Kapitalist krizin yeni boyutu: küresel enerji krizi

Çin’de başlayan enerji krizi, başta Avrupa olmak üzere tüm dünyayı etkisi altına alıyor. Eylül ayının sonunda en büyük inşaat şirketi olan Evergrande’nin iflasın eşiğine geldiğinin duyurulması üzerine bir borç krizinin patlak verdiği Çin, şimdi de büyük bir enerji kriziyle boğuşuyor. Ülke ekonomisinin yaklaşık üçte birine karşılık gelen en önemli üç sanayi merkezi Jiangsu, Zhejiang ve Guangdong’da, enerji yetersizliği nedeniyle birçok fabrikada üretim durmuş vaziyette; çok sayıda haneye de elektrik verilemiyor. Krizden en çok etkilenen sektörlerin başında madencilik, elektronik, otomobil, tekstil ve soya bazlı gıda sektörleri geliyor. Üretimin durmasıyla petrol, doğalgaz ve kömür gibi önemli enerji kaynaklarının fiyatları artıyor. Kış kapıdayken milyonlarca hane ısınamama tehlikesiyle karşı karşıya. Başkan Xi Jinping verdiği bir demeçte, enerji krizi özelinde, zenginliğin tabana yayılması gerektiğinden söz ederek, bürokrasinin ayrıcalıklar elde edip halktan kopması halinde ülkenin sonunun Sovyetler Birliği gibi olacağını dahi söyleyebildi. Görünen o ki, durum Çin Komünist Partisi kapitalist diktatörlüğünü, olası kitlesel seferberliklerin önüne geçmek için çokuluslu şirketleri söylem düzeyinde de olsa karşısına aldıracak kadar ciddi.

Çin’de başlayan enerji krizi, Avrupa’ya da yayılmış durumda. Norveç dışında doğalgaz üretmeyen Avrupa’da bu ihtiyacın yaklaşık yüzde 70’i ithalatla karşılanmakta olduğu için kriz Avrupa’nın krizi haline geldi. İspanya, Fransa ve İtalya’nın kapitalist yönetimleri, tedarik sıkıntısının faturasını her zaman olduğu gibi yine emekçi halka çıkardı. Bir yıl içinde doğalgaz fiyatları tam beş katına çıktı. Aynı şekilde petrol fiyatları 115 dolarla tarihi bir rekor kırarak Kasım 2014’ten beri görülen en yüksek düzeye ulaştı bile. İngiltere’deki benzin istasyonları önündeki kuyruklar hâlâ hafızalarda.

Çin ve Avrupa’nın dışında dünyanın geri kalanına da yayılmak üzere olan küresel kriz, hammadde yetersizliğinden kaynaklanmıyor. Bu kriz 2008’den beri sürmekte olan ve salgınla iyice derinleşen ekonomik krizin bir parçası. Kâr hırsıyla hareket eden çokuluslu kapitalist enerji şirketleri, salgının zirve noktasına ulaşmasından sonra geçmiş kayıplarını telafi etmek amacıyla enerji üretimini artırmayı reddederek kasıtlı olarak fiyatları yükseltiyor. Wall Street, Londra ve Hong Kong gibi enerji ürünlerinin fiyatlarının belirlendiği borsalardaki spekülatif hareketleri de unutmamak gerekiyor. Daha kısa süre önce, salgının başında ürettikleri enerji kaynaklarını depolayacak yer bulamayacak kadar enerji bolluğundan, bugün enerji kıtlığa gelinmiş durumda.

Kapitalist krizin yeni boyutu olan derinleşme eğilimindeki enerji kıtlığı, düzen içinde yeni kırılmalar yaratma potansiyelini bünyesinde barındırıyor. Bununla birlikte, petrol ve doğalgaz başta olmak üzere enerji kaynakları ile hammadde fiyatlarının artışıyla somutlaşan bu küresel krizin sonuçları, milyarlarca işçi ve emekçinin üzerinde doğmaya devam edecek. Krizin faturasını dünya işçi sınıfına ödetmeye çalışan çokuluslu şirketlere ve emperyalizme karşı sendika grevleri ile sokak seferberlikleri yoluyla çoktandır karşı koyuluyor. Dünya işçi sınıfının üzerine düşen görev; Şili, Fransa, İtalya, Almanya, Kolombiya’da olduğu gibi, tüketim maddelerine yapılan zamlara ve işçi ücretlerindeki erimelere karşı sürekli seferberlikleri örgütlemektir.

Yorumlar kapalıdır.