“Geliyor gelmekte olan” da… Biz emekçiler nasıl bir düzen istiyoruz?

CHP’nin “Geliyor gelmekte olan!” sloganı, neredeyse tüm muhalif kesimin bir inancını yansıtıyor: Bir erken veya normal zamanındaki seçimde, Cumhur İttifakı (AKP+MHP) yenilgiye uğrayacak; yeni Cumhurbaşkanı Millet İttifakı’ndan biri olacak ve yeni hükümeti de bu ittifak bileşenleri kuracak.

Erdoğan’ın Tek Adam rejimine son verilmesi güzel. Anketler de buna işaret ediyor. Ama biz emekçileri sadece bu değil, ama daha önemlisi onun yerine kurulacak sistem ilgilendiriyor.

Muhalefetin hemen hemen tamamı, başkanlık rejimi yerine “güçlendirilmiş parlamenter sistem” kurulmalı diyor. Tabii bu aynı zamanda yeni bir anayasanın yapılmasını zorunlu kılıyor. Peki, bu anayasayı kim yapacak? Şimdiki partilerden seçilecek olan milletvekilleri mi? Millet İttifakı buna Evet diyor. Biz ise buna HAYIR diyoruz.

Yeni sistemi, halkın sesini parlamentoya taşımayan mevcut seçim yasasına göre oluşturulacak bir meclis kuramaz. Yeni ve emekçilerden yana bir anayasayı, ancak tüm emekçi örgütlerinin (partiler, sendikalar, sivil toplum kuruluşları vb.) özgürce katılabileceği ve sıfır barajlı bir seçimle oluşturulacak bir KURUCU MECLİS hazırlayabilir. Dolayısıyla, eğer önümüzdeki seçimleri kazanırsa muhalefetin tek görevi böylesine özgür ve egemen bir Kurucu Meclis seçimlerini hazırlamak olmalı.

Biz bu Kurucu Meclis’in aynı zamanda egemen olması gerektiğini savunuyoruz. Yani bir yandan yeni Anayasa’yı hazırlarken bir yandan da kendi içinden bir hükümet oluşturmalı ve en acil demokratik kararları alıp uygulamaya koymalı. Nedir bunlar?

Şöyle: Sendikalaşma, örgütlenme, ifade ve protesto hakkının önündeki tüm engellere derhal son verilmeli. Siyasi tutsaklar serbest bırakılmalı. Kayyum politikalarına son verilmeli. Seçilmişler derhal görevlerine iade edilmeli. Aynı zamanda savaş politikalarından vazgeçilmeli ve sınır ötesi operasyonlara derhal son verilmeli.

Ya ekonomi?

Demokratik ve emekçilerden yana yeni bir rejim kurulacaksa, bunun halkı derin bir yoksulluğa sürükleyen ekonomik çöküşe son vermesi gerekir. Muhalefetin bileşenleri bazı önlemler öneriyor. CHP gelir dağılımının daha adil hale getirileceğini söylüyor. İYİ Parti ve diğerleri de ihracata yönelik üretim ekonomisinden söz ediyor. Bunlar pansuman tedavilerdir. Kısa vadede acıyı azaltabilir ama hastalığı yok etmez.

Hastalığın nedeni emekçiler üzerindeki sömürü sistemidir. Bunun için ilk olarak ve acilen bu sömürü sisteminin tepesine çöreklenmiş ve Tek Adam’ın etrafında kümeleşmiş vurgunculardan kurtulmak lazım. Bunlar halkın parasıyla kumar oynayıp milyarlar kazanan faizciler, spekülatörler ve tefecilerdir; yağlı ihalelerle yol, köprü, havaalanı, hastane vb. vurgunları gerçekleştiren inşaat devleridir; halk çocuklarını gereksiz cephelere yollayan silah tacirleridir; emekçileri karanlığa ve soğuğa mahkûm eden enerji patronlarıdır… Yap-İşlet-Devret uygulamaları tazminatsız olarak derhal kamulaştırılmalı, ülke kaynaklarının yüzde 42’sine el koymuş olan yüzde 1’lik bu kesimden yüzde 20 oranında ek servet vergisi alınmalı ve bunlar ekonominin dışına sürülmeli.

Öte yandan, emekçiler için bazı çok acil önlemlerin alınması gerekiyor. Şöyle: Asgari ücret insanca bir yaşam sürmeye yetecek seviyeye çekilmeli. Tüm ücretler de aynı oranda artırılmalı. Emekli maaşları ve tüm ödenekler en az asgari ücret seviyesine çekilmeli. Tüm ücretler 3 ayda bir gerçek enflasyon oranında düzenli şekilde artırılmalı.

İşsizliğe karşı da, işten çıkarmalar gerçekten yasaklanmalı. 6 saat işgünü uygulanmalı ve ücretler düşürülmeksizin çalışma saatleri kısaltılarak tüm işler çalışabilen nüfus arasında paylaştırılmalı. İflas açıklayan ya da kapanan işyerleri tazminatsız şekilde kamulaştırılmalı ve işçilerin denetiminde işletilmeye devam edilmeli. Özelleştirmeler de durdurulmalı ve özelleştirilen kuruluşlar işçi denetiminde tazminatsız olarak kamulaştırılmalı.

Biz emekçilerin istediği düzen, bağımsız ve halktan yana, sömürüsüz bir ekonomik sistemdir. Emperyalizmden kopuşun ilk ve en önemli adımı da, sömürücülerin yarattığı dış borç ödemelerine son verilmesidir. Biz merkezi planlı ve halkın ihtiyaçlarını gözeten bir ekonomik sistem istiyoruz. Bu amaçla, bankerlerin, spekülatörlerin, faizcilerin iktidarına son vermek için tüm bankalar derhal kamulaştırılmalı ve bütün kredi sistemi tek bir merkez bankasında toplanmalı. Tacirlerin vurgularına da dış ticaretin devlet tekeline alınmasıyla son verilebilir.

Şimdi sıra, bu taleplerimizi örgütlü biçimde tüm muhalefet kesimleriyle tartışmak ve bunların etrafında bir Emekçi İttifakı kurabilmekte.

Yorumlar kapalıdır.