Tarihte bu ay | Eylül 1908: Osmanlı işçi sınıfları devrime yön gösteriyor

Osmanlı Devleti’nde Temmuz 1908’de gerçekleşen devrim, mutlakiyet rejimine son vermiş ve Osmanlı İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin (OİTC) bürokrasiye yaslanan stratejisi dolayısıyla bir parlamenter monarşi rejimi doğurmuştu. OİTC’nin devrimin demokratik görevlerine değil, devletin yeniden örgütlenmesine ve yayılmacı çıkarların savunulmasına odaklanan programı, devrimi kısa bir süre içinde zorluklar ve açmazlarla karşı karşıya getirmişti. Bu zorluklara ve açmazlara Osmanlı işçi sınıfları, kendi sınıf çıkarları cephesinden ağustos ayından başlayarak grevler ve mücadeleler ile cevap vermeye başladı. Ağustos ayında sinyallerini veren bu mücadele ruhu, eylül ayında bir grev dalgasına dönüştü.

2 Eylül 1908’de İstanbul Kazlıçeşme’de deri imalathanesi işçileri greve çıktı. 13 Eylül 1908’de Kavala’da Tütün Rejisi’nde çalışan 12 bin işçi greve çıktı. Grevci işçilere daha sonra reji hamalları da katılarak işlenmiş tütün sevkiyatını durdurdu. 14 Eylül’de Anadolu Demiryolu Kumpanyası işçileri de greve çıkarak, ağustostan bu yana grevde olan Rumeli Demiryolu Kumpanyası işçilerine katıldı. 15 Eylül’de İstanbul tramvay işçileri üç hatta birden greve çıktı. 16 Eylül’de fırın işçileri, OİTC’nin arabuluculuğu ile hazırlanan ve Fırın İşverenleri Cemiyeti’yle yapılan anlaşmaya uyulmadığı gerekçesiyle belediyeye başvurarak, kurdukları Ekmekçi ve Amele Cemiyeti’nin kendi örgütleri olarak tanınmasını istedi. Yine 15 Eylül 1908’de İzmir-Kasaba (Turgutlu) Demiryolu Kumpanyası’nın memur ve işçileri ücretlerinin yükseltilmesi, işgününün kısaltılması, hafta tatilinin kabulü, ihtiyarlık sandığının kurulması, terfilerin liyakata göre yapılması talepleriyle greve çıktı. 30 Eylül’de Aydın-İzmir demiryolu hattında grev başladı.

Eylül 1908’de grevler aracılığıyla seferber olan Osmanlı işçi sınıflarının 1908 Devrimi’ne çizdikleri yol, OİTC’nin benimsediği siyasal programla kafa kafaya zıt olan sınıf çıkarlarına dayanıyordu. OİTC, Osmanlı devlet aygıtının güncel küresel rekabete cevap verebilecek biçimde revize edilerek, imparatorluğun eski çıkarlarının yeni yollarla savunulmasını öngörüyordu. Osmanlı işçi sınıfları ise 1908 Devrimi’nin, emekçi sınıfların toplumsal, ekonomik ve politik çıkarları lehinde ilerlemedikçe, gündeme getirdiği demokratik sorunların çözümünde başarısız olacağını söylüyordu. Bu kavgadan zaferle çıkan OİTC, haklı çıkan ise Osmanlı işçi sınıfları oldu.

13 Eylül 1908’de OİTC’nin resmi yayın organında işçi sendikaları üzerine çıkan bir yazı, şu satırlara yer veriyordu:

“Bizde sendikalar için her türlü sosyalist amâlinden (dileklerinden) ictinab eylemek (kaçınmak) vücûb-ı kat’i tahtındadır. Hayatlarını ancak bu suretle muhafaza edebilirler. Son günlerde vuku’ bulan ve yekdiğerini süratle takip eden grev hadisâtı Avrupa tüccarlarından hatta Avrupa ekâbirinde bizde yalnızca sosyalizm değil anarşizm bile nevş ü nemâya başladığı fikrini tevlid eylemiştir…”

OİTC bu birkaç cümlede programını oldukça iyi özetlemişti. İlk olarak sosyalist fikirlerin Osmanlı işçi sınıfları arasında yayılması kabul edilemezdi. Bunun önüne geçilmeliydi. Sendikalar mı? Onlar sınıflarının değil, imparatorluğun çıkarlarını savunduğu müddetçe; yani işçileri sömürü, savaş ve baskı politikalarına ikna edebildikleri müddetçe var olabilirlerdi. Zira Osmanlı işçi sınıfları arasında sosyalizmin bir fikir olarak yayıldığı söylencesi nedeniyle, Avrupa kapitalizminin geniş ve kapsamlı yatırım ve sermaye ithali olanaklarından yararlanmamak kabul edilemezdi.

OİTC, bu düşüncelerini gazetesinin köşe yazılarında duyurmakla sınırlamadı kendisini ve 8 Ekim 1908’de, grev dalgasının etkisi sürerken Tatil-i Eşgal Cemiyetleri Hakkında Kanun-ı Muvakkat başlıklı bir KHK çıkararak demiryolu, liman, tramvay, su, elektrik vb. işyerlerinde grevi yapılmasını, işyeri işgallerini, gösterilerin düzenlenmesini ve sendikaların kurulmasını yasakladı; ek olarak, önceden kurulmuş sendikaları da feshetti.

Osmanlı işçi sınıfları devrimin başladığı 24 Temmuz’dan ekim ayının ortasına dek 111 grev örgütledi. Bu, Osmanlı işçi sınıflarının 1908 Devrimi’ne gösterdiği yöndü: istibdat altında ezilen emekçi sınıfların, şimdi de parlamenter istibdadın altında ezilmektense, devrimi kendi talepleri doğrultusunda ilerleterek kurtuluşlarını örgütleyebilecek olmaları. OİTC ise kendi gazetesinin 32. sayısında, bu proleter yönelime cevabını şöyle vermişti: “Müfrit bir siyaset takip edecek olursak ve sosyalizme adım atarsak, emniyet bahşetmek zorunda olduğumuz sermayedarları korkutmuş oluruz.” Bu satırların ruhu, OİTC kadrolarının daha sonra kuracakları Halk Fırkası’nın programında ve 1923 rejiminde de yaşatıldı.

Yorumlar kapalıdır.