Erdoğan Birleşik Arap Emirlikleri’ne neden gitti?
Erdoğan, 15 Temmuz sürecinden sonra ilişkileri tamamen kopardığı Birleşik Arap Emirlikleri’ni (BAE) dokuz yıllık bir aradan sonra ilk kez ziyaret etti. Mısır’daki askeri darbe sonrası Erdoğan’ın Mursi rejimine yakınlığı, BAE’nin de Abdülfettah es-Sisi önderliğinde kurulan yeni Mısır Hükümeti’nin en önde gelen destekçisi olmasıyla başlayan çıkar uyuşmazlığı, geçtiğimiz yıllarda BAE’nin FETÖ’nün finansörü ve 15 Temmuz darbe girişiminin destekçisi olarak ilan edilmesiyle iyice ayyuka çıkmıştı. Dokuz yıldan sonra yaptığı ilk BAE ziyaretinin dönüşünde Erdoğan “Birleşik Arap Emirlikleri’ne yapmış olduğumuz ziyaret, hakikaten çok çok farklı oldu, adeta yeni bir şahlanışa vesile oldu” şeklinde açıklamalarda bulundu. Peki, iktidar cephesinde ne oldu da yıllar sonra böyle bir temasa geçme ihtiyacı doğdu? Bu bir tercih miydi, zorunluluk muydu? Bu soruların cevabını verebilmek için iktidarın içinde bulunduğu iktisadi ve politik atmosferi irdelemek gerekiyor. Yani filmi biraz geriye sarmak anlamlı olacak.
Körfez’e yapılan ziyaretlerin ilki Katar’a oldu. Kolay kredi için faiz indiriminin yapıldığı ve Türk Lirası’nın hızla değer kaybettiği Kasım 2021’de Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu Katar temsilcileri ile görüşmüş ve Katar’la ekonomik dayanışmanın artırılacağını açıklamışlardı. Hatta gerçek niyeti ortaya koyan bir gaf yaşanmış; Katar Dışişleri Bakanı “Türkiye’deki ekonomik sorunlardan ortaya çıkacak fırsatları dört gözle bekliyoruz” deyince Çavuşoğlu da “Sizden para istemeye gelmedik” diyerek bu duruma bozulmuştu. Gerçekten de Katar’la Türkiye arasında sınırları pek de bilinmeyen bir swap anlaşması var ve okurlarımızın bildiği üzere Türkiye’de Borsa İstanbul’dan Finansbank’a, Banvit’ten Antalya limanına, Ataköy sahildeki arazilerden Kanal İstanbul’a pek çok yer Katar’a ait. Hal böyle olunca Körfez ziyaretleri devam etmiş ve 24 Kasım’da bu kez BAE prensi El Nahyan Türkiye’ye gelmişti. Ziyaretlerin sonuncusu bizzat Erdoğan tarafından Abu Dabi’ye yapıldı ve 14 Şubat’ta Türkiye ile BAE arasında ticaretten savunmaya, turizmden enerji ve ulaşıma kadar pek çok alanda anlaşma yapıldığı ve 12 alanda niyet mektubu imzalandığı duyuruldu.
Düşük faiz ve yüksek döviz kuruna dayalı ekonomik modelde ısrar eden ve yaşanan ekonomik krize bir çözüm üretemeyen AKP iktidarının bu ziyaretlerle ülkenin çeşitli kaynaklarını parlatarak yatırım toplamaya çalıştığı aşikar. Erdoğan’ın bu ziyaretleri çocukken hemen herkesin oynadığı “Yağ satarım, bal satarım” oyununa benziyor. Neşeliymiş gibi görünen bu çocuk tekerlemesi, elinde mendille gezerek ölen ustasının kürkünü 15 liraya satmaya çalışan bir fırsatçıyı anlatıyor. Sürekli dış kaynak bulma zorunluluğu duyan iktidar da adeta yağ satıyor, bal satıyor. Tekerleme “yağlıca ballıca dayak atarım” dizeleriyle devam ediyor. Erdoğan’ın imzaladığı anlaşmaların ne kadar kaynak yaratacağı ve kaç günü kurtaracağı ise meçhul. Körfez’le yaptığı anlaşmalarda kendi sermaye çevrelerini koruyup kollayabilse de, emekçilerin acil ihtiyaçlarını gidermek, ekonomik enkazı kaldırmak gibi bir irade ve tercih yok, bunun için yağlıca ballıca dayak atacak sopaya da ihtiyaç duyuyor. Her kur krizinde günü kurtarmak adına başka bir satılacak mega proje yaratıyor ancak uzun vadede ekonomiyi faiz-enflasyon ikilemine hapsediyor.
Merkezi ve planlı bir ekonomik model olmaksızın bu ikileme karşı durmak imkânsız, dış borçlarla ekonomik enkazın kaldırılması söz konusu olamaz. Bunun için üretim araçlarının kamulaştırılması ve dış ticarette devlet tekeli gibi köklü ve zaruri değişimleri gerçekleştirecek bir emek ittifakının inşa edilmesi hayati ve bu ittifakın kendi ekonomi programıyla politika sahnesine gür bir sesle çıkmasının tam zamanı. Ve tekerleme de “Dön arkana iyi bak”la devam ediyor, isabetle oturan çocuklar bir anda yerlerinden kalkarak fırsatçıyı kovalıyorlar.
Yorumlar kapalıdır.