Sağlık çalışanları hakları ve acil talepleri için grevdeydi

Sağlık emekçileri 14-15 Mart tarihlerinde iş bıraktı. “Emeğimiz için, haklarımız için, acil taleplerimize yönelik adım atılmaz ise 14-15 Mart Pazartesi ve Salı günleri tüm Türkiye’de, bütün sağlık kurumlarında G(ö)REV’de olacağımızı ilan ediyoruz” diyerek çağrıda bulunan Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB) öncülüğünde gerçekleşen greve sağlık işkolundaki diğer sendika ve dernekler de destek verdi. Saray rejimi ve destekçilerinin, 14 Mart Tıp Bayramı’nda başlayan greve yönelik saldırıları gerçekleşti. Taksim’de Cumhuriyet Anıtı’na çelenk bırakmak isteyen hekimlere polisin şiddet uygulaması ise iktidarın hekimlere dönük politikasını gözler önüne sermiş oldu. Pandemi ile beraber sağlık sisteminin sürdürülemez olduğunu belirten TTB sağlıkta şiddet, düşük ücret ve uzun çalışma saatleri başta olmak üzere sağlık emekçilerinin zor koşullarda görev yapmaya çalıştıklarını ve sorunların çözümü için greve başvurduklarını ifade etti. İş bırakma eyleminin ardından yapılan basın açıklamasında “Şiddet üreten bu sağlık sistemine, emeğimizin karşılığını alamadığımız bu çalışma koşullarına, bizleri değersizleştiren anlayışlara karşı hekimlik değerlerinden gelen gücümüzle itiraz etmeye, mücadeleyi yükseltmeye devam edeceğiz. Çünkü Biliyoruz: Sorunlarımızın çözümü ancak birlikte mücadelemizle olacaktır,” dendi.

Ekonomik kriz ve enflasyonun tavan yaptığı bu dönemde sağlık emekçilerinin görece yüksek gibi görünen ücretlerinin eridiği, Avrupa’daki meslektaşlarının ücretleri ile karşılaştırma yaptığımızda ise Türkiye’deki ücretlerin sefalet ücretleri olduğu daha açık bir biçimde görülüyor. Pandemiyle beraber iş yükünün arttığı, sağlıkta şiddetin tavan yaptığı koşullarda devletin sağlık emekçilerinin sorunlarını çözmek ve halk sağlığını ön plana almak yerine kâr odaklı özelleştirme politikalarına tüm hızıyla devam ettiğini görüyoruz.

Neoliberal ekonomi politikalarıyla eğitimden sağlığa her alana kâr odaklı yaklaşan hükümet, sağlık emekçilerinin sorunlarını çözmekte de aciz olduğunu göstermiş oluyor. Kamusal sağlık yerine özel hastanelerin yaygınlaştırılmasıyla beraber halk sağlığı büyük sermayelerin döndüğü bir sektöre dönüştürüldü. Emekçi halkın parasız sağlık hakkı gasp edilirken, sağlık emekçilerinin de insanca çalışma koşulları ve ücret talepleri görmezden geliniyor. Türkiye’deki birçok sektörde düşük ücret ve kölece çalışma koşulları dayatılmaya çalışılırken sağlık emekçileri de bundan payını alıyor. Hekimlerin iki günlük grev kararı alarak bunu uygulamaya koymaları, hekimlerin ve sağlık çalışanlarının rejimin politikalarına karşı mücadele etmekte kararlı olduklarını gösteriyor. Bunun başarıya ulaşması için mücadele içindeki diğer sektörlerle mücadeleleri birleştirerek bir emek ittifakı yaratmamız gerekiyor.

Yorumlar kapalıdır.