Suyai Vilariño: “Şili’de kadın düşmanı Piñera hükümetinin istifasını istiyoruz”
İUB-DE Şili seksiyonu MST-Chile (Sosyalist İşçi Hareketi) ve uluslararası kadın örgütlenmesi Isadora önderlerinden Suyai Vilariño ile Şili’de Ekim ayından beri devam eden seferberlik, bu seferberliklerde kadınların rolü ve tüm dünyaya yayılan Las Tesis performansı hakkında konuştuk. Röportajın çevirisini okurlarımızla paylaşıyoruz.
Kadın Dayanışması: Şili’de Ekim’den beri süregelen kitle seferberliklerinde kadınlar öncü bir rol oynuyor. Ancak Şili’de kadınların mücadelesinin bu seferberliklerin çok daha öncesine dayandığını biliyoruz. Şili’de kadın mücadelesinin ana dinamikleri ve bileşenleri hakkında kısaca bilgi verir misiniz?
Suyai Vilariño: Şili’de kadınların mücadelesi 2016 yılında “Bir Kadın Daha Eksilmeyeceğiz” (Ni Una Menos) şiarıyla alevlendi. Bu her zaman ülkedeki kadın mücadelesinin en temel talebiydi. Emekçi kadınlar için aynı zamanda “eşit işe eşit ücret”, “tüm işyerlerinde ücretsiz kreş” ve özellikle kadınların en güvencesiz işlerde çalışıp en düşük düzeyde emekli maaşı aldığını düşünürsek “bireysel emekliliğe (AFP) hayır” gibi taleplerimiz de mevcut.
Şili’deki seferberlikler kendiliğinden gelişti ve şu an bir politik önderliğe sahip değil. Aynı şey kadın hareketi için de geçerli. Örneğin, 2018 yılında üniversiteli kadınların başlattığı Feminist Mayıs hareketi kendisini yönlendiren herhangi bir önderlik olmadan üniversite meclislerinde örgütlendi. Bununla birlikte ulusal düzeyde eylem çağrılarını yapan 8 Mart Feminist Koordinasyonu’nun doğrudan olmasa da hareketin başını çektiğini söyleyebiliriz.
Özetlemek gerekirse hareketin temel özelliklerinden birinin, rejimin partilerine duyulan güvensizlikten dolayı açık bir politik önderliğin bulunmaması diyebiliriz. Bu nedenle de net bir ortak talep de yok ve en çok öne çıkan sloganlar, örgütsüz olmaları nedeniyle hareketin önderliğini üstlenemeyen, dolayısıyla da kendi taleplerini tam anlamıyla genelleştiremeyen radikal feministlerin sloganları oldu.
KD: Peki, kadınlar Ekim ayında ekonomik taleplerle başlayan bu seferberliklere hangi aşamada dahil oldu? Öne çıkan talepleri nelerdi?
SV: Kadın hareketinin bir özelliği de aynı zamanda en örgütlü kitle olan öğrenci kadınlar etrafında yükseliyor olması. Ancak genç işçi kadınlar da kitlesel gösterilere yoğunluklu olarak katılıyor. Asıl sorun, çalışan kadınların, işyerlerindeki sendikaların dağınık ve güçsüz olması nedeniyle işyerlerinde örgütlenemiyor oluşu. Bir fikir vermesi açısından söyleyeyim; Şili’de sadece 15 işçi ile bir sendika kurabilirsiniz. Yani burada o kadar çok sendika var ve çoğu o kadar bürokratik yapılar ki insanlar sendikalara güvenmiyor. Buna ek olarak, bir işçinin sendikalı olduğu için işten çıkarılma ihtimali de çok yüksek. Ülkede PC’nin (Şili Komünist Partisi) etkisi çok fazla olduğundan insanlar sola ve genel olarak partilere güvenmiyor. Kadın hareketi için en acil talep, kadına yönelik her türlü şiddet türüne yönelik bütünlüklü bir şiddet yasasının oluşturulması ve kadına yönelik şiddetle mücadeleden sorumlu devlet kurumlarının etkili çözümler ortaya koyabilmesi için ihtiyaç duydukları finansmanı sağlayan gerçek bir bütçe oluşturulması. Ancak kitlesel mücadele ile bu talep değişerek derinleşti.
Kadınlar, 18 Ekim’de başlayan seferberliğe kitleler halinde katıldılar ve ikili iktidar nüveleri haline gelen halk meclislerine birebir katılarak seslerini yükselttiler. Devam eden seferberlik, başlıca düşmanımızın rejimin partileri ve son askeri diktatörlüğün el birliği içerisinde kabul edip uygulamaya koyduğu ekonomik modeli temsil eden Piñera hükümeti olduğunu ortaya koydu. Seferberlikle birlikte giderek büyüyüp güçlenen halk meclisleri Piñera’nın hükümeti terk etmesini ve süregelen ekonomik modelin sona ermesini talep etti.
Biz içinden geçtiğimiz bu süreci bilinçsiz bir sosyalist devrim olarak karakterize ediyoruz, çünkü yükseltilen talepler rejime karşı olduğu kadar ekonomik modele de karşı. Dolayısıyla seferberliğin şu anda en öncelikli talepleri Cumhurbaşkanı Piñera’nın istifası ve Pinochet diktatörlüğü tarafından dayatılan 1980 Anayasası’nı değiştirecek bir kurucu meclisin oluşturulmasıdır.
Kadınlar halk meclislerde önemli bir rol oynamanın yanı sıra aynı zamanda polise karşı mücadelede de ön saflarda yer aldı. Bu yüzden birçok kadın cinsel işkenceye maruz kaldı; siyasi mahkûmlar ve erkek protestocular gibi gözlerini kaybeden pek çok kadın da oldu.
KD: Ekonomik taleplerle başlayan mücadele hızlı bir şekilde rejim karşıtı bir karakter kazandı, bunun kadın mücadelesine yansıması ne oldu? Feministlerin genel greve nasıl, hangi taleplerle dahil oldu?
SV: Söylediğim gibi ülkede sendikalar çok dağınık ve güçsüz olduklarından, birlikte bir etkin genel grev örgütlemeleri gerçekten çok zor. Zaten bu yüzden bölgesel halk meclisleri kitle hareketinin somut örgütlenme biçimi olarak öne çıktılar. Kadınlar bu seferberliğe “Bir kadın daha eksilmeyecek, bir kadın daha ölmeyecek” sloganıyla katıldı. Biz Isadora olarak kadın toplantılarında reformist örgütlere karşı mücadele veriyoruz. Feminist hareketin taleplerinin sadece özgül olmakla kalmaması gerektiğini, aynı zamanda Piñera hükümetine karşı sokaklardaki ve halk meclislerindeki taleplerle birleşmesi gerektiğini düşünüyoruz.
25 Kasım yürüyüşüne kadın hareketi bir bütün olarak çok net taleplerle katılamadı. Ekonomik modele karşı talepleri sadece belirli emekçi sektörlerden kadınlar yükseltti. Örneğin, “Emekli maaşı sefalet maaşı olmasın”, “Güvencesiz çalışmaya son” gibi. Ancak bu talepler kadın hareketinin çoğunluğunun talepleri değildi. Mücadele etmemiz gereken en büyük sorunun bu olduğunu düşünüyoruz.
KD: Şili’deki seferberlik kadınların Las Tesis performansıyla tüm dünyada ses getirdi. Bu protestonun bu kadar hızlı yayılmasını ve sahiplenilmesini nasıl yorumluyorsunuz?
SV: Bence Las Tesis performansının dünyanın geri kalanına hızla yayılması, bu performansın dünyanın neresinde olursak olalım sadece kadın olmamız nedeniyle maruz kaldığımız hak ihlallerini ifade ediyor olmasından kaynaklanıyor. Performansın temel çıkış noktasının, polisi ve hükümetin polisle olan suç ortaklığını ifşa etmek olduğunu tekrar belirtmek gerekiyor. Burada vurgulanmak istenen, kadınların baskı dönemlerinde maruz kaldıkları politik cinsel şiddet sorunuydu.
KD: Şili’deki seferberlik süreci kadın mücadelesi açısından kalıcı örgütlenmeler yaratabildi mi? Süreç, kadın mücadelesi açısından ne gibi olanaklar ve olasılıklar sunuyor?
SV: 10, 11 ve 12 Ocak tarihlerinde ulusal çapta bir kadın toplantısı gerçekleşecek. Aslında toplantı sağ kanat ve hükümet safında yer alıp gösteri karşıtı bir yasa paketi için oy vererek, mücadeleye açıkça ihanet eden Geniş Cephe (Frente Amplio) isimli bir örgüt tarafından düzenlenecek. Yine de biz bu toplantıda, içinden geçtiğimiz devrimci sürece sadık gerçek bir kadın koordinasyonun ortaya çıkabileceğini umuyoruz ve elbette ki bu gerçekleşirse bu koordinasyonun bir parçası olacağız.
(Kapak görseli: “Biz kadınlar uzlaşmıyoruz. Kadın katili Piñera”)
Yorumlar kapalıdır.