Akademi, Oscar ödülleri ve politik filmler

2021 yılının Oscar adayları kulağa artık alışıldık gelen fısıltılarla karşılanmıştı: “Akademi de film seçkilerinde çeşitlilik olsun diye bu filmi seçmiş” veya “Akademi beyaz üstüncülük karşıtı eleştirilerden sakınmak için bu filmleri adaylar listesine doldurmak yönünde bir taktik izlemiş.”

Bu yüzeysel gözlemlerin ardında o denli derin önyargılar yatıyor ki, hepsiyle hesaplaşmak olanaklı değil. 

İlk olarak bu sözde analizlerin içinde yatan gerici varsayımla başlamak gerekir. Bu analizlerin iddiası, herhangi bir toplumsal mücadeleyi veya ezilenlerin herhangi bir sosyopolitik davasını konu alan herhangi bir filmin, herhangi bir film ödülleri etkinliği kapsamında hiçbir zaman sinematografik açıdan bu ödüllere layık görülemeyecekleri, ancak yalnızca ele aldıkları konular “demokratik kamuoyu” tarafından “hassas” bulunduğu için onlara ödül verilmek zorunda kalınacağı. Bu varsayım aslında estetik kaygılardan değil, filmin ele aldığı konuya dair bu analizlerin içlerinde barındırdıkları egemen ideoloji kırıntılarından, filmin konusuna karşı verilen muhafazakâr reflekslerden kaynaklanmaktadır. Sonuç olarak politik filmlerin belirli bir platformda belirli bir ödüle aday gösterilmesi değersizleştirilmek istenirken, yapılmakta olan hiçbir zaman bu filmlerin yönetmenlerinin kritik tercihlerinin veya oyuncularının performanslarının veya senaryo iskeletlerinin temellerinin bir eleştirisi değildir; bu eleştiri daima, filmin ele aldığı politik konu dolayısıyla ödüllere aday gösterildiğini ileri sürerek filmi sanatsal düzlemde itibarsızlaştırmaya kendisini adamış bilinçsiz bir projenin parçasıdır.

Ancak bir anlığına bu eleştirileri haklı kabul edelim. Bir anlığına diyelim ki, siyasal konular üzerine ezilenlerin bakış açısından olayları aktarma kaygısında olan filmlerin estetik açıdan güzel olabilme potansiyeli yoktur ve yine bir anlığına diyelim ki, tam da bu sebeple, böylesine filmler popüler platformlarda başarı kazanırsa, bunun nedeni böylesine filmlerde işlenen konuya dair platform sahiplerinin gösterdikleri sahte ve göz boyayıcı samimi ilgidir. Biz bu ilginin sahte ve göz boyayıcı olduğunu bildiğimiz müddetçe, bu tip filmlerin böylesine platformlarda sırf politik oldukları için yer bulmalarında hiçbir sorun yok.

Aksine tam tersini talep etmek gerekir: Bu filmler, sinematografik bakımdan bir kabusu da andırsalar, tam da politik oldukları için popüler platformlarda yer almalıdır. Belki de bu durumda, sinemaya dair müthiş yeteneklere sahip bir iletişim öğrencisi bu filmlerin konularına aşina olarak, ileride aynı konuyu işleyeceği ve sinematografik açıdan da övgü alacak olan uzun metrajlı eserler çekebilir. Burada bir politika veya “konu” (yani senaryo) fetişizmi yaptığımız düşünülmesin. Aslında önerdiğimiz, pozitif ayrımcılık çizgisinin ta kendisi çünkü politik filmler, tam da politik oldukları için aşağılanmaya ve hor görülmeye daha uygun, daha açık oluyorlar.

Yorumlar kapalıdır.