Sorunlarımız pandemi ile başlamadı, bunu biliyoruz.
Pandemi, kapitalizmin son 12 yıllık krizinin içinde vuku buldu.
Bu yıllar içinde; emekçi halklar artan işsizlikle, alım gücündeki muazzam düşüşle, sosyal haklara yönelik saldırılarla karşı karşıya bırakıldı. Birçok ülkede iktidarlar kemer sıkma politikaları ile faturayı emekçi halklara çıkarmaya çalıştı.
2019 yılına geldiğimizde birçok ülkede isyanın sesi yükselmişti… Fransa, ABD, Şili, Kolombiya, Lübnan ve daha birçok ülkede kitlesel seferberlikler vardı.
Sonra, Covid-19 arenaya çıktı. Mevcut krizi derinleştirdi, pekiştirdi.
Halihazırda kâr hadlerindeki düşüşle boğuşan kapitalizmin karşısına bir de pandemi çıkmıştı.
İlk günlerde “insan hayatı her şeyden önemli” diyenlerin maskesi çabuk düştü. Süreç, iktidarların tercih ve teşvikiyle kısa sürede sermayedarlar için bir fırsata çevrildi.
Bizler içinse büyük bir insanlık krizine…
Maliyetli görüldüğü için kaçınılan önlemler ve insan hayatını hiçe sayan uygulamalar sonucunda, Covid-19 kısa süre içinde bir işçi sınıfı hastalığına döndü. Hayatını, sevdiklerini kaybedenlerin sayıyı milyonları buldu.
Mevcut işsizlik ve yoksulluk ve bunun daha da artacağı korkusu, sanki sorumlusu emekçi halkmış gibi tüm emek düşmanı politikaları meşrulaştıracak bir kamçı olarak kullanıldı.
Buna karşın, kaynaklar sermayeleri kurtarmak için harcandı…
Sonuç ise milyonlarca işçinin daha işini ve gelirini kaybetmesi oldu.
Ama siz kaybetmek dediğime bakmayın… Aslında kimse bir şeyi kendi kaybetmedi, insanların elinden bu hakları alındı… Ki tüm sosyal güvencelerin çoktan iğdiş edildiği bu sistemde bunun anlamı milyonlarca insanın açlığa, sefalete mahkûm edilmesiydi!
Ne pahasına? Dünya servetinin yüzde 60’ını elinde bulunduran 2 bin küsur zenginin, daha da zenginleşmesi, daha da sömürmesi pahasına…
Çünkü bu, kurallarını onların koyduğu; kârın emekten, patronun işçiden, erkeğin kadından, tüketimin doğadan üstün kılındığı bir düzen…
Yani dostlar, bu ölümlerin, bu yıkımın sorumlusu var! Ve o sorumlu ne pandemi ne de 2020!
Şimdi bu sorumluluktan kaçmak için başka türlüsünün mümkün olmadığını söyleyip duruyorlar; düzenlerini meşrulaştırmak için hep aynı cümleleri kuruyorlar: “Ekonomi kötü, biz de kazanmıyoruz, fedakârlık zamanı…”
Oysa bunları söylediklerinde biliyoruz ki konuşan kapitalizmin ta kendisi! Konuşan, hayatlarımızı yıl sonu ekonomik bilançolarından daha önemli görmeyenler…
Haklarımızı, ücretlerimizi, kayıplarımızı konuştuğumuzda yine karşımıza aynı sözlerle dikilecekler. Onlara göre yoksulluk ya bizim sanrımızdır ya da kaderimiz! O zaman biz de onları artık kendi bilançoları ile yüzleştirelim! Ve şunu söyleyelim: Siz bize dünyanın sonunu işaret ediyorsunuz, oysa biz daha iyi bir dünyanın mümkün olduğunu biliyoruz. Ve bunun için çaba gösterenlerin yanındayız! O dünya için örgütleneceğiz! Yalan ve korku karşısında; gerçeği ve umudu örgütleyeceğiz!
Sorunlarımız pandemi ile başlamadı, ama böylece onu çözümlerimiz için yükselttiğimiz mücadelenin o kritik dönemeci yapabiliriz!
Yorumlar kapalıdır.