HDP’ye siyasi operasyona hayır!

HDP’li ve bağlantılı çok sayıda siyasetçi gözaltına alındı. Gözaltına alınanlar arasında HDP’li eski milletvekilli Sırrı Süreyya Önder, Kars Belediye Eş Başkanı Ayhan Bilgen, HDP MYK üyesi Alp Altınörs, HDP RTÜK üyesi Ali Ürküt, HDP eski MYK üyeleri Altan Tan ve Beyza Üstün gibi isimler de bulunuyor. Ayrıca halen HDP milletvekili olan Garo Paylan, Meral Danış Beştaş, Pervin Buldan, Hüda Kaya, Saruhan Oluç, Sezai Temelli ve Serpil Kemalbey için de fezleke düzenlenmesi gündemde. Toplamda 82 kişiyi kapsayacağı anlaşılan soruşturmanın gerekçesi 6-8 Ekim 2014 Kobane olayları olarak açıklandı.

Halen cezaevinde bulunan HDP eski eş genel başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ dahil çok sayıda isim, iktidar tarafından, Kobane olaylarının sorumlusu olarak sık sık anılsa da son 6 yıl içinde doğrudan bu nedenle ceza almış değiller. Nitekim Kars Belediye Eş Başkanı bu çerçevede daha önce tutuklanmış, uzun süre cezaevinde kalmış, ardından beraat etmiş ve AYM kararıyla “kişi hürriyetini ihlalden” tazminat dahi kazanmıştı.

Kısacası üzerinden 6 yıl geçmiş Kobane olayları gerekçesiyle gerçekleştirilen bu soruşturma, hukuki altyapıdan yoksun olup, tamamıyla HDP’ye yönelik siyasi bir operasyondur. Aynı Gezi olayları bahanesiyle iktidar muhaliflerine yönelik olarak gerçekleştirilen siyasi operasyonlar gibi! Bütün bu uygulamalar iktidarın kendisine muhalif tüm unsurları birer polisiye vaka haline getirme amacını taşımaktadır. Devlet gücünü sadece kendi iktidarını ayakta tutmak amacıyla muhaliflerine karşı kullanan Saray rejiminin bu politikası, hiç kuşku yok ki gayri meşrudur. Kendinden menkul bu keyfi politikanın kabulü mümkün değildir. Kuşkusuz Türkiye’nin geleneksel devlet politikasından kaynaklı çözülememiş bir Kürt sorunu var. Özellikle 1992’den bu yana dönem dönem gündeme gelen “çözüm” arayışları en son 2009-2015 döneminde mevcut iktidar aracılığıyla bir “açılım süreci” olarak gündeme gelmişti. Birkaç kez görüşmelerin kesildiği bu dönem 2015’e dek devam etti ve Ceylanpınar hadisesinden sonra sona erdi. O tarihten bu yana da geleneksel devlet politikası olan “askeri çözüm” gündemde. Dolayısıyla yaşanan operasyonun konjonktürel yanları olsa da esas olarak yapısal bir sorunun tezahürü. HDP’ye yönelik siyasi operasyon böylesi bir tarihsel-siyasal-sosyolojik arka planda cereyan etmekte.

Bugüne dek yaptığı her şeyi sandıktan aldığı güçle (“millet iradesiyle”) açıklayan Saray rejiminin özellikle son 5 yıldır sandıktan yana yüzünün gülmediği, bıçak sırtı tartışmalı sonuçlarla ilerleyebildiği, aşikardır. Sandıktan yana gülebilmek için baskı ve şiddet politikasını devreye sokan, MHP ile ittifak yaparak rejimi değiştiren, “eski Türkiye”nin tüm aktörlerini ve aklını da Beştepe’ye davet eden Saray rejiminin, batıda da doğuda da, yüzünün yine de “gülemediğini” son yerel seçimler bir kez daha göstermişti. Tabii ki Saray, olası 2023 seçimlerinin kaybının telafisinin olmadığını biliyor. Ve özellikle son 5 yıldır, “Atı alanın Üsküdar’ı geçmesine” ve “Allah’ın türlü lütuflarına” rağmen hiçbir şeyin yine de istediği gibi gitmediğini görüyor. Ekonomik kriz derinleşerek devam ediyor. İşsizlik ancak savaş yıllarıyla ölçülebilir seviyelerde seyrediyor. Pandemiyle birlikte sistem; sağlıktan eğitime, tarımdan turizme hemen her yanından alarm veriyor. Bunca olumsuzluğa çare olması beklenen Suriye, Libya, Akdeniz seferberleri istenen sonuçları üretemiyor. Edilen sözlerin mürekkebi kurumadan tersi kararlar açıklanmak durumunda kalınıyor. Ne Ayasofya ne de Karadeniz’de doğalgaz müjdesi istenen etkiyi sağlayamıyor. İktidar kendisine ayrılmış süre dolup, sandıklar kurulduğunda, bütün meşruiyetini dayadığı “millet iradesinin” tecelli edeceği sandığa bu nedenlerle şüpheyle bakıyor. Haklı, çünkü son 15 ayda yapılan 57 anketin sonuçları da bu şüphesini doğruluyor. İktidar için sandık bu haliyle cazibesini yitiriyor!

HDP’ye siyasi operasyonun anlamı da burada! “Seni başkan yaptırmayacağız” ile başlayan “bağrınıza taş basınla” devam eden HDP’nin taktik politik tutumu 2023 öncesi iktidarın siyasi ömrünün mezurasını oluşturuyor.  O yüzden içine “eski-yeni” Türkiye’nin kamburu olan tüm güçlerin doluştuğu bugünkü iktidar bloku, “olağan şüpheli” HDP’ye vurarak ve tüm muhalefeti, onunla irtibatlı, iltisaklı ilan ederek, paramparça edebileceği bir sonuç umuyor. Kim bilir, belki çıkardığı gürültüyle “Anayasa’ya aykırı da olsa evet” diyecek bir zımni suç ortaklığı arıyor. Bulabilir mi? Bütün mesele de burada! Türkiye’nin nasıl bir ülke olacağını söyleyecek ve belirleyecek olan aslında çoktandır Saray rejimi değil. Son 5 yıldır söz de, sıra da sık sık Türkiye’nin geniş muhalefetinin önüne geliyor. Muhalefet o sözü ve sırayı kullanamadığı için iktidar iktidarmış gibi yapmaya devam edebiliyor. Ve söz şimdi bir kez daha muhalefette. Tam bu noktada kalıcı ve köklü dönüşümler için başta işçi sendikaları olmak üzere emek eksenli tüm örgütlerin sahne alması, işçi hareketinin toplumsal ve siyasal muhalefetin öncülüğünü üstlenmesi gerekiyor.

HDP’ye siyasi operasyona hayır!

Gözaltına alınanlar derhal serbest bırakılsın!

Demokratik hak ve özgürlüklerin kullanımı önündeki tüm yasaklama ve engellemelere son!

Yorumlar kapalıdır.