Yaşasın Kazakistan Devrimi! Yabancı askerî güçlerin ve ordunun müdahalesine hayır!
Kazak hükümetinin 2 Ocak 2022’de gaz fiyatlarına yüksek bir zam getirmesiyle kitlesel bir seferberlik patlak verdi. İlk eylemler bir petrol kenti olan Zhanaozen’de ortaya çıktı ve ardından ülkenin en büyük kenti olan Almatı ile diğer şehirlerine yayıldı. Seferberliklerin ulusal bir karakter kazanmasıyla cumhurbaşkanı Kasım Cömert Tokayev, önce Mangystau Bölgesi ve Almatı’da 5 Ocak’tan itibaren geçerli olmak üzere olağanüstü hal ilan etti. Daha sonra bu olağanüstü hal, 5 Ocak akşamında bütün ülkeyi kapsayacak şekilde genişletildi. 5 Ocak günü aynı zamanda Mamin Kabinesi olarak anılan hükümet de istifa etti ve zamlar geri alındı. Ancak hükümetin istifası ve gaz zammının geri alınması, kitlelerdeki öfkeyi dindirmedi.
Başbakan Askar Mamin’in istifasının ardından, başbakan yardımcısı olan Alihan Smailov geçici hükümetin başına getirildi. Ülkede yakıt ve yiyecek fiyatlarına 6 ay boyunca devlet denetimi getirildi. Eylemlerin dinmesi adına hükümetin aldığı önlemler bunlarla da sınırlı kalmadı. Seferberlik sırasında sıkça, 2019’da cumhurbaşkanlığı görevinden ayrılmadan önce 32 yıl boyunca iktidarda kalan Nursultan Nazarbayev aleyhine sloganlar atıldı. Nazarbayev, Güvenlik Kurulu başkanı olarak geniş yetkileri elinde tutmayı sürdürüyordu. Tokayev, toplumsal öfkenin sembolik ismi haline gelen Nazarbayev’in yerine kendisinin artık Güvenlik Kurulu başkanı olduğunu açıkladı. Son olarak Tokayev, eylemlerin sürmesi halinde onlara “en acımasız şekilde” cevap verileceğini açıkladı.
Ancak bütün bu önlemler sonucunda Kazakistan işçileri ve emekçilerinin devrimci ayaklanması sönümlenmedi, aksine kabardı. Aktöbe kentinde iktidar binaları ateşe verildi. Almatı’daki cumhurbaşkanlığı konutu eylemciler tarafından ele geçirildi. Ülke çapında silah dükkanlarını yağmalayarak halk kendisini silahlandırdı. Bunun üzerine Tokayev, ülkede bir “terörist tehditi” olduğunu söyledi ve Bağımsız Devletler Topluluğu ülkeleri tarafından kurulan hükümetlerarası bir askerî ittifak olan Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü’nü Kazakistan’a müdahale etmeye çağırdı.
Tokayev’in, Kazakistan burjuvazisi adına, Kazakistan’ın yabancı askerî kuvvetler tarafından neredeyse işgal edilmesine çağrı yapmasının başlıca sebebi, ordu ile polis güçleri arasından eylemcilere ve seferberliklere katılanların olması. Rejimin güvendiği baskı güçleri olan özel harekat polislerinin, askerlerin, istihbarat servisi çalışanlarının etraflarını çevreleyen öfkeli emekçi kitlelere nasıl teslim oldukları, sosyal medyada paylaşılan birçok videoda görüldü.
Kitleler hızlı bir biçimde, enerji zamlarının geri çekilmesiyle rejimin devrilmesini iç içe geçirerek, birleşik talepler kullanmaya başladılar. Böylece ekonomik krizden çıkışın şartlarını, politik araçların ve çözümlerin yaratılmasıyla ilişkilendirdiler. Temel taleplerden birkaçı iktidarın değişmesi, yerel seçimlerin yapılması (çünkü şu anda yerel yönetimler cumhurbaşkanı tarafından atanıyor) ve cumhurbaşkanının yetkilerinin kapsamlı bir biçimde sınırlandırılması. Kitlelerin “ekmek” sorununa dair olan taleplerini hızlıca “demokrasi” sorunuyla kaynaşmış bir biçimde dile getirmeye başlamış olmaları, seferberliğin devrimci karakterini pekiştiren bir etken oldu.
Olayları isimleriyle çağırmak gerekir: Yaşanmakta olan bir devrimdir. Şu an Kazakistan’da Nazarbayev heykelleri yıkılıyor, kamu binaları seferberlik halindeki halk tarafından ele geçiriliyor, polisin önemli bir kısmı halkın tarafına geçiyor, yüzlerce asker esir alınıyor, halk silahlanmaya başlıyor ve ülkenin batısında ikili iktidar organlarının ilk örnekleri oluşmaya başlıyor. Bütün bunlar Kazakistan Devrimi’nin heybetli başlangıcının işaretleridir.
Kazakistan Devrimi gökyüzünden düşmedi. O, hem ulusal alanda hem de uluslararası arenada yaşanmış olan ve yaşanmakta olan mevcut mücadeleler ile ayaklanmaların bir parçası ve devamcısıdır.
Bugünkü eylemlerin ilk başladığı petrol kenti olan Zhanaozen’de 2011 yılında oldukça militan grevler ve emek mücadeleleri yaşanmıştı. Bu grevler radikalleşerek bir işçi ayaklanmasına dönüşmüş, Nazarbayev Bonapartizminin bu işçi ayaklanmasına cevabı güvenlik güçlerinin bir katliam gerçekleştirmesi olmuştu. Rejimin verilerine göre 16 eylemci öldürüldü, 100 insan da yaralandı.
O sıralarda, Zhanaozen’deki ulaşım araçlarında kullanılan sıvılaştırılmış petrol gazının (LPG) fiyatı 30-35 tenge (Kazakistan para birimi) civarındaydı. 2011’deki işçi ayaklanmasının kanlı bir şekilde bastırılması, gerici Nazarbayev rejiminin enerji sektöründe neoliberal uygulamaları derinleştirebilmesini sağladı. Rejim, devlet gaz sübvansiyonlarını kademeli olarak sona erdirmek ve bunun yerine fiyatları piyasanın belirlemesine izin vermek için Ocak 2019’dan başlayarak elektronik piyasa ticaretine aşamalı geçiş politikasını hayata geçirdi ve böylece LPG’nin fiyatı sürekli olarak katlanarak yükseldi.
2020 Ocak’ında Zhanaozen şehri sakinleri LPG fiyatlarını protesto etmek için bir eylem düzenlediklerinde, LPG fiyatları 55-65 tenge arasında değişiyordu. Kazakistan Devrimi’nin patlak vermesinden önceki gün olan 1 Ocak 2022’de ise, LPG fiyatları 125 tengeye (litresi 0,28 dolar) ulaşmıştı.
Bunlar haricinde 2018-2020 yılları arasında yine ülke çapında ciddi seferberlikler yaşandı. Yolsuzluklar ve demokratik haklara dönük saldırılara karşı Mayıs 2018’de patlak veren mücadele dalgası, 2018 Şubat’ında Nur-Sultan kentinde 5 çocuğun bir yangında can vermesinin ardından şiddetlendi. Bunun üzerine Nazarbayev, dönemin başbakanı Bakıtcan Sağıntayev’i görevden aldı. Ancak protestoların devam etmesiyle beraber Nazarbayev de 19 Mart 2019’da istifa etmek zorunda kaldı ve onun yerine, bugünkü cumhurbaşkanı Tokayev seçildi. 2018-2020 seferberliklerinin temel taleplerinden birisi, Kazakistan kanunlarına göre yasadışı sayılan toplu yürüyüş, eylem ve kamuya açık alanda protesto gerçekleştirmenin legalleştirilmesiydi. Tokayev’in seçilmesinin önemli sebeplerinden birisi de, bu talebi sahipleniyor gözükmesiydi.
Kazakistan Devrimi böylesine bir ulusal arka plan üzerinden yükselirken, içinde geliştiği uluslararası konjonktür de yine mücadeleler ve ayaklanmalar tarafından belirleniyor. Zira Kazakistan Devrimi, 2019’da yılında patlak verip, daha sonra da gelişmeyi sürdüren Sudan, Cezayir, Şili, Porto Riko, Irak, Lübnan devrimlerinin ve Katalonya, Hong Kong, Haiti, Ekvador, Honduras, Kolombiya ve Uruguay’daki kitlesel seferberliklerin politik bir parçası ve tamamlayıcısıdır.
Dahası Kazakistan Devrimi, Türkistan ve Orta Asya coğrafyasındaki diktatörlüklere ve baskıcı rejimlere karşı bir devrim ve mücadele dalgasını tetikleyebilir. Yine bu devrim, dünya işçi sınıfının cellatları ve düşmanları arasında yer alan yayılmacı kapitalist güçlerden Rusya ile Çin’in jeostratejik planları ile egemenliklerinde gedikler açarak, bölge emekçilerinin örgütsel ve politik bir sıçrama yaşamalarında katalizör görevi görebilir. Böylece küresel kapitalist sistemin Avrasya ve Batı Asya ayaklarında, bir “zayıf halkalar” zinciri yaratılabilir.
Kazakistan Devrimi’yle dayanışmaya!
Saray rejiminin Kazakistan Devrimi karşısında gerici tutumunu da, tam olarak bu devrimci olasılıklar doğurdu. Bu devrimin karşısında Türkiye’den Saray rejiminin tavrı, yozlaşmış ve gerici Kazak iktidarının tarafını tutmak oldu. Ankara’dan yayımlanan mesajda mide bulandırıcı bir itidal çağrısı yapıldı. “Dost Kazakistan halkının sağduyusuna güveniyoruz.” denilen açıklama esas olarak seferberliklerin bir an önce sonlanmasını ve rejimin ayakta kalmasını diliyordu.
Saray rejiminin ve diğer yabancı kapitalist güçlerin, tabii aynı zamanda Kazakistan hükümetinin ortaklaştığı nokta olan bu dilek gerçekleşmemeli. Seferberlikler devam ederek rejimi yıkmalı. Ancak bunun yaşanması için niyet belirtmek yeterli değil.
2011 senesinde güney komşularının tamamında ve Ortadoğu’da devrimci seferberlikler patlak verdiğinde, Türkiye solunun bürokratik ve reformist sektörleri, bu mücadeleleri emperyalist komplolar olarak karalamış ve onlara sırtını dönmüştü. Bu sektörler bununla da yetinmeyip, eski diktatörlük rejimlerine destek açıklamalarında bulunmuşlardı. Bu ihanet, Türk ve Kürt işçi sınıflarında siyasal kafa karışıklıkları yaratmakla kalmadı, işçi sınıflarının bölge devrimlerinin sunduğu yakıcı derslerden faydalanmasının da önüne geçti. Bu hain sahte solun aynı teslimiyetçi ve işbirlikçi politik çizgiyi, bugün Kazakistan Devrimi ile olası bir Asya coğrafyası devrimleri alanında da egemen kılmasının önüne geçmek gerekiyor.
Türkiye’deki bütün sendikal konfederasyonlar, derhal Kazakistan sendikaları ile aralarında koordinasyonlar oluşturmalı ve Kazakistan işçilerinin verdiği mücadelelerin bütün aşamaları ile derslerini, kendi tabanları için erişebilir kılmalıdır.
Kazakistan işçi sınıfının kendi gerici burjuva rejimini devirmek için ihtiyaç duyduğu bütün araçların temin edilmesi için yine sendikalar ile emekçi örgütlerinin ve sosyalist partilerin organize ettiği bir ulusal kampanya başlatılmalıdır.
Kazakistan işçi sınıfı, yeni sendikaların kurulmasından gerici rejimin devrilmesine dek, eğer uluslararası işçi sınıfından yardım talep ederse ve Kazakistan’daki sendikalar ile işçi örgütlerinin böyle bir çağrısı olursa, bu yardım çağrısına eldeki bütün imkanların seferber edilmesiyle olumlu cevap verilmelidir. Dünya sendikaları, işçileri Kazakistan ile olan ticareti limanlarda ve havaalanlarında boykot etmeye çağırmalıdır. Özellikle Rusya işçileri ve emekçileri Kazakistan’a silah ve asker sevkiyatını durdurarak Kazak kardeşlerinin saflarında yer almalıdır.
Türkiye’nin ve bölge rejimlerinin Kazakistan Devrimi’ni boğmak için atacakları bütün adımların karşısında bütün sınıf örgütleri ortaklaşa bir şekilde durmalı, bu adımların atılması engellenmelidir. Aynı şekilde Batılı emperyalistlerin, Rusya’nın, İran’ın ve Çin’in Kazakistan Devrimi’ne yönelik girişecekleri karşıdevrimci operasyonlar, bunlar sözde “demokrasi”, “insan hakları” veya “ulusal egemenlik” mazeretleriyle de yapılacak olsa, kesin bir şekilde reddedilmelidir. Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü’nün başkanı olan Ermenistan başbakanı Paşinyan “barış güçlerinin” Kazakistan’a gönderileceğini çoktan dile getirdi. Kazak rejimi Rusya’yı da müdahale etmeye çağırdı. Kazak ordusunun özel Çin birlikleri kullandığına dair söylentiler var. Hangi biçimde olursa olsun, bütün dış müdahale girişimlerinin katı bir biçimde reddedilmesi ve kınanması, bu dış müdahalelerin engellenmesi, Kazakistan Devrimi’nin kaderi açısından belirleyici bir önemdedir.
Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü’nün ve bütün yabancı güçlerin müdahalelerine hayır! KGAÖ Kazakistan’dan dışarı! Rusya ve Çin yayılmacılığına hayır! Emperyalizm Kazakistan’dan defol!
Ordunun sokağa indirilmesine hayır! Rejimin bütün askerî ve polisiye operasyonları derhal durdurulsun! Halkı katletme emri veren siyasal sorumlular tutuklansın ve yargılansın! Halka ateş açma emri veren subaylar tutuklansın ve yargılansın! Ordunun seferberliklere müdahalesi derhal durdurulsun!
OHAL derhal kaldırılsın!
Toplu yürüyüş ve eylem hakkı tanınsın! Sendika kurma ve örgütlenme hakkı tanınsın!
Kazakistan’ın enerji kaynakları işçi denetiminde ve tazminatsız bir şekilde kamulaştırılsın!
Gaz ve benzin fiyatlarının piyasanın kaosuna terk edilmesine son! Halkın ihtiyaçlarını odağına alan planlı ve merkezî bir ekonomi!
Temel ürünlerdeki ani fiyat artışlarına, fırsatçılığa ve karaborsaya karşı fiyat kontrolü uygulamalarının hayata geçirilmesini üstlenecek olan üretici ve tüketici komiteleri için ileri!
Yaşasın Kazakistan Devrimi!
Kahrolsun Nazarbayev-Tokayev rejimi!
Bütün iktidar ve zenginlik Kazakistan işçi sınıfı ile emekçi halkına!
Yorumlar kapalıdır.