Kesenin ağzı kimin için açılıyor?
2023 bütçe görüşmeleri başladı. Dağılımlara bakıldığında, iktidarın seçimler öncesindeki olası manevralarını finanse etmeye dönük hamleleri görmek şaşırtıcı değil. Cumhur ittifakı, son kozlarını oynamak için kaynakları elinin altında hazır ve nazır tutmanın iktidarı için hayati öneminin farkında.
Tam da bu sebeple, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın yeni bütçe tekliflerini sunarken seçtiği sözcükler manidar: “her kesimden insanı kollayacak şekilde adil ve sosyal bir anlayışla hazırlanan” bir “sosyal bütçe”den söz ediyor. Ve pek tabii buna uygun olarak emekçileri ilgilendirecek bir gider kalemini özellikle parlatıyor: Sosyal Yardımlar. Geçtiğimiz yıla göre 100 milyar TL artışla yaklaşık 250 milyar TL’ye denk düşen bu giderin bu kadar öne çıkarılmış olmasının elbette seçim ekonomisi ve psikolojisi ile ilgisi var.
İktidar bir süredir hamleleriyle bir seçim ekonomisine start verdiğine zaten işaret ediyordu. Sosyal yardımlarda 100 milyarlık artışla da bunu desteklemek istedikleri açık. Ancak mevcut bütçe taslağı sadece bunun adımlarını göstermiyor, aynı zamanda sınırlarını da gösteriyor… Evet, belki kesenin ağzı açılacak, ama o keseden yine en az emekçilere düşecek… Bunu biz söylemiyoruz, onlar söylüyor.
Cumhurbaşkanlığında hazırlanarak Meclise sunulan 2023 yılı bütçesinde giderler 4 trilyon 470 milyar lira, gelirler 3 trilyon 810 milyar lira olarak belirlenmiş. Yani en az 659,5 milyar liralık bir bütçe açığı öngörülmüş durumda. Tabii 2022’deki gibi birkaç ay sonra ek bir bütçeye ihtiyaç duyulmazsa…
Gelirlerin neredeyse tamamı vergilerden, vergilerin de yaklaşık yüzde 60’ı KDV ve ÖTV ağırlıklı olmak üzere emekçi halktan alınan dolaylı vergilerden oluşuyor. Giderlerde ise bir kalemdeki artış dikkat çekiyor: Vergi harcamaları. Yani devletin, tahsil edeceği vergilerden, kısmen veya tamamen, geçici ya da sürekli olarak feragat etmesi. Ya da bir başka deyişle sermayeye dönük vergi muafiyet ve istisnaları, indirimler, ertelemeler vb. Bu rakam 2022’de 385 milyar TL iken yeni Bütçe Kanunu Teklifinde 994 milyar TL olarak karşımıza çıkıyor. Yaklaşık 2,5 katı! Bunun 150 milyar TL civarı asgari ücretin vergi dışı bırakılmasının bütçeye etkisi olarak düşünülüyor, geri kalan yaklaşık 800 milyar TL ise sermayeden alınmayacak vergilere denk düşüyor.
Bir diğer önemli gider ise 565,6 milyar lira ile faiz giderleri… Bu gider de başta bankalar ve finans tekelleri olmak üzere yerli ve yabancı sermayeye ve pek tabii “kur korumalı mevduat” hesaplarına gidecek.
Bu iki bütçe kalemiyle, yaklaşık 4,5 trilyon hesaplanan giderin 1,5 trilyonu zaten uçtu gitti… Geri kalan yeter de artar diye düşünmeyin. Çünkü onların da sahipleri var… Savunma, yap-işlet-devlet projelerine ayrılan kullanım ve garanti ödemeleri, personel harcamaları, cumhurbaşkanlığı bütçesi vs… Bu tabloya bakıldığında emekçilere ayrılacak bütçenin özgül ağırlığı ortada…
İktidar için sadece kısmi makyajlamalara fırsat verecek, emekçiye kaşıkla sermayeye kepçe kepçe vermenin ötesine geçmeyecek, sıkışmışlıktan kaynaklı hamleler bunlar. Yarattığı ekonomik ve sosyal yıkıma rağmen bu çözümlerle ayakta durabilmesi ise sadece karşısında emekten yana bir program alternatifi örülememiş olması durumunda mümkün! Bunu görmek gerekiyor…
Yorumlar kapalıdır.