Bu rejim yama tutmaz!

Hükümet lime lime dökülüyor. Önce Damat ile birlikte 128 milyar toz oldu; nerede oldukları hâlâ bilinmiyor. Hemen arkasından yurtdışına “eğitim amaçlı” çıkış yapan onlarca yandaş toz oldu. Kaybolan kaybolana. Derken yandaş belediyelerdeki yolsuzluklar patlak verdi. Tam o sırada bir baktık ki Cengiz ile Limak pastadan pay kapma dalaşına girişmişler. Rejim yetkilileri bir yırtığı tamir etmeye çalışırken, çuval bir başka yerden deliniyor.

Nihayet anlaşıldı ki, üst katta mafyalar birbirleriyle kapışmış durumdalar. Sandıktaki, bir kısmı kendilerine ait kirli çamaşırları birbirlerinin suratına fırlatıyorlar. Bugüne kadar, sindikleri koruma altındaki köşelerinden başlarını uzatıp birbirlerine ağır küfürler savuruyorlar. Bazıları da, “aman bu marinayı benden almasınlar” derdinde, ülkeye pudra şekeri ithalatı denetimleri altında olsun diye. Şu an için kullandıkları silahlar video kayıtları ve röportajlar, açık oturumlar, tabii bir de göstermelik “operasyonlar”, “Sen bunu yaparsan ben de bunu eylerim” gibisinden tehditler.

İçeriden ya da dışarıdan bakan, bakmasını bilip gerçekten görmeye çalışan herkes, ülkenin yolsuzluklarla çalkalanan, giderek ağır şekilde yoksullaşan, iliklerine kadar mafyanın işlediği ve egemen kesimlerin geriye kalan kırıntıları toplamak için birbirinin boğazına sarıldığı bir yer görünümü verdiğinde hemfikir. Türkiye’yi bir “muz cumhuriyetine” benzetmek, Panama’ya, Ekvador’a vb. hakaret etmek olur.

Bu keşmekeş içinde Devlet Bahçeli “Anayasayı değiştirelim” diyor. Niye? Çünkü hâlâ demokrasi kırıntıları var. Mesela, anayasa mahkemesini bir yüksek mahkeme olmaktan çıkaralım; yani anayasaya uyulup uyulmadığını denetleyen bir merci olmasın diye. Devletin harcamalarını, bu arada yolsuzlukları denetleyen Sayıştay zapturapt altına alınıp karanlığa gömülsün; Hakimler ve Savcılar Kurulu ile Yüksek Seçim Kurulu yeniden düzenlenip iyiden iyiye dikta rejiminin emrine sokulsun diye.

“Cumhurbaşkanlığı sistemini sağlamlaştırmak” adına mafyaların ve mafyatik yönetimin güçlendirilmesi ve sağlama alınmasına yönelik bir “yeni anayasa” önerisi bu.

Artık yama tutmaz olan bu Tek Adam rejimini tamamen yok edip, işçi ve emekçilerden yana yeni bir demokratik anayasanın yapılması elbette zorunludur. Ama kimlerce ve nasıl yapılabilir bu anayasa? Böyle bir anayasayı ne şimdiki meclis, ne de mevcut seçim sistemiyle yapılacak bir seçim sonucu oluşacak yeni parlamento yapabilir. “Güçlendirilmiş parlamenter sistem” denilen öneriler de, her yeri patlamış olan çuvalı tamir etmeye yetmez.

Biz işçi sınıfı bu yamalı bohçayı tamamen bir kenara atmalıyız. Ancak sıfır barajlı, tüm emekçi örgütlerinin özgürce katılabilecekleri bir seçim sonucunda ve çalışan sınıfların ağırlığında oluşacak bir Kurucu Meclis aracılığıyla ulaşılabilir bu amaca.

Eğer eninde sonunda bir genel seçim olursa ve eğer öngörüldüğü şekilde Cumhur İttifakı iktidardan indirilip yönetim muhalefetin eline geçirse, yeni iktidarın yapabileceği en iyi şey, gerçek bir Kurucu Meclisin yolunu açmak olacaktır. Bunun gerçekleşebilmesi de işçi ve emekçi sınıfların tüm örgütleriyle birlikte bu talebi ısrarla ileri sürebilmesine bağlı olacaktır.

Yorumlar kapalıdır.