Türkiye Ekonomi Modeli’ne karşı Halkın Acil Ekonomik Programı için bir taslak önerisi

Türkiye’de önerilen başlıca farklı ekonomi modelleri nelerdir ve onları savunan aktörler kimlerdir?

1) Cumhur İttifakı: Saray rejiminin önerisi temel olarak halkın yoksullaştırılması, enflasyonun tetiklenmesi, döviz kuru üzerinden oligarşinin ayrıcalıklarının derinleştirilmesi ve yabancı sermayeye ticari imtiyazlar tanınması şeklinde.

2) Millet İttifakı: Kemal Kılıçdaroğlu krizin karşısına yalnızca Aile Destekleri Sigortası isimli cılız bir planla çıkmış olmakla beraber, Millet İttifakı’nın emekçilerin geleceğini belirsizleştiren bu ekonomik saldırı dalgasına karşı tek önerisi, hukuk ile demokrasinin “olağan” burjuva seyrine dönmesiyle birlikte ekonominin de otomatik olarak bir düzelme yaşayacağı. Bu kampın sloganı “Başka bir neoliberalizm mümkün” şeklinde özetlenebilir. Bunun haricinde Kılıçdaroğlu’nun dile getirdiği birtakım öneriler oldu ancak bunlar programlaşmadı. Mesela Kılıçdaroğlu 5’li çeteyi kamulaştıracağını ve Yap-İşlet-Devret’leri sonlandıracağını söylüyor. Ancak bu açıklamalar kalıcı, uzun soluklu, dayanakları olan, açıklayıcı ve kapsamlı bir eylem programı haline getirilmiş değil. Bu da aslında bir hüsran yaratıyor çünkü bu önlemleri savunan kitleler, bu önlemlerin nasıl hayata geçirilebileceğine dair bir kılavuz arıyor. Son olarak şunu eklemek gerekir: Millet İttifakı krize Erdoğan ile onun çevresinin neden olduğunu söylüyor. Bu kısmen doğru olsa da, yeterli değil. Krizin başlıca kaynaklarından birisi de TÜSİAD’ın ekonomik ayrıcalıkları. Tıpkı 5’li çete gibi TÜSİAD’ın da kamulaştırılması gerekir. Ancak Millet İttifakı’nın böyle bir çizgisi yok, olamaz da.

2.5) Sahte sol: Bu sol, büyük burjuvazinin ulusal pazarın küresel liberal hukuki kararnameler ve geleneksel ticari konsensüs üzerinden yeniden organize edilmesine dönük eğilimine uyarlanıyor ve ekonomide işçi-emekçiler lehine alınması gereken önlemlerden hiçbir şekilde bahsetmiyor. Bu sol, ekonomideki kötüye gidişi burjuva ekonomistleri ile aynı yerde arıyor ve Saray’ın antidemokratik uygulamaları olmasa, Türkiye’ye akacak olan “demokrasiye duyarlı” sermaye gruplarıyla ekonomik toparlanmanın gerçekleştirilebileceğine inanıyor. Bu yüzden bu kamp, Millet İttifakı’nın ardından, üçüncü değil ama iki buçuğuncu aktördür. Bugün Türkiye’de sermayenin bir “iç savaşının” yaşandığını iddia etmektedir.

3.) Halkın Acil Ekonomik Programı’nı savunanlar: İşçi-emekçilerin çıkarlarını sıkı sıkıya koruyacak olan bu ekonomik önlemler dizisini hayata geçirecek olan aktör, yine işçi-emekçi kitlelerdir. Sendikalar bu programa kazanılmalıdır.

Bu kamplar hangi sınıfları temsil ediyorlar?

1) Cumhur İttifakı: Patronlar.

2) Millet İttifakı: Patronlar.

2.5) Sahte sol: Orta sınıflar, mücadelenin yarınını yaratmaktansa bugününü tüketen bürokrasiler.

3) Halkın Acil Ekonomik Programı: İşçi sınıfı, emekçi halk, Kürt halkı, kadınlar ve gençler.

Zengin sınıflardan alınacak servet vergisine dair tutumları nedir?

1) Cumhur İttifakı: Karşı çıkıyor. Bu verginin kendilerinden alınacağı sınıfları temsil ediyor.

2) Millet İttifakı: Karşı çıkıyor. Bu verginin kendilerinden alınacağı sınıfları temsil ediyor.

2.5) Sahte sol: Konu üzerine fikir belirtmiş değil. Bahsettiğimiz üzere, bu sol, işçi-emekçiler lehine alınacak ekonomik önlemlerin oluşturulmasıyla ilgilenmiyor.

3) Halkın Acil Ekonomik Programı: En zengin yüzde 1’den yüzde 20 oranında servet vergisi alınmasını, özel sektör finans ve bankacılık kuruluşlarının kârlarına ek bir Covid-19 vergisi getirilmesini savunuyor.

İşsizliğe ve işten çıkarmalara karşı önerileri nedir?

1) Cumhur İttifakı: İşsizliği yükselten politikaları savunuyor çünkü patronların işsizliği bir şantaj olarak kullanarak ücretler üzerinde basınç uygulamasına hizmet ediyor.

2) Millet İttifakı: “Böyle bir şey olabilir mi ya?”

2.5) Sahte sol: İlgi alanına girmiyor.

3) Halkın Acil Ekonomik Programı: İşten çıkarmaların gerçekten yasaklanmasını, ücretsiz izin uygulamasına son verilmesini istiyor. İşsizliğe karşı 6 saatlik işgünü ve 4 vardiya sistemini öneriyor. Çalışma süresinin haftalık 30 saat olmasını ve ücretlerin düşürülmeksizin çalışma saatlerinin kısaltılarak işlerin tüm çalışabilen nüfus arasında paylaştırılmasını savunuyor. İşsizlik fonu işçilerin denetimine geçsin ve sadece emekçiler yararına kullanılsın istiyor. Yeni belirlenen asgari ücreti ödeyemeyeceğini ilan edip iflas açıklayan ve işyerini kapatma yolunu tercih eden patronların defterleri açmasını ve bu işletmelerin işçi denetiminde kamulaştırılmasını öneriyor.

Dış ticaret tekeli konusundaki pozisyonları nedir?

1) Cumhur İttifakı: Sonuna kadar karşı çünkü dış ticarette devlet tekeli uygulanırsa, halkın alım gücü döviz karşısında korunacak ve böylece oligarşi semiremeyecek. Sedat Peker’in ifşa ettiği İran ile Afganistan’dan uyuşturucu baronları için akan eroin trafiğinin bu uygulamayla durdurulacak olması da hoşlarına gitmez.

2) Sahte İttifakı: “Yurtta sulh, cihanda sulh”, yani cihan kapitalizmiyle sulh içinde geçinelim ki, yurttaki kapitalistler sulh içinde zenginleşsinler.

2.5) Sahte sol: İlgi alanına girmiyor.

3) Halkın Acil Ekonomik Programı: Dış ticarette devlet tekelini savunuyor çünkü ancak bu yolla Türkiyeli işçilerin ve emekçilerin refahlarının ve alım güçlerinin emperyalizme, tüccarların spekülatif kurnazlıklarına, yabancı sermayenin imtiyazlarına karşı korunabileceğini ve sanayi ile tarımın ancak emperyalizme karşı bu önlemin alınmasıyla ayağa kaldırılabileceğini biliyor.

İşçiler ve halk için planları neler?

1) Cumhur İttifakı: “Olağanüstü hali biz iş dünyamız daha iyi çalışsın diye yapıyoruz. Soruyorum, iş dünyanızda herhangi bir sıkıntınız, aksamanız var mı? Biz göreve geldiğimizde OHAL vardı. Ama bütün fabrikalar grev tehdidi altındaydı. Hatırlayın o günleri. Şimdi böyle bir şey var mı? Tam aksine. Şimdi grev tehdidi olan yere biz OHAL’den istifadeyle anında müdahale ediyoruz. Diyoruz ki hayır, burada greve müsaade etmiyoruz, çünkü iş dünyamızı sarsamazsınız.” (Recep Tayyip Erdoğan, 15 Temmuz 2017)

2) Millet İttifakı: CHP’ye ait Bakırköy Belediyesi, enflasyonun yüzde 50’leri aştığı bir sırada belediye işçilerine yüzde 0 (sıfır) zam önerdi. Bu örnek sanıyoruz ki yeterli olur.

2.5) Sahte sol: İlgi alanına girmiyor.

3) Halkın Acil Ekonomik Programı: Emekçilerin denetiminde bir acil durum fonu oluşturulmasını savunuyor. Bu fona kaynak bulunması için yap-işlet-devret (YİD) işletmelerinin tüm ödemelerinin durdurulmasını, tamamının derhal tazminatsız kamulaştırılmasını talep ediyor. Emekli maaşlarının ve tüm ödeneklerin en az asgari ücret seviyesine çekilmesini, asgari ücretin 3 ayda bir enflasyon ve döviz karşısında korunmasını istiyor. Geliri olmayanlara, herhangi bir başka koşula bağlı olmaksızın insanca yaşamayı olanaklı kılacak bir yaşam geliri sağlanmasını öneriyor. Aynı zamanda sınırlarda bulunan göçmenlerin ücretsiz sağlık hizmetlerine erişiminin sağlanmasını ve barınma imkânına sahip olmayanların boş konutlara yerleştirilmesini savunuyor. Temel ürünlerdeki ani fiyat artışlarına, fırsatçılığa ve karaborsaya karşı fiyat kontrolü uygulamalarının hayata geçirilmesini teklif ediyor.

Uluslararası emperyalist anlaşmalara evet mi, hayır mı? Dış borçların ödenmesine evet mi, hayır mı? Özelleştirmelere evet mi, hayır mı? Yabancı sermayeye imtiyazlara evet mi, hayır mı?

1) ve 2) Cumhur İttifakı ve Millet İttifakı: Evet, evet, evet! Hatta biz bunları savunurken, asıl karşı taraftakileri bunları savunuyormuş gibi gösterelim!

2.5) Sahte sol: Bu solun birçok ekonomisti sadece bunlara evet demekle kalmadı, Türkiye ekonomisi için tek çıkış yolunun IMF’den borç almak olduğunu ileri sürecek kadar yönünü şaşırdı.

3) Halkın Acil Ekonomik Programı: Hepsine hayır! Emperyalist anlaşmalardan kopulsun ve halka açıklansın, dış borç ödemeleri durdurulsun, özelleştirilen işletmeler işçi denetiminde kamulaştırılsın ve yabancı sermayenin mal varlığına el konsun.

Yorumlar kapalıdır.