Aleyna Çakır cinayeti ve Müge Anlı’da adalet aramak

Aleyna Çakır cinayetinden pek çok insan Müge Anlı’nın Tatlı Sert programı ile haberdar oldu. Aleyna, bir evde ölü bulunan yüzlerce kadından sadece biri.  “Ölü bulunmak” ifadesi faili görünmezleştiriyor. Çünkü 19 yaşında genç bir kızın, kendisine ait olmayan bir evde, kendini asmış olması pek olağan değil. Zaten Aleyna’nın bedeninde intihar etmediğini gösteren işkence izlerini Adli Tıp raporu da doğruluyor. Aleyna’nın daha önce de şiddete uğradığına ilişkin deliller, bizzat baş şüpheli Ümitcan Uygun’un sosyal medyasında duruyor. Yakın arkadaşları Aleyna’nın Ümitcan Uygun tarafından tehdit edildiğini açıkça beyan ediyorlar. Yine de tutuklanan, gözaltına alınan yok.

Birbirini destekleyen bunca delilin olması ama yine de failin bilinmiyor oluşu (!) Müge Anlı’nın dikkatini çekmiş olmalı. Haftalardır iki reklam arasında sansasyonel şekilde malumun ilanının “izini sürüyor.” Aleyna Çakır’ın öldürülmesinden sonra Ümitcan Uygun’un annesi de bir arazide başından vurulmuş şekilde ölü bulunuyor. İkinci kadın cinayeti ile programın reytingleri artıyor. Öldürülen annenin, kimsesi olmayan genç kızları şiddet ve baskı yoluyla Ankara’da bürokratlara pazarladığı ortaya çıkıyor.

Müge Anlı bir dedektif gibi adım adım ipuçlarını toplar ve kadın cinayetleri üzerinden polisiyecilik oynarken Ümitcan Uygun’un babası cinayetin bir reality şov’da işlenmesinden dahi rahatsız. Süleyman Soylu ve Devlet Bahçeli ile yan yana fotoğraflarını paylaşarak “Ömrüm boyunca has ülkücüyüm. Bir tane sana oy verdim. Sayın Süleyman Soylu bakanım, sayın cumhurbaşkanım” diyerek iktidarı yardıma çağırıyor. Ve işin ilginç yanı, iktidar gerçekten yardıma yetişiyor ve Müge Anlı yeni bir delil olmadığını söyleyerek dosyayı kapatıyor.

Kadın cinayetleri politiktir derken

Gazetemizin hiçbir okuru herhalde Berat Albayrak’ın kanalında yayınlanan bir reality şov’da adaletin tecelli edeceğini düşünmemiştir. Çünkü biz öldürülen kadınların, öldürülüş biçiminden, yaşından, hayatından sansasyon çıkararak yargının harekete geçirilebileceğine inanmıyoruz. Dahası, failler apaçık belliyken cinayetlerin senaryolaştırılarak “katil kim?” oynamanın failleri daha da görünmezleştirdiğini düşünüyoruz.

Ankara’da 19 yaşında bir genç kızın öldürülmesinden MHP-Soylu’ya uzanan bir süreç sonunda dosyanın kapatılması herhangi bir kadın cinayetinin bile ne denli politik olduğunu ortaya koyuyor. Söz konusu bir kadın cinayeti olduğunda devlet-yargı-polis işbirliği ile fail korunuyor ve cinayete ortak olunuyor. Gülistan Doku’nun soruşturma dosyasının baş şüpheli Abarokov’un babasının görev yaptığı Asayiş Şube tarafından yürütülüyor olması bir tesadüf mü? Peki, Nadira Kadirova’nın AKP’li bir milletvekilinin evinde milletvekiline ait bir silahla intihar etmesi ve naaşının apar topar yurtdışına gönderilebilmesi?

Failleri bulmak için Müge Anlı olmaya gerek yok! Kadına yönelik şiddetle mücadele etmek siyasi bir tercihtir. Ülkede kadın kıyımı yaşanıyorken İstanbul Sözleşmesi’ni tartışmaya açmak bu tercihin kimden yana olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Failler çok uzakta değiller, yeter ki polis İstanbul Sözleşmesi’ndeki adımları takip etsin, yargı tahrik indirimleriyle failleri ödüllendirmesin.

Yorumlar kapalıdır.