Direnen Koton işçilerinden mesaj var: İşçiler birleşirse…
Gazete Nisan olarak, Koton direnişinin örgütleyicilerinden olan ve işten çıkartılan bir işçiyle bir araya geldik. Röportaj isteğimizi geri çevirmeyen Koton işçisi ile hem direnişin olgunlaşma sürecini, hem mağazalarda yaşanan sorunları hem de işten atılma süreçlerini konuştuk. Okurlarımıza ve tüm emekçilere röportajı aktarıyoruz.
Gazete Nisan: Öncelikle merhaba. Yakın bir zamana kadar Koton işçisiydiniz. Sendika çalışması başladıktan ne kadar süre sonra işten çıkarıldınız?
Koton İşçisi: 3 ay kadar sonra işten çıkmak zorunda bırakıldım.
GN: Bu süreçte neler yaşadığını bize anlatabilir misiniz?
Kİ: Çok zor bir süreçti. 3 ay boyunca sustum. Zaten işten çıkmayı düşünüyordum. Daha fazla dayanamayacaktım. Ben dahil herkes çok mutsuzdu. Sonrasında sendikal faaliyetten haberim oldu. İstanbul’dan tanıştığım bir kişiyle biz de bu sürecin bir parçası ve örgütleyicisi olduk. Amacımız sendikal haklarımızı almaktı. Primlerimizi alamıyorduk, iş saatlerimiz çok düzensizdi. İş yükü çok fazlaydı. Ben yarı zamanlı olarak Koton’a girdim. Sonra beni tam zamanlı olarak çalıştırmaya başladılar. Kasa görevlisiydim ama kasa dışında her işi yapıyordum. Herkes kendi alanı dışında birçok işi yapmak zorunda bırakılıyordu. Bunu genel merkez eliyle değil, müdürlerin inisiyatifiyle yapıyorduk. Çünkü müdürlere genel merkezden üstü kapalı bir şekilde bunu yapmaları söyleniyordu. Tahmin ettiğim kadarıyla mağaza müdürlerine puan kazanmaları ve böylece yükselmeleri vaadiyle bunu yaptırıyorlardı. Mazağa müdürleri de az personel ile çok fazla iş yapmak için bizi çok ağır şartlarda çalıştırıyordu.
GN: Peki, işten ayrılmak zorunda bırakıldıktan sonra içeride kalan işçilerle irtibatın devam etti mi?
Kİ: Evet, devam etti. Arkadaşlarım da baskılardan ötürü işten çıkmayı düşünüyor.
GN: Baskılar ne boyutta?
Kİ: Sendikal örgütlenme başladığından beri baskılar elbette arttı. Fakat bazı şartlar düzeltilmeye başlandı. Mesela yemek ücretlerine zam yapıldı. Çalınan ürünler artık işçilerden kesilmeyecek. Ama çalışma temposu ve yorucu iş yükü hâlâ aynı. Mesela iş yükünden bahsetmişken, firma eğitimlerinden bahsetmek istiyorum. Kasa eğitimi, reyon eğitimi ve işleyişler gibi şirket içi eğitimler personele iş saatleri dışında zorla yaptırılıyor ve biz bu eğitim gördüğümüz saatleri mesai olarak alamıyoruz. İzin günlerimiz ya da iş saatleri dışındaki vakitlerimiz gasp ediliyor. İşten çıkış saatimiz 22.00 olmasına rağmen bir kez bile bu saatte çıktığımı hatırlamıyorum. Sürekli yarım saat-bir saat kadar geç çıkıyorduk. Onun dışında da bu eğitimlerle zamanımız çalınıyordu. İzin günlerimde sürekli 4 saatlik videolu eğitimler yapmak zorunda kaldım. Konuşma gruplarında işle ilgili konuşulanlara “anlaşıldı” dememiz gerekiyordu vs. Takip etmeme lüksümüz yok. Bunun adı hırsızlık. Zamanımız çalınıyor çünkü.
GN: Bunu şirket adıyla mı yapıyorlar?
Kİ: Hayır. Müdürlere bu işleri mevcut personelle yapmaları salık veriliyor. Ortada yasadışı bir durum olmaması için bunu el altından yaptırıyorlar. Müdürlere puan sistemiyle yükselme vaadi veriliyor ve müdürler de puan kazanmak ve yükselmek için bizi bu ağır şartlarda baskı ile çalıştırıyor. Sürekli videolu ve birebir denetimler oluyor. Bu denetimlerde her şeyin muhteşem olması isteniyor. Hem bu iş yükü ve baskı ile çalışıyoruz hem de en iyisini yapmamızı bekliyorlar.
GN: Peki, Koton işçisinin temel hedefi nedir? Ne için mücadele ediyorsunuz?
Kİ: Hakkımızı almak istiyoruz. Çalınan ürünlerin işçilerin primlerinden kesilmemesini istiyoruz. Koton hem bizden görev tanımında geçen işimizi yapmamızı hem de hırsız kovalamamızı istiyor. Gerçi sendikal çalışma başladıktan sonra bu düzeltildi. Sosyal medya çalışmaları bunda etkili oldu. Bunun haricinde işçiler günlük 14 liraya yemek yiyemiyor. 20 liranın altında yemek yiyemiyoruz; ayın yarısında yemek paramız bitiyor ve kendi cebimizden yiyoruz. Hem asgari ücret alıyoruz hem de bu ücret içinden ortalama 300 TL harcıyoruz. Sonra eğitimlerin mesai saatinden sayılmasını istiyoruz. İşbaşı saatimizden saatler önce toplantı ve eğitim için işyerine çağrılıyoruz ve bundan mesai almıyoruz. Mesailerimizi almak istiyoruz. Müşteri iadeleri almamız yasak ve iade aldığımız için azar işitiliyor ve aşağılanıyoruz. Görev tanımı dışında işler yapmak istemiyoruz. Sosyal medyada Koton işçilerinin açtığı ve işçilerden anonim paylaşımların yapıldığı hesaba bakarsanız bu anlattıklarımın kat kat fazlasını görebilirsiniz.
GN: Sendika çalışmasından sonra olumlu veya olumsuz bir değişiklik yaşandı mı?
Kİ: Kısmen evet. Artık eskisi gibi kaba davranmıyorlar. İnsan Kaynakları sıkıntılarımızı dinlemeye başladı. Halimizi hatırımızı sormaya başladılar. Moral geceleri yapılmaya başlandı. Yemek ücreti 14 liradan 16 liraya çıktı. Ama yine de bir alışveriş merkezinde bu parayla yemek yememiz mümkün değil. Her gün aynı en uygun bulabildiğimiz yemeği yemekten başka imkânımız yok. Ki bu bile verilen parayı karşılamıyor.
GN: Son olarak, önce H&M, sonrasında Koton ve şimdi de DeFacto ile devam eden sendika mücadelesinin ardından hâlâ direnen işçilere ve mağaza çalışanlarına söylemek istedikleriniz nelerdir?
Kİ: Koton direnişinden sonra açılan sosyal medya hesaplarında bütün mevcut mağazaların işçilerinden mesajlar yağıyor. Bütün mağaza işçileri çalışma şartlarından şikâyetçi. Koton çalışanları olarak biz buna öncülük ettik. Koton çalışanları dahil bütün mağaza çalışanları çok kötü şartlarda çalıştırılıyor. Herkesin psikolojisi ve beden sağlığı bozuk durumda. Bu çalışma şartlarına karşı sendikalarımızla mücadele etmeliyiz. Patronlar ağa, paşa ya da tanrı değil. Onlara minnet duymasınlar ve sendikalı olup mücadele etsinler. İşçiler birleşirse her zorluğu aşarlar. Koton direnişi buna örnek olacaktır.
GN: Çok teşekkür ederiz. Gazete Nisan olarak biz de Koton direnişinin bütün emekçilere ve direnen bütün işçilere örnek olmasını diliyoruz. Mücadelenizde başarılar.
Kİ: Teşekkürler.
Yorumlar kapalıdır.