastik mermi kullanımı ile kitleleri korkutmaya, şafak operasyonlarıyla bir gözaltı ve tutuklama terörü yaratarak kitleleri sindirmeye çalışıyor. Zaten demokratik hak ve özgürlüklerini savunmak için seferber olan yığınları “sokak terörü” yaratmakla itham eden Erdoğan, bu söylemiyle rejimin kitlelere dönük saldırısının önünü açmıştı.
Bu baskı, şiddet ve tutuklama saldırısı özellikle öğrenci hareketini sindirmenin bir çabası olarak başlamış olsa da gazetecilere, sendikacılara, birçok sosyalist partiden mücadele dostlarımıza da yönelmiş durumda. Üniversite öğrencilerinin akademik boykotunu desteklemek adına bir günlük grev kararı alan Eğitim-Sen yönetimi ve eğitim emekçileri rejim tarafından hedef tahtasına konulmaya çalışılıyor.
Seçme ve seçilme hakkını gasp etmeye çalışan Tek Adam rejimi toplanma ve gösteri yürüyüşü özgürlüğünü rafa kaldırmaya, emekçi halkın haber alma özgürlüğünü kısıtlamaya çalışıyor. Bu kapsamda birçok gazeteci tutuklanırken, birçok bağımsız basının sosyal medya hesaplarına erişim engeli getiriliyor, meydanlardan haber yapmaya çalışan basın kuruluşları RTÜK eliyle tehdit ediliyor.
Tek Adam rejimi demokrasinin “d” sine, özgürlüklerin “ö” süne dahi tahammül gösteremiyor. Rejimin bu baskı, şiddet, gözaltı ve tutuklama saldırısının arka planında ise seferberliklerin rejimin planını bozması yatıyor. Ekrem İmamoğlu’nu tutuklamanın yanında İBB’ye de kayyum atamak hedefiyle başlatılan operasyon, İmamoğlu tutuklansa da kitle seferberliklerinin kayyum hedefini püskürtmesi sonucunu doğurdu. Seferberlikleri sindirmeye çalışan tüm bu kanunsuz girişimler ise kitlelerin Tek Adam rejimine karşı öfkesini, mücadele azim ve kararlılığını engelleyemiyor.
Kitleler ve CHP önderliğinin sınırları
Halk protestolarının ilk günü kitlelere bir adres göstermekten imtina eden CHP önderliği, özellikle üniversite öğrencilerinin ön açıcı mücadelesinin yarattığı basınç karşısında bir hafta boyunca her akşam yaptığı Saraçhane çağrılarıyla seferberliği kontrol altına almaya çabaladı. Sınıf karakteri itibarıyla kontrolünden çıkabilecek bir seferberliği hiçbir surette tercih etmeyecek olan CHP önderliği, bu kontrolü sağlamak adına birkaç taktiğe başvurdu. İlk olarak, seçme ve seçilme haklarının gasp edilmesi karşısında sahneye çıkan kitlelerin seferberliğini gelecek seçimlerdeki Cumhurbaşkanı adayını belirlemek adına kurulan 23 Mart sandıklarına kanalize etmeye çabaladı. Bu çağrı kitlelerde ciddi bir karşılık bulmasına ve ülkedeki seçmenlerin dörtte biri seferber olmasına karşın, CHP önderliği bu kitleye de Saraçhane’de toplanan ya da ülkenin birçok noktasında sokakları dolduran yüz binlere de rejimden kopuş eksenli bir mücadele hattı sunmaktan bilerek ve isteyerek kaçınmayı sürdürüyor.
Bunun da ötesinde, rejimin saldırılarının boyutu ve seferberliklerin gücü dikkate alındığında, CHP önderliği acil ve kısmi sayılabilecek birtakım asli talepleri dahi öne çıkarmaktan imtina etti. Bu kapsamda, örneğin “İmamoğlu’nun derhal serbest bırakılması” talebi geliyordu. CHP önderliği, “İmamoğlu ve diğer tutuklular serbest bırakılana kadar mücadeleyi kararlılıkla sürdürüyoruz” vurgusundan kaçındı. Benzer şekilde, kayyum atanacağı aşikâr olan Şişli Belediyesi’nin savunusu için bir plan oluşturulmadı. Yine “üniversitelerde ve belediyelerde kayyum rejimine son” şiarıyla akademik boykot başlatan ve ülkede siyasal demokrasinin tesisi mücadelesine sendikaları ve emek örgütlerini üretimden gelen gücünü kullanarak katılmaya çağıran öğrencilerin genel grev talebini, “tüketimden gelen gücün” kullanılması önerisiyle çarpıtarak kitlelere sundu.
Tüm bu politik tutumlar ve 25 Mart akşamı Özgür Özel’in yaptığı “Saraçhane’ye veda konuşması”, CHP önderliğinin seferberliği ilerletmeyi değil soğurmayı, rejimden kopuşu değil düzen içerisinde kalmayı, demokratik taleplerle ekonomik talepleri birleştirerek emekçilerin, gençlerin, kadınların, lgbti+ların, Kürt halkının ve ezilen tüm kesimlerin çıkarlarını savunmayı değil kendi parti aygıtının ve parti önderliğinin temsil ettiği sınıfsal katmanın çıkarlarını savunmayı tercih etmeyi sürdürdüğünün ve buna devam edeceğinin kanıtları niteliğinde.
Düzen muhalefetinin bu politik tutumu bizim için ne yeni ne de şaşırtıcı. Ancak bizim için daha da önemlisi, seferber olan kitlelerin taleplerine sahip çıkma kararlılığı ve mücadele azimlerinin CHP önderliğinin oldukça ilerisinde oluşu. Bununla birlikte, mevcut durumda hareketin politik önderliğinin CHP’de merkezileştiğinin de farkındayız. Bu nedenle, dile getirdiğimiz eleştirilerle birlikte, CHP önderliğine başta İmamoğlu olmak üzere tüm siyasi tutsaklar serbest bırakılana kadar eylemleri sürdürme, görev savma niteliğinde çağrılar yerine rejime geri adım attırabilecek sahici bir eylem planı hazırlama çağrısında bulunuyoruz. Bu çağrı ise, sembolik boykot kampanyalarıyla değil, işçi sınıfının üretimden gelen gücünü kullanarak hayatı durdurmasıyla mümkün olabilir. Birçok sendikanın yönetimini kontrol eden ve son seçimlerde en çok oyu almış bir partinin yönetimi, mevcut saldırının bir darbe olduğu iddiasında ciddiyse, genel grevi de içeren gerçek bir seferberliği halkın önüne koymak zorundadır. CHP’yi politik olarak destekleyen kitleleri, CHP önderliği üzerinde bu doğrultuda basınç oluşturmaya davet ediyoruz.
Gücümüz üretimden gelir! Tüketecek gücümüz kalmadı!
Bu seferberliği demokratik, ekonomik ve sosyal taleplerle birleştirerek Tek Adam rejiminden kopuşu mümkün kılabilecek ve düzen muhalefetinden bağımsız bir alternatifin noksanlığı belirleyici olmayı sürdürüyor. İşçi Demokrasisi Partisi olarak biz, uzunca bir süredir bu alternatifi Emek İttifakı adıyla çağırıyoruz. Demokratik hak ve özgürlük seferberliğiyle, ekonomik krizden emekçiler yararına bir çıkış ve insan onuruna yaraşır bir ücret ve yaşam mücadelesinin birleştirilebilmesini mümkün kılmaya dönük bir ittifak.
Bunun yolu ise, kitlelerin mevcut talep ve mücadele bilinç düzeylerini ve toplumsal gerçekliği hareket noktası alarak ama bu düzeyi yine kitlelerin ihtiyaç, istek ve özlemlerine erişmelerini sağlamak adına ilerletecek talepler bütününün ve mücadele araçlarının yaratılmasından geçiyor. Neredeyse tamamı asgari ücret bandında gelire sahip olan ve seferberliğin parçası olan emekçilerin ya da okumak için çalışmak zorunda olup alanları dolduran öğrencilerin önüne “tüketim boykotu” gibi pasif bir öneriyi koymaktan değil. Hele ki kitleler yoksullukla, düşük ücretlerle ve alım güçlerinin her geçen gün daha da ezilmesiyle boğuşurken. Ya da “Üniversitelerde ve belediyelerde kayyum rejimine son” diyerek mücadele eden öğrencilerin seferberliğini soğurmaya değil ilerletmeye çalışmaktan geçiyor.
Bu ise düzen muhalefetinden bağımsızlaşmayı; sekterlikten ve ikamecilikten arınmayı zorunlu kılan bir ittifakı dayatıyor. Bunun ilk adımı ise sosyalist hareketin, mücadeleci sendikaların ve kitle örgütlerinin acil talepler etrafında birleşik bir eylem programı oluşturmasıdır.
Dahası, tüketecek gücü kalmamış emekçilere, sendikaları üzerinde üretimden gelen güçlerini kullanma basıncını yükseltecek bir mücadele hattı önermeyi gerektiriyor. Türk-İş yönetiminin kafasını kuma gömmeye son vermesini, DİSK’in sembolik açıklamaların ötesine geçmesini ve tüm işçi, kamu emekçileri sendikalarının demokratik ve sosyal hakların savunusu doğrultusunda bir eylem planı oluşturmasını sağlamak için harekete geçmeyi zorunlu kılıyor. Bu doğrultuda, başta Türk-İş, DİSK ve KESK olmak üzere sendikaları delege ve temsilcilerinin ulusal çapta kurullarını toplamaya, sendika ve konfederasyonlarını bir eylem programı oluşturmaya ve üretimden gelen güçlerini kullanmaya itmek için mücadeleye davet ediyoruz!
Mevcut rejim altında hiçbir demokratik hak ve özgürlüğümüz güvence altında değil. Tam da bu nedenle, bugünkü seferberlikler Tek Adam rejiminden kopuş sağlanana dek büyütülerek sürdürülmelidir.
Üniversite öğrencilerinin akademik boykotun örgütlenmesi için yarattığı boykot komiteleri, seferberliğin sürekliliğinin sağlanması ve araçlarının yaratılabilmesi adına bizlere bir sinyal veriyor. Keza ülkenin birçok mahallesinde emekçi halk her akşam talepleri için sokaklara dökülüyor. Rejime ve ekonomik çöküşe karşı mücadelenin sürekliliğini sağlamak, seferberliği örgütlü kılmak adına işyerlerimizde, mahallelerimizde ve üniversitelerimizde özörgütlülüğümüzü büyütelim!
Ve tüm bu seferberlik; sosyalist partileri, demokratik kitle örgütlerini, sendikaları, meslek odalarını, mücadeleci sektörleri bir eylem programı üzerine tartışıp uzlaşma ve seferberliklere ulusal çapta bir alternatif inşa etme görevine çağırıyor! Çünkü çözüm birleşik mücadelede, çözüm Emek İttifakı’nda!
Seçme ve seçilme hakkının, toplanma ve gösteri özgürlüğünün gasp edilmesine hayır!
Baskı, şiddet, gözaltı ve tutuklama saldırısına son! Gözaltılar derhal son bulsun! Siyasi tutsaklar derhal serbest bırakılsın!
Belediyelerde, üniversitelerde ve ülkede kayyum rejimine son!
Demokratik, ekonomik ve sosyal haklarımız için mücadeleye, seferberliğe!
İşçi Demokrasisi Partisi
27 Mart 2025
Yorumlar kapalıdır.