Asgari ücretin revizyonu

Son günlerde Ocak 2022 başında belirlenmiş olan 4.253 liralık asgari ücretin yıl ortasında yeniden gözden geçirilebileceğine ilişkin tartışmalar, daha doğrusu söylentiler yayılmaya başladı.

Bazı AKP’li yetkililerin sırf umut tacirliği yapmak için ortaya attıkları “asgari ücrette düzeltme yapılabilir” demeçlerini, Çalışma Bakanı Vedat Bilgin “Bu günlerde yeniden asgari ücret tartışmalarını anlamlı bulmuyorum” diyerek yanıtladı. Bakana göre işçilerin ücretleri bu yılın başında zaten düzeltilmiş ve “mevzuata göre” asgari ücret ancak aralık ayında tekrar görüşülebilirmiş.

Tayyip Erdoğan da araya girip. “Haziran ayında tekrar bir bakarız” diyerek işçileri umutla beklemeye davet etti. Ona göre hem de “Veren el, alan elden daha hayırlı” imiş. Bütün değerleri üreten işçilerin ücretleri sanki onlara verilen sadaka… Patronların ve onların hükümetinin anlayışı işte bu.

Resmi rakamlara göre yüzde 50’yi aşan enflasyon oranları karşısında yeni asgari ücret zaten geçtiğimiz şubat ayında eridi gitti. Aslında gerçek enflasyon bunun en az iki katı. Her işçi ailesi bunu kendi mutfağında hissediyor. Buna rağmen işçiler kuru vaatlerle yatıştırılmaya çalışılıyor, umutla beklemeye mahkûm ediliyor.

Patronların ve hükümetin bu tavrı anlaşılabilir, ama kendini Türkiye’nin en büyük işçi örgütü olarak gören Türk-İş sendikasının başkanının açıklamaları tam bir skandal. Genel Başkan Ergün Atalay, “Biz asgari ücreti haziran ayında hiç görüşmedik. Bunun günü aralık ayı. Aralık ayında taraflar toplanır. Biz konuyu müzakere ederiz. Aradan 4-5 gün geçti. Herkes konuşuyor. Bu işin resmi muhatabı Bakanlık, Türk-İş ve TİSK,” diyerek konuyu kapatmak istedi.

DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu “Biz asgari ücretin, yaşanan enflasyonun neden olduğu kaybının derhal giderilmesini istiyoruz. Bunun önünde yasal hiçbir engel yok. Asgari Ücret Tespit Komisyonu, Çalışma Bakanlığı çağrısıyla toplanmalı. Tüm ücretlere asgari ücret oranında zam yapılmalı. En düşük emekli aylığı da asgari ücret oranına yükseltilmeli,” açıklamasıyla topu bir anlamda Çalışma Bakanlığına attı.

Oysa ocak ayının sonlarından beri işçiler yaygın biçimde ücretleri için mücadele ediyorlar. Asgari ücretin değil yoksulluk sınırı, açlık sınırının bile altında kaldığı bir dönemde sendikalar bu soruna ciddi bir biçimde el atmadılar. Bu mücadeleleri birleştirip genel bir sınıf seferberliğine dönüştürecekleri yerde, birbirinden bağımsız ve lokal olarak kalmalarına göz yumdular. Şimdi de “bu iş aralık ayında görüşülür” veya “bakalım Çalışma Bakanlığı ne yapacak” tavrıyla işçilerin hayati sorununu geçiştiriyorlar.

Oysa sürekli söylüyoruz: Sadece asgari ücret değil, tüm ücretler her üç ayda bir enflasyon oranında otomatik olarak artırılmalı. Burada iki şey önemli: Bu artış Çalışma Bakanlığının veya asgari ücret tespit komisyonunun iradesine bırakılamaz. Mutlaka yasal bir zorunluluk haline getirilmeli.

İkincisi, enflasyon oranı TÜİK gibi yalancı kurumlarca değil, sendikalar ve bağımsız emek kuruluşları tarafından tespit edilmeli ve ücret artışlarında o oran esas alınmalı.

Sendikaların bürokratik yönetimlerinin ücretler konusundaki mücadeleleri geçiştirme politikalarına karşı da mücadele etmek zorundayız. Hem sendikaya bizzat sahip çıkarak hem de onun yetmediği ve bulunmadığı yerde kendi komitelerimizi kurarak. Ücret sorunu, onu sadaka gibi görenlerin eline bırakılamayacak kadar önemlidir. Ancak örgütlü ve birleşik bir seferberlik ücretlerde iyileşme sağlayabilir.

Yorumlar kapalıdır.