Fısıltıdan öfkeye!
Siyasal İslamcı iktidarın “yeni” Türkiye iddiaları birer birer çöküyor.
Ülkenin en az yarısı, iktidarı oluşturan güçlere zaten başından bu yana hep şüpheyle baktı, temkinli davrandı ve çoğunlukla da, geçmişte yapıp ettiklerinden dolayı, vaatlerine inanmadı.
Ülkenin diğer yarısında ise görüşler muhtelifti. “Alnı secdeye değenden zarar gelmez” diyerek oy verenden “çalıyorlar ama çalışıyorlar” diyene kadar uzayan bir oy verme gerekçe listesi söz konusuydu.
İşte iktidara yüzünü dönmüş, ondan beklentisini çok yüksek tutmuş bu ikinci grubun hayal kırıklığı giderek artmakta. AKP yoklamalarda tarihinin en düşük oy oranlarıyla yüzleşmek durumunda kalıyor.
Dahası insanlar ulu orta öfkelerini, memnuniyetsizliklerini yüksek sesle ifade ediyorlar. Dün fısıltıyla dahi söylemekten çekinilen şeyler haykırılıyor. Artık kimse duymasın diye değil, cümle âlem duysun işitsin diye ediliyor sözler.
Kuşkusuz bu noktaya bir anda gelinmedi. “Ay’a dört şerit yol yapacağız desek bile seçmenimiz bize inanır” kibriyle harlandı. “Biz varsak, Türkiye var. Yoksak kızılca kıyamet” egosuyla pişirildi. Damlaya damlaya birikti her şey. Ve bardak taştı.
Alnın secdeye değmesinin hiç kimse ve hiçbir iş için garanti olmadığı 15 Temmuz askeri darbe girişimiyle, halkın çoğunluğu nezdinde, kesinleşti. Hatta dinin hiç olmadığı kadar bir istismar meselesi yapıldığı, bir kısım fanatik ve besleme dışında, tartışmasız hale geldi. En dindar ailelerin çocuklarının dahi dinden soğuduğu faş oldu.
“Çalışıyorlar” efsanesi çöktü. Beşli çeteyle sembolize olan yağma ve yıkım düzeni, Rize İkizdere İşkencedere Vadisi örneğinde olduğu gibi, ülkenin en ücra köşesinde kendi halindeki köylünün dahi yaşamını altüst eder hale geldi.
Kriz ve salgın koşullarında esnaf batarken, milyonlarca insan işsiz kalırken, yoksulluk diz boyu bir haldeyken geçilmeyen köprülere, tünellere, parmakla sayılacak insanın kullandığı hava limanlarına garanti para olarak milyarlar aktarılmaya devam edildi.
İşte kitleler nezdinde mafyacının sözünü dahi iktidarın sözünün üzerine çıkaran da bu yağma ve yıkım tablosu! İfşaatın gücü, söyleyenden öte söylenenin bu utanç verici halinden kaynaklanıyor. Düzen çoklu bir organ yetmezliği yaşıyor. Değişim kaçınılmaz. Yönünü ve şiddetini sınıflar mücadelesi belirleyecek.
Yorumlar kapalıdır.