Macaristan seçimleri: İki Orban yarıştı, orijinali kazandı!

Macaristan’da 3 Nisan 2022’de gerçekleşen genel seçimi Viktor Orban adeta tulum çıkararak kazandı. 12 yıldır ülkeyi yöneten Başbakan Orban bu zaferle üçte iki meclis çoğunluğunu da alarak bir dört yıl daha ülkeyi yönetme hakkı kazanmış oldu.

Orban’ın lideri olduğu Fidesz (Macar Yurttaş Birliği) ve ortağı Hıristiyan Demokratik Halk Partisi’nin (KDNP) oluşturduğu koalisyon oyların yüzde 53’ünü alırken, 6’lı ittifakın oluşturduğu Macaristan İçin Birlik yüzde 35, bu ittifakı “içinde solcular var” diye terk eden aşırı sağcı Bizim Ülkemiz (MH) yüzde 6 oy aldı.

Uzun süreli baskıcı/otoriter bir iktidar koalisyonu karşısında bir 6’lı ittifak deneyimi olması nedeniyle 2023 seçimleri öncesi Türkiye’de de yakından izlenen Macaristan seçimleri gerçekten de önemli deneyim ve dersler içeriyor. Önümüzdeki dönem boyunca konuşulacağına da şüphe yok. Biz de buna katkı bağlamında ilk gözlemlerimizi paylaşalım.

Öncelikle söylenebilecek olan, iki Orban’ın yarıştığı ve yarışı orijinalinin kazandığı.

Niye böyle ifade ediyoruz? Çünkü Orban’ın karşısındaki aday “ben ondan çok daha muhafazakârım” diyen, kürtaj ve LGBTİ+ karşıtı, 7 çocuklu aile babası sağcı-muhafazakâr Marki-Zay idi. Yani 6’lı ittifak, Orban’a karşı başka bir potansiyel Orban çıkardı. Sonuç ortada. Orban’a karşı Orban taktiği tutmadı. Aslı varken taklidi tercih edilmedi. Meselenin şahıslarla değil sunulan programla ilgili olduğu bir kez daha kanıtlandı.

Bu açıdan “Orban kazandı, çünkü ekonomi iyi” şeklinde yapılan tespitler yetersiz. Kuşkusuz ekonomi her zaman çok önemlidir. Ama 2018’den 2022’ye Macaristan ekonomisinde Orban’ı yüzde 49’dan 53’e yükseltecek, muhalefeti ise yüzde 48’den 35’lere düşürecek bir olağanüstülük yok. 6’lı ittifaktan sol var diye kopan ve seçimlerde yüzde 6 oyla meclise giren aşırı sağcı parti de bu analizi değiştirmiyor.

Aksine ekonomik kriz, pandemi, yüksek enflasyon, Ukrayna’nın işgaliyle daha da artan/derinleşen gıda ve enerji sorunları söz konusu. Bu tabloya rağmen burjuva muhalefet dört yıl önceki 2018 oy oranını dahi koruyamadı. Sinerji sağlaması beklenen 6’lı ittifak tersine güç kaybına yol açtı. Niye?

İttifak anlayışı yanlış değildi. Politik içeriğe dokunmadan sadece ambalaj değişikliği ile sonuç beklemek yanlıştı. Nitekim 2019 yılında yapılan yerel seçimlerde 6’lı ittifak başta Budapeşte olmak üzere birçok şehri kazanmıştı. Şimdi zafer ilan eden Orban, o zaman büyük bir siyasi hezimet yaşamıştı. 6’lı ittifak Budapeşte belediye başkanlığını kazanan ve “Orban’ı yenen belediye başkanı” olarak İmamoğlu’na da benzetilen Gergely Karacsony’yi dahi tercih etmedi.

Dolayısıyla kitlelerin değişim istemediğini, “yığın!” olduğunu, ekonomiden ve Orban’dan çok memnun olduğunu söylemek birçok ayrıntının üstünden atlamak anlamına gelir. Kuşkusuz yerel seçim dinamikleri genel seçimlerden her zaman farklı. Örneğin 2019’da yerel seçimlere katılım oranı yüzde 48,5’ti. 2022 genel seçimlerine katılım oranı ise yüzde 69’a yaklaşmış. Ama 2,5 yıl önce yerel seçimlerde sonuç muhalefet lehine bir zaferken ve geçen sürede yaşananlar ortadayken, şimdi tablo tam tersi ise “yığın” deyip seçmeni suçlamadan önce 6’lı ittifakın seçenek diye sunduklarına da bakmak gerekir.

Diğer yandan Ukrayna’nın Rusya tarafından işgaliyle ortaya çıkan tablonun dünyada Putin gibi liderlere olan ilgiyi azaltacağı iddiasının Orban’ın zaferiyle geçersizleştiği yorumları da yapılmakta. Bu acele yorumlar bir gerçeklik haline gelir mi? Bunu zaman gösterecek. Ukrayna’nın işgaliyle ortaya çıkan bölge ve dünya durumu ve kitlelerde yarattığı kaygıların her seçimde mutlaka bir karşılığı olacaktır. Macaristan seçimlerine de etki yaptığı söylenmekte. Özellikle Aralık 2021 anketlerinde 6’lı ittifak yüzde 39’a 36’a önde görünürken sonraki aylarda anketlerde Orban’ın iki üç puan öne geçtiği ve bunda Ukrayna’nın işgalinin de etkili olduğu yorumları yapıldı. Özellikle kararsız görünen yüzde 20’nin seçimlerde büyük oranda Orban’a yeniden oy verdiği söylendi. Buradaki kritik unsur, Orban’ın karşısına neoliberal bir programla ve Orban benzeri nitelikte sağcı muhafazakâr bir adayla çıkılmış olduğu gerçeğini gözden kaçırmamak. Benzer nitelikte iki aday yarışıyorsa, fırtına da varsa, kuşkusuz bilinen ve tecrübeli görünen aday tercih edilecektir.

Toparlarsak. Ders şu: Aslı varken taklide gerek yok. Orban’a karşı Orban tutmadı, tutmaz! Tutmuş gibi göründüğünde de emekçiler için temelde bir şey değişmez, değişmedi. Üç gün sonra işçi ve emekçiler olarak aynı şeyleri konuşmaya başlarız, geçmişte çok yaptık. Dolayısıyla mesele 6’lı, 8’li ittifak değil. Mesele program.

Bu vesileyle program derken kastettiğimiz en basit haliyle şudur.

1) Sermayeden ve bürokrasiden bağımsız, antikapitalist ve antiemperyalist bir emek ittifakı.

2) Bir işçi-emekçi hükümeti hedefi.

3) Doğayla uyumlu, emekten yana bir bütçe, planlama, üretim ve bölüşüm.

4) Eşit, özgür, adil ve emekten yana bir düzen için yeni bir anayasa ve bunun için sıfır barajlı, eşit koşullu, engelsiz, yasaksız bir seçimle oluşturulacak bir kurucu meclis.

Kısaca alan el, veren el düzeni yerine insanın insana kulluk etmediği özgür ve eşit bir dünya!

Yorumlar kapalıdır.