Pandemide göçmen işçiler

Hükümetin, patronların çıkarlarını kollayan salgın politikaları sonucu Covid 19 salgını yayılmaya devam ediyor. İktidar tarafından salgının işçiler arasında ne denli yayıldığına dair herhangi bir sayı paylaşılmıyor; hatta rakamları gizlemeye dönük manipülatif taktiklere başvuruluyor. Ancak sendikaların, muhalif parti ve derneklerin raporları ve işyerlerinde gerçekleşen mücadeleler salgının işçiler arasında yayılımına ve çalışma koşullarına dair korkunç tabloyu gözler önüne seriyor. Aynı durum göçmen işçilerin çalışma koşulları için de geçerli.

Türkiye, göçmenlere “geçici koruma” adı altında bir statü tanıyor. Bu statüyle göçmenler uluslararası anlaşmalarla belirlenmiş çalışma hakkı, başka ülkelere başvuru hakkı, oturma izni gibi birçok haktan yararlanamaz hale geliyorlar. Bu şartlar altında da iktidar için uluslararası alanda pazarlık ve tehdit unsuru olmaktan öte bir “statüleri” kalmıyor. Türk Tabipler Birliği’nin pandeminin hemen öncesi Edirne’deki göçmenler için yayımladığı rapor temiz su, tuvalet gibi en temel ihtiyaçların dahi birçok insan için ulaşılabilir olmadığını gösteriyor. Bu koşullar altında göçmenler iki seçenek arasında kalıyorlar: ya yüksek ölüm ihtimaline rağmen Avrupa’ya geçmek ya da en zor koşullarda düşük ücretle (ve de kaçak) çalışmak…

Özellikle tekstil, inşaat, geri dönüşüm gibi kayıtdışılığın en fazla olduğu sektörlerde asgari ücretin altında bir gelirle günde 12 saate varan çalışma koşullarına mahkûm edilen göçmen işçiler, salgının başlamasıyla yoğun iş kaybına uğradılar. Bu durumda ücretsiz izin ödeneği ve kısa çalışma ödeneği hakkı gibi haklardan da yararlanmaları mümkün değil. Aynı zamanda herhangi bir sağlık hakları olmadığı için, hastalığa yakalanma durumunda tedavi süreçlerine nasıl katılacakları; kira giderinin düşük olması adına kalabalık evlerde kaldıkları düşünülürse, karantina koşullarının nasıl sağlanacağı belirsiz. Fiili olarak ölüme mahkûm edilmiş durumdalar.

Derinleşen ekonomik krizle birlikte patronlar daha fazla kâr elde etmek ve ağır koşullarda ses çıkartmamaları koşuluyla çalıştırmak için göçmen işçileri tercih ediyorlar. Bu durum aynı zamanda Türkiyeli işçiler arasında işsizliğin kaynağına dair göçmen işçileri suçlayan bir düşüncenin gelişmesine temel hazırlıyor. Oysa işsizliğin kaynağı göçmen işçiler değil. Göçmen işçiler dahil tüm çalışanlar arasında işlerin bölüştürülmesi yoluyla herkese iş imkânı sağlanabilir.

Hem pandemi sırasında hem de sonrasında patronların hayali, tüm işçilerin göçmen işçilerin bugünkü koşullarına sahip olmasından başka bir şey değil. Buna karşı işçiler hep birlikte mücadele ederek bu insanlık dışı koşulları herkes için ortadan kaldırabilir. Bunun için göçmen işçilerin çalışma, güvenlik, sendikalı olma gibi tüm hakları tanınmalı ve Türkiyeli işçiler ile göçmen işçiler hem bu talepler hem de ortak sorunlarını ortadan kaldırmak için birlikte mücadele etmeli.

Yorumlar kapalıdır.