Küba Komünist Partisi neden kraliçe II. Elizabeth’in ölümünün yasını tutuyor?
Küba Komünist Partisi Merkez Komitesi’nin birinci sekreteri ve Cumhuriyet’in cumhurbaşkanı Miguel Díaz-Canel Bermúdez, Britanya kraliçesi II. Elizabeth’in ölümünün ardından hanedanlığa ve Britanya hükümetine “en içten baş sağlığı dileklerini ve üzüntüsünü” iletmekte hiç gecikmedi.
Díaz-Canel’in ardından Küba Komünist Partisi (KKP) Politbüro üyesi ve ülkenin başbakanı olan Manuel Marrero Cruz, yanında Dışişleri Bakan Yardımcısı Anayansi Rodríguez Camejo ile birlikte, 13 Eylül’de Havana’da bulunan Britanya Konsolosluğu’na ziyaret gerçekleştirerek başsağlığı dileklerini iletti ve kraliçe II. Elizabeth’in ziyaretlere açık ölüm defterinin üzerine duygulu satırlar kaleme aldı. KKP Merkez Komitesi’nin resmî yayın organı Granma, bu ziyareti şöyle duyurdu:
“Hükümet Başkanı mesajında, İngiliz monarkı ile Karayip adası arasındaki saygılı ilişkiyi ve onun Devlet Başkanı olarak geçirdiği yetmiş yıl boyunca ikili ilişkilerin genişlemesine yaptığı katkıyı vurguladı.”
KKP temsilcisi Cruz’un İngiltere ile bir Karayip adası olarak nitelenen Küba arasındaki “saygılı ilişkilere” yaptığı vurgu, tarihin, Stalinist-kapitalist bürokrasinin çıkarları uyarınca çarpıtılmasından ibaret. İspanyol ve Fransız sömürgeciliğiyle Karayipler pazarında rekabet halinde olan Britanya sömürgeciliği 6 Haziran 1762’de Küba’ya onlarca gemi ve binlerce askerî birlik ile ayak bastı ve ağustosta da Havana’yı kuşatma altına aldı. Havana’nın teslim olmasıyla İngiliz donanmasının amirali George Pocock ve kara kuvvetleri komutanı Albemarle 3. Kontu George Keppel şehre girdi ve Küba’nın batısını derhal Kuzey Amerika ile Karayip sömürgeleri arasındaki ticaret ağına dâhil etti. Britanya’nın Havana’dan vazgeçmesinin tek sebebi, Fransa ve İspanya’yla imzaladığı 1763 Paris Antlaşması’nda, kendisine Küba yerine Florida’nın verilmesiydi.
Ancak anlaşılan o ki KKP, Britanya’nın Küba’ya karşı işlediği sömürgeci suçların hatırlatılmasını ve böylece, bugün bürokrasi ile İngiliz emperyalizmi arasındaki ticari anlaşmaların, finansal “yardımların” ve olası yatırımların engellemesini istemiyor.
İspanyol sömürgeciliği ile rekabet halinde olan Britanya sömürgeciliği, Karayipleri de kapsayan ve kendisinin Britanya Batı Hint Adaları ismini verdiği coğrafyada, sömürgecilik tarihinin en kanlı ve yağmacı işgal örneklerinden birkaçını sergiledi. Britanya toprağı sayılan Batı Hint Adaları’nın kapsamına giren yerlerin listesi şöyleydi: Anguilla, Cayman Adaları, Turks ve Caicos Adaları, Montserrat, Britanya Virjin Adaları, Antigua ve Barbuda, Bahamalar, Barbados, Dominika, Grenada, Jamaika, Saint Kitts ve Nevis, Saint Lucia, Saint Vincent ve Grenadinler, İngiliz Guyanası (şimdi Guyana) ve Trinidad ve Tobago.
KKP, Britanya’nın Küba’ya ve Karayiplere yönelik kanlı sömürgecilik tarihini sansürleyerek, yalnızca Küba işçi sınıfının Britanya emperyalizminin yeni saldırıları karşısında politik olarak yanılsamalara kapılmasına yol açmıyor, aynı zamanda Karayipler emekçi sınıflarını İngiltere emperyalizminin yeni kralı karşısında yalnız bırakıyor. Batı Hint Adaları arasından Anguilla, Britanya Virjin Adaları, Cayman Adaları, Montserrat ve Turks ve Caicos Adaları bugün hâlâ Britanya toprağı sayılmaya devam ediliyor. Bu adalar bağımsız değiller ve KKP de, anlaşılan o ki, onların Britanya hanedanlığının otoritesi altında yaşamaya devam etmesini, ülke içindeki bürokratik statüko adına onaylıyor.
Teorik yayın organımız Troçkist’te, Küba’da artık bürokratik bir işçi devletinin varlığını sürdürmediğini ancak kapitalist restorasyonun kritik eşiği çoktan aştığını kaydetmiştik. KKP’nin kraliçe II. Elizabeth’in ardından dile getirdiği yas tutumu, bu kapitalist restorasyon gerçeğinin dışında anlaşılamaz. Birleşik Krallık ile Küba arasındaki toplam mal ve hizmet ticareti (ihracat ve ithalat), 2021 yılının dört çeyreği boyunca ve 2022 yılının ilk çeyreğinin sonuna kadar 118 milyon sterlin hacminde gerçekleşti. Bu, önceki yıla (2020’nin dört çeyreği ve 2021 yılının ilk çeyreğinin sonu) göre %24.2’lik bir artış anlamına geliyor.
İngiltere emperyalizmi aynı zamanda KKP’nin serbest ticaret bölgesi projesi olarak hayata geçen Zed Mariel’in de hevesli katılımcılarından birisi. Bu proje kapsamında Küba ekonomisinin en kritik sektörleri yabancı sermayeye, özellikle de emperyalist sermaye ihracatına açılıyor. 2016’da Reuters, KKP’nin bu neoliberal projesinin detaylarını aşağıdaki gibi özetlemişti:
“Üst düzey bir yetkili Çarşamba günü yaptığı açıklamada, Küba’nın dış yatırımını artırma arayışı kapsamında geçen yıl içinde Mariel özel geliştirme bölgesi için 11 iş teklifini onayladıklarını söyledi ve şu anda incelenenler arasında iki ABD projesi de var.
Komünist yönetimli ada, şirketlere önemli vergi ve gümrük indirimleri sunan bölgeyi üç yıl önce, Başkan Raul Castro’nun Küba’nın cansız ekonomisini canlandırmaya yönelik daha geniş planının bir parçası olarak yarattı.”
2022’nin yaz ayları, KKP bürokrasisi için zor geçti. Ülke genelini saran bir halk seferberliği, bürokrasiye korkuyla kendi kökenlerini hatırlatacak şekilde 11 Temmuz Hareketi ismini alarak ve daha yüksek ücretler, nitelikli barınma ve demokratik haklar talep ederek, yabancı sermaye girişlerinden aldıkları komisyonlarla semiren Stalinist-kapitalist bürokrasiye meydan okudu.
KKP, Küba işçi sınıfının verdiği kahramanca mücadelelerin anılarını anımsayarak, ülke içinde kendisine karşı gelişen bu emekçi muhalefete karşı sırtını ülke dışındaki karşıdevrimci güçlere yaslamaya çalışıyor. Onun, arkasından yas tutulmayı hiçbir şekilde hak etmeyen ve kanlı bir sömürgecilik mirasının üzerinde ekonomik asalaklar olarak yaşayan Britanya kraliyet ailesine gösterdiği dayanışmasının ardında yatan politik faktör budur.
Yorumlar kapalıdır.