Filistin: Gerici ütopyayı yıkmak
Varlığı, Filistin halkının yerinden edilmesi, sistematik olarak soykırıma maruz bırakılması üzerine inşa olunan Siyonist, işgalci, ırkçı İsrail devleti son bir ay içerisinde yeniden Filistin halkına yönelik şiddetli bir saldırı düzenledi.
Kudüs’ün Şeyh Cerrah Mahallesi’ndeki Filistinlileri sistematik etnik temizlik politikası kapsamında yerlerinden etmeye çalıştı, buna karşı direnen Filistinlilere de yoğun bir saldırı uyguladı. Filistin örgütlerinin meşru müdafaasına da Gazze’de sivilleri bombalayarak karşılık verdi. 11 gün süren saldırılarda 66’sı çocuk 243 Filistinli katledilirken, 2 bine yakın Filistinli yaralandı, binlerce ev yıkıldı ve en az 90 bin Filistinli yerinden edildi.
Yaşanan bu sürecin, yeniden tartışmaya açtığı ya da daha doğru bir ifadeyle bir kez daha kanıtladığı birkaç önemli başlık mevcut.
Bunlardan ilki, “iki devletli çözüm” gerici “formülünün” imkânsızlığının en açık şekilde yeniden görünür kılınmış olması. İşgalci, ırkçı, iç savaş yöntemleriyle kendisini var eden, Nazi devleti karakterine sahip İsrail’in bir devlet olarak bu haliyle varlığı, beraberinde bir Filistin devletinin varlığını olanaksız kılıyor. Teşkili, karşı tarafın ortadan kaldırılması üzerine bina olunan bir İsrail devletinin varlığı otomatik olarak Filistin’de tek devletli çözümü dayatıyor.
Emperyalizmin gerici ütopyasının, “iki devletli çözümün” olanaksızlığının karşısında ise mesele, Filistin konusunda gerçek bir çözüme nasıl ulaşılabileceği ve bu yolda Filistin halkının gerçek dostlarının kimler olduğuna kilitleniyor.
İkincisinden başlayalım. Kendisini yalnızca Siyonist rejimin saldırılarını kınamakla sınırlayan ama öte yandan İsrail ile askeri, diplomatik, ticari tüm faaliyetlerini devam ettiren ve hatta İsrail’in her saldırısı sonrasında “arabulucu” rolü üstlenerek “prestijini” yükseltmeye çalışan başta Türkiye ve Mısır olmak üzere bölge gericiliklerinin tutumu, onların Filistin halkının değil emperyalizmin dostu olduklarının kanıtı.
Onların üstlendiği bu “arabuluculuğun” ve “iki devletli çözüm” ütopyasının Filistin topraklarındaki muhatabı ise işbirlikçi “Filistin Ulusal Yönetimi”. Filistin halkının intifadalarının ve onurlu, haklı direnişinin üzerinde yükselen, onu kendi prangası içerisine hapseden bürokratik yönetim, kendi varlığını garanti altına almasını Siyonist rejimin varlığına eşitlemiş durumda.
Şimdi ilk soruya, Filistin’de gerçek bir çözüme nasıl ulaşılabileceği sorusuna dönelim. Aslında Siyonist rejimin 11 günlük saldırısına karşı gelişen mücadele kendi içerisinde bu soruya önemli cevaplar üretti ve İsrail’i geri adım atmaya zorladı. Filistin direniş örgütlerinin karşı duruşu, İsrail’in kendi savunma sistemine olan güvenini sarstı.
Daha da önemli olan husus ise Gazze, Batı Şeria, Kudüs ve tarihsel topraklarda uzunca bir aradan sonra ortaklaşa, eşzamanlı kitle protestolarının, grevlerin gerçekleşmesi oldu. Filistin emekçi halkının tabandan gelişen, bürokratik Filistin Ulusal Yönetimi’ni de zorlayan bu seferberliği gerçek bir çözümün anahtarı niteliğinde.
Siyonist devleti geri püskürten bu seferberliğe politik, programatik ve örgütsel alanda süreklilik kazandırılması ise asıl belirleyici olacak husus. Çünkü, 21 Mayıs’ta “ateşkes” imzalansa dahi, Siyonist rejimin Filistin halkına dönük baskı ve gözaltı dalgası sürüyor.
Bu anlamda, Filistin emekçi halkının mücadelesinin içerisinden, gerici ütopyanın karşısına ırkçı olmayan, demokratik ve laik tek bir Filistin devletinin inşasını hedefleyen bir mücadele planının açığa çıkarılması ve bunun anti-Siyonist İsrail vatandaşlarıyla ortaklaştırılabilmesi acil bir ihtiyaç. Bu süreçte, Filistin halkının gerçek dostu olan dünya emekçi halklarının payına ise sendikaları, siyasi yapıları üzerinde, Siyonist rejime karşı etkin bir boykotun örülmesi adına sürekli bir basınç yaratabilmek ve onları seferber olmaya çağırmak düşüyor.
Yorumlar kapalıdır.