Bizim yaşam hakkımız ya da Cengizlerin talan hakkı

Saray’ın yağma ve yıkım düzeninden işçi emekçiler kadar doğa da nasibini alıyor. İktidar doğaya ne zaman el atsa ya dereleri kurutuyor, ya beton yığınlarını dolduruyor ya da havamızı suyumuzu kirleterek zehirliyor. Rize Eskencidere Vadisi’nde açılmak istenen taşocağına karşı bir süredir direnen İkizdereliler bu talana yabancı değiller. Bugün Cevizlik Köyü’nde yapılmak istenen taşocağı projesi, hukuksuzluklarla dolu bir arka plana dayanmakta. Daha önce aynı bölge için planlanan taşocağı ve mermer ocağı projeleri yine halkın direnişiyle karşılaşmış ve yargıya taşınmıştı. Bu projelerin yargı süreci devam etmekte. Dahası, 2005’ten beri İkizdere’nin doğasına HES’lerle de göz konmuş ve bölgede 20 civarında HES projesi planlanmıştı. Son direnişte de İkizdereliler iş makinelerinin karşısında, ağaçların tepesinde, nöbetlerle, eylemlerle İkizdere’ye savunuyorlar.

Cevizlik Köyü’ne yapılacak taşocağının, Cerattepe ve Kuzey Ormanları’nda yapılan kıyımdan bildiğimiz Cengiz İnşaat’a peşkeş çekildiği ortaya çıktı. Taşocağını İyidere Lojistik Limanı projesi kapsamında deniz dolgusu için hammadde temin etmek amacıyla kullanacak olan Cengiz İnşaat, bu bölgenin ilgili bakanlık tarafından seçildiğini açıkladı. Tarım arazilerini de kapsayan bir bölge, Tek Adam kararıyla acele kamulaştırıldı. Taşocağı yapımından alınan hafriyat sahilden denize veya derelere dökülmekte. Kısacası İkizderelilerin hiçbir şekilde rızası olmadan, yaşam alanları hiçe sayılarak, üstelik de yaban hayatını tehlikeye atan ve yanlış planlanmış bir proje işletilmekte. Türkiye Ormancılar Derneği’nin raporuna göre bu taşocağı çalışması sonucunda sel ve heyelan riski artacak, söz konusu alanda hayvan ve bitkilerin yaşam alanları yok olacak, su kalitesi bozulacak ve yaratılan tahribatın telafisi olmayacak.

Direniş sürecinde Rize Valiliği, “milli birlik ve beraberliği zedeleyici eylemlerin önlenmesi” ve “temel hak ve özgürlükler ile başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması” gerekçesiyle 17 Mayıs’ta 15 günlük eylem yasağı getirdi. Yani yaşam alanlarını savunan köylüler her nasılsa milli birlik ve beraberlik için bir tehdit sayıldı. Mayıs ayındaki tam kapanma dönemine denk gelen bu sürede de iş makineleri çalışmaya devam etti; başka bir deyişle korunan yine Cengiz İnşaat oldu.

Görünen o ki İkizdere’ye taşocağı, Gürpınar’a mermer ocağı, Salda Gölü’ne millet bahçesi, yaban keçilerinin avına ihale derken Cengiz ve benzerlerine sürekli talan hakkı tanınıyor. Söz konusu Cengizler oldu mu doğasını, toprağını, yaşam ve üretim alanını canı pahasına savunan köylülerin temel ve hak özgürlükleri hiçe sayılıyor. Bugün patronlara, patriyarkaya, eşitsizliğe karşı hakları ve hayatları için direnen emekçiler, kadınlar, LGBTİ+’lar olarak çok iyi bildiğimiz bir düzen bu. Bu yüzden İkizdere’nin mücadelesi hepimizin mücadelesi.

Yorumlar kapalıdır.