Bilinç eylem içinde gelişir
İki aydır bilinç sorunu üzerine yazıyorum. Önce işçilerin her mücadelesinin bilinçsiz olarak da olsa sosyalist devrimin bir parçası olduğunu söylemiştim. Geçen ay da işçi sınıfının neden bunun farkında (bilincinde) olmadığını sergilemeye çalışmıştım. Şimdi de işçi sınıfı böylesi bir bilince nasıl ulaşır, ona genel hatlarıyla değineceğim.
Biliyoruz ki işçiler gerek eğitim alma olanaklarının yetersizliği gerekse ağır çalışma koşulları, dolayısıyla zamansızlık ve yorgunluk gibi nedenlerle pek okuma eğiliminde değiller. Kitap, dergi fiyatları da cabası. Bu nedenle yazılı propaganda sınırlı bir etkiye sahip. Sadece ileri/öncü işçiler kısmen yazılı belgelere göz atabiliyorlar.
Sözlü anlatılara da gene yukarıdaki nedenlerle sınırlı sayıda işçi katılabiliyor. Sendikaların büyük bölümü ise zaman zaman işçilere hukuki bilgiler vermekle yetiniyorlar; onları sınıf bilinciyle donatıp mücadelelerin ve örgütlenmelerin sosyalizm doğrultusunda güçlendirilmesi görevi üstlenmiyorlar.
Bu zorluklar kısmen de olsa aşılabilir, ama sınıf bilincinin salt yazılı veya sözel propagandayla değil, esas olarak eylem içinde geliştiğini vurgulamamız gerekir. Hatta öyle ki, bilinç çok ani ve çok ileri sıçramalar gösterebilir. Birkaç günlük bir seferberlik bile bilinci 10 yıllık kitap bilgisinin üzerine çıkabilir.
Örneğin, bir işyerinde ücretler, sosyal haklar veya işyeri içindeki uygulamalar nedeniyle patrona karşı başlayan bir hareketlilik, bir grev veya fiili bir eylemlilik, işçileri sadece patronla karşı karşıya getirmez; aynı zamanda patronun destek aldığı asıl düşmanın bizzat patron partileri tarafından yapılan yasalarda yattığını gösterebilir. Bu da ekonomik bir mücadelenin hükümete veya rejime karşı bir mücadeleye dönüşebilmesinin zeminini hazırlar.
Tabii tek bir işyerinden hükümete savaş açmak mümkün değil. Ama bir mücadele yaygınlaşırsa ve diğer eylemliliklerle birleşebilirse o zaman sınıfın bilinci giderek daha ileri bir siyasi nitelik kazanır. Örneğin, (bölgesel veya genel) birleşik grevler ve eylemlilikler sınıfın sadece dayanışma ruhunu ilerletmekle kalmaz, işçilerin bir sınıf olduklarını ve bunun toplumsal ve siyasal temellerini anlamalarını da sağlar.
Aynı şekilde uluslararası sınıf dayanışmaları da işçilerin dünya ölçeğinde bir sınıf olduklarını ve kapitalizmin evrensel boyutlarını kavramalarına yardımcı olur.
O halde ne yapmalıyız? Birincisi, öncü/ileri işçiler eylemlilikler içinde, bir yandan eylemin başarıya ulaşmasını sağlayacak örgütlenme ve mücadele planını ve uygulamasını yaparken, diğer yandan da mücadelenin çevresindeki yasal ve siyasal sorunları kitleye anlatabilmeli. Bu anlatılarını bilinci ve eylemliliği ileri çekecek uygun taleplerle desteklemeli.
İkincisi, mücadeleyi yaygınlaştırmaya, diğer mücadelelerle birleştirmeye; ortak örgütlenmeler (örneğin, ortak komiteler) yaratmaya yönelmeliler. Bunu olanaklı olduğu ölçüde uluslararası alanda da yaygınlaştırmaya girişmeliler.
Bir de çok önemli bir nokta: Öncü işçilerin bu çabalarının önüne çıkacak, mücadeleyi sınırlayıp çözülmeye mahkûm edecek girişimlere, örneğin sendika bürokratlarının lakayt, işveren yanlısı ihanet tutumlarına karşı mücadeleye de hazır olmaları gerekiyor elbette.
Yorumlar kapalıdır.