2020 yılının önemli bilim olayları
Venüs’te hayat var mı?
Uzayda koloni kurma düşüncelerimiz aslında Mars’tan önce ilk olarak bize en yakın gezegen olan Venüs için başlamıştı. Dünya ile boyut ve yörünge olarak benzese de atmosferinde sera etkisi yapacak gazlardan dolayı yaşam için olanaksız gezegen olarak gözüküyordu, ta ki bu yıla kadar. Hawaii’deki teleskoptan yapılan gözlemlerde Venüs’ün atmosferinde fosfin kalıntılarına rastlandı. Bu molekül sadece canlı organizmalar tarafından üretilebiliyor. 450 °C’ye varan yaşam koşullarına rağmen yaşamın temel düzeyde olması, aslında yolun ne kadar başında olduğumuzu gösteriyor.
Oda sıcaklığında süper iletken
Hepimizin tahmin edeceği gibi, yılda milyarlarca liralık elektrik enerjisi, nakil hatlarının verimsizliği yüzünden kayboluyor. Bunun nedeni, normal şartlar altında iletkenlerin yani metallerin elektrik akımına karşı direnç göstermesi diyebiliriz. Geçtiğimiz aylarda Rochester Üniversitesi’nde yapılan çalışma, sorunun kökten çözülmesine bir adım daha yaklaştı. Yeni sentezde karbon, sülfür ve hidrojen atomları oda sıcaklığında süper iletken özellikler gösteriyor ve uzun mesafeler boyunca elektriği kayıpsız iletebiliyor. Üretime geçmesi için sadece küçük bir sorunumuz var, o da hâlâ yüksek basınç altında bu özelliği elde etmemiz. Fakat bilim insanları sorunu aşabileceklerinden oldukça umutlular.
Dünya dışı yaşamdan ilk mesaj mı alındı?
Geçtiğimiz günlerde bize en yakın yıldızlardan, Proxima Centauri’den gelen sıradışı radyo sinyalleri tespit edildi. Eskiden Seti, şimdi ise Breakthrough Listen, yani Çığır Açan Dinleme olarak dilimize çevirebileceğimiz projede 2019 yılında Parkes Radyo Teleskobu tarafından yakalanan 982 MHz frekansındaki bu sinyaller, işlenmesi gereken verinin büyüklüğünden dolayı ancak geçtiğimiz aylarda fark edilebildi. Bu aralık ve netlikte bir frekansın ileri teknoloji tarafından, yani ancak bizim seviyemizdeki bir medeniyet tarafından oluşturulabileceği değerlendiriliyor. Fakat bu bizi hemen heyecanlandırmasın, benzeri mesaj tespitleri ne yazık ki dünyada üretilen sinyal karmaşasının uzay boşluğunda yansımasından dolayı kaynaklanıyor.
Nobel Kimya Ödülü gen araştırmasına
Önceki yazılarımızda da bahsetmiştik, insanlık artık DNA’lar üzerinden istediği değişikliği yapmaya çok yakın. CRISPR-Cas9 adı verilen, genler üzerinden istenilen alanda ekleme çıkarmaya izin veren bu genetik makas teknolojisi 2012 yılında iki bilim insanı Emmanuelle Charpentier ve Jennifer Doudna tarafından bulundu. Bu bilimsel buluş üzerinden sekiz yıl geçmesine rağmen Nobel ödülünün ancak verilmesine ise çalıştıkları iki farklı kurum arasındaki patent, yani ticari kaygılar neden gösteriliyor. Bu ödülün başka bir anlamlı yanı ise 1901’den 2020’ye kadar bilim kategorisinde sadece 23 kadına ödül verilmiş olması. Chapentier bu yüzden ödülü aldıktan sonra “Umarım bu genç kızların bilim yoluna girişlerinde pozitif bir mesaj olur ve bilim yapan kadınların da araştırma alanlarında etkileri olabileceğini gösterebilir” sözleri, bilim dünyasındaki erkek egemen zihniyeti bizlere bir kere daha hatırlatıyor.
2020 yılında korona dışında hatırladığım bu dört bilim olayı benim açımdan bahsetmeye değerdi. Martın başından beri bir şekilde hayatta kaldık veya hastalıktan hasar almamıza rağmen kayıplarımızla devam ediyoruz. Ama bu böyle olmayabilirdi; sınırlar zamanında kapatılsa, gerekli kısıtlamalar ve yardımlar planlı ve açık şekilde yapılsa salgını bu kadar ağır atlatmayacaktık. Hepimiz için zor geçen bir seneden sonra ümit ve mücadele dolu bir yıl dilerim, mutlu yıllar.
Yorumlar kapalıdır.