Myanmar’da darbeye karşı halk ayaklanması

Myanmar’da (önceki adıyla Burma/Birmanya) ordu 1 Şubat günü darbe yaparak yönetime el koydu ve bir yıllık olağanüstü hal ilan etti. 8 Kasım 2020’de yapılan seçimlere hile karıştığı iddiasının gerekçe olarak gösterildiği darbe sonucunda, kasım ayında seçilen parlamento feshedildi ve Devlet Başkanı Win Myint, Dışişleri Bakanı ve fiili lider Ang San Su Çi ve onlarca sivil hükümet yetkilisi gözaltına alındı. Askeri darbeye karşı genel grev ilan edildi. Sendikalarının çağrısıyla greve çıkan tekstil işçilerine doktorların, hemşirelerin, öğretmenlerin, öğrencilerin ve itfaiyecilerin yer aldığı geniş kesimlerin eşlik etmesiyle genel greve ve iş bırakma eylemlerine büyük bir katılım gerçekleşti. Ülkenin en büyük kenti ve eski başkenti Yangon’un yanı sıra başka şehirler ve kasabalardaki protestolarda yüz binlerce insan, beş veya daha fazla kişinin toplanmasının yasak olmasına rağmen sokakları dolduruyor. Askeri darbeyi reddeden kitle seferberlikleri ülkeyi sarsıyor.

2016 yılından beri iktidarda olan ve San Su Çi liderliğindeki parti (Ulusal Demokrasi Birliği), oyların yüzde 83’ünü alarak kasım ayındaki parlamento seçimlerini kazanmış ve ordunun devlet yönetimindeki 50 yılı aşkın süredir mevcut olan ağırlığını riske atmıştı. 2008’de ordu tarafından yapılan ve sözde demokratik bir açılımı temsil eden anayasa, seçimlere izin vermekle birlikte İçişleri Bakanlığı ve Savunma ve Sınır Bakanlığı’nın tam kontrolünü orduya bırakıyor, ayrıca parlamentodaki koltukların yüzde 25’inin ordu tarafından atanmasını içeriyordu. Mevcut anayasaya göre yeni bir anayasa değişikliği için ordunun onayı gerekiyordu.

Birmanya bağımsızlık kahramanı General Ang San’ın kızı olan Su Çi, ülkede demokrasi yanlısı hareketin öncüsü olmuştu. Demokrasi ve insan hakları alanındaki mücadelesi nedeniyle 1991’de Nobel Barış Ödülü’nü alan Su Çi, 1995-2010 yılları arasında askeri diktatörlük tarafından ev hapsine mahkûm edilmişti. Şimdi ise evinde “yasadışı yollarla ithal edilmiş” telsizler bulundurmak gibi gülünç ama üç yıllık hapis cezasıyla sonuçlanabilecek bir suçlamayla tekrar gözaltına alındı. Yargılandığı askeri mahkemede Su Çi’ye Covid-19 tedbirlerine uymamak gibi yeni suçlamalarda da bulunuldu. 1 Mart’taki duruşmasına kadar da gözaltında tutulacak.

Kitleler diktatörlük rejimini reddediyor

Askeri rejim geçtiğimiz günlerde bir siber güvenlik yasası taslağı çıkardı. Halihazırda yapılan internet kesintileri, sosyal medyaya erişim engelleri ve sansür nedeniyle haberleşme zaten kısıtlanmış durumda. Bu yasa taslağı ise ordunun haberleşme özgürlüğünü tamamen kontrol altında tutmak istediği anlamına geliyor.

Ülke geneline yayılan darbe karşıtı eylemlerde polis halka saldırıyor; protestocular ve gazeteciler tutuklanıyor. Protestolarda demokratik ve sosyal taleplerini dile getiren kitleler; tutukluların serbest bırakılması, ordunun yönetimden elini çekmesi, askeri diktatörlüğün son bulması ve seçim sonuçlarına saygı duyulması taleplerini yükseltiyor.

Asya’nın en yoksul ülkelerinden biri olan Myanmar’da ordu, ülkeye tahmini 31 milyar dolar değerinde gelir kazandıran (ülke GSYİH’sinin neredeyse yarısı) kârlı yakut ve yeşim taşı madenlerinin yüzlercesinin denetimini elinde tutmakta. Myanmar ordusuyla ilişkisi sıkı olan Çin’in ülkedeki ekonomik varlığı da büyümekte. Çin, ülkenin en büyük ticaret ortağı (ülke dış ticaretinin üçte biri Çin ile yapılıyor) ve madencilik, hidroelektrik, otomotiv, petrol ve doğalgaz çıkarma sektörlerinde 69 Çinli çokuluslu şirket mevcut. Ancak Batılı çokuluslu şirketlerle de derin bağlar söz konusu. Myanmar İçin Adalet adlı STK’nin sözcüsü Yadanar Maung, Myanmar Petrol ve Doğalgaz Kuruluşu’nun (MOGE) en kazançlı askeri işletme olduğunu ve Fransız Total, ABD merkezli Chevron ve Güney Koreli POSCO gibi çokuluslu şirketlerle anlaşmaları bulunduğunu belirtiyor. İspanyol çokuluslu şirket Zara da işçileri ayda 80 dolardan daha düşük ücretler karşılığında çalıştırarak lüks giyim ürünleri üreten yerel şirketlerle anlaşmalara sahip. Dahası ülkede etnik azınlıklar da yıllardır zulüm görmekteler; yurttaşlık hakları tanınmayan Müslüman Rohingya (Arakan) halkına mensup binlerce insan öldürüldü ve yaklaşık 700 bini ülkeden kaçtı. Ülkedeki madenlerde insanların zorla çalıştırıldıkları raporlandı. Darbenin ardından Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, yaşanan olaylardan “kaygı” duyduğunu ifade etse de Çin ve Rusya’nın vetosu nedeniyle darbeyi resmi olarak kınamadı. ABD ve Avrupa ise darbeyi “kınadı” ancak ülkedeki şirketlerle iş yapmaya ve işçileri sömürmeye devam ediyor.

San Su Çi, 2016’dan beri iktidarda olan kapitalist hükümeti boyunca ne halka uygulanan acımasız baskıları ve işçilerin aşırı sömürüldükleri koşulları değiştirmek için bir şey yaptı ne de bunları kınadı. Bu durum, San Su Çi’nin ezilenlerin değil, emperyalizmle ilişkili Myanmar burjuvazisinin çıkarlarını savunduğunu gösteriyor. Diğer yandan askeri darbeye karşı gelişen bu kitlesel demokratik ayaklanma; ulusal azınlıkların tüm haklarının verilmesi ve emperyalist sömürüye karşı işçilerin haklarının savunulması için emekçilerin siyasi bir alternatifine olan ihtiyacı ortaya koyuyor.

Yorumlar kapalıdır.