Grev kırıcılığı ve mülteci düşmanlığı

Hak-İş konfederasyonuna bağlı Öz Gıda-İş sendikasının örgütlü olduğu Lezita fabrikasında işçiler, patronun toplu iş sözleşmesi masasına oturmaması üzerine düşük ücretlere ve çalışma koşullarına karşı 7 Mart günü grev kararı alarak direnişe başladı. İşçiler fabrika önünde açıklama yaparak grev kararlarını kamuoyuna duyurdu. Birçok sendika ve sosyalist parti bu direnişin yanında olduklarını göstermek ve desteklerini açıklamak için fabrika önündeki işçilerin yanına gitti.

Ancak bu süreci kamuoyunun gündemine taşıyan asıl gelişme, fabrikanın yurtdışından işçi getirerek üretimi sürdürmesi oldu. Bunun üzerine hiçbir işçi eyleminin yanında olmayan, mülteci düşmanı ırkçı siyasetçiler bir anda mantar gibi ortaya çıktılar. Sendika başkanının da yaptığı açıklamadaki “Sanki burada işsiz yok da mülteci getiriyorlar” sözü açıkça “Patronun grev kırıcılığı için uzağa gitmesine gerek yok, buradan kullansın” anlamına gelmektedir.

Zafer Partisi ve Ümit Özdağ’ın bu haklı mücadelenin güya yanında görünmek için gittiği fabrikada yaptığı açıklama ise resmen “İşçilerin yanında değiliz, mültecilerin karşısındayız” demektir.

Durumdan bihaber olarak buralara çalışmaya getirilen göçmen işçiler, patronun ayak oyunu için kullanılmaktalar. Patron, grev kırıcılığı yapmak için yurtdışından ucuz işgücü getirmiştir. Burada asıl görünmesi gereken faşist-ırkçı partilerin işçilerin çıkarlarını korumak gibi bir dertleri olmadığıdır. Bu oluşumlar konjonktüre uygun şekil alarak kendi ajandalarına göre hareket etmekteler. Zafer Partisi, söz konusu eylemdeki grev kırıcılar Türk işçiler olsaydı fabrikanın sokağından bile geçmeyecekti.

İşçilerin hangi sendika ya da sektörde olduğuna bakmaksızın, haklı mücadelelerinin yanında olmak gerektiğini bir kez daha vurgulayalım. Ancak bu eylemlerin mülteci veya buralı olan işçilere karşı değil, bizzat patronların karşısında olmasını savunuyoruz.

Yorumlar kapalıdır.