Savaş çanları mı çalıyor?

Bazı filmlerde görülür: Zangoç kilisenin çanını çalmak istiyordur, ama çan o kadar ağırdır ki, çanın halatı zangocu bir kaldırıp bir indirir, aşağı yukarı çıkarıp düşürür. Erdoğan’ın “Bir gece ansızın gelebiliriz” politikası da onu böyle sallayıp duruyor: bir yukarı, bir aşağı.

Erdoğan son sıralarda Yunanistan’ın, Ege’de kimsenin sahibi olmadığı ve Paris ve Lozan Anlaşmaları tarafından silahlandırılması yasaklanmış olan 16 adacığı silahlandırmış olmasını gündeme getirerek tehditler savurmaya başladı. Sanki bu adalar yeni silahlandırılıyor… Hayır, yıllardan beri süregeliyor bu uygulaması Yunanistan’ın, ama Erdoğan için bir türlü gece olmuyor (tıpkı Şam’da namaza gidemediği gibi).

O gece olmayacak da. Zira bu adaları Yunanistan NATO şemsiyesi altında ve ABD’nin onayı ve silahlarıyla donatıyor. Yani, Erdoğan Türk Silahlı Kuvvetleri’ni bu adaları ele geçirmeye yollarsa, karşısına alacağı güç sadece Yunanistan değil, tüm NATO ve ABD olacak. Yani bu koşullarda rejimin göze alamayacağı bir risk.

Tek Adam rejimi bu adaların yıllardan beri silahlandırıldığını biliyordu. Ama uluslararası anlaşmalara aykırı bu uygulamayı durdurmak için gene uluslararası diplomatik araçları harekete geçirmek yerine, sırf Batı finans merkezleriyle arasını açmamak, para gelecek kaynaklara ters düşmemek için duruma ses çıkarmadı. Yani bir anlamda kimsenin sahip olmadığı adacıklar satışa çıkarılmış oldu.

Üstelik bütün bu süreçte Erdoğan ABD ve Batı dünyasına atıp tutuyor, sanki emperyalizme karşıymış gibi tutumlar alıyordu. Tabii bunların hepsi lafzi tutumlardı. Türkiye’nin NATO’dan çıkmadan asla gerçekleştiremeyeceği bir emperyalizm karşıtlığıydı bu. Yani bir aldatmaca. Şimdi Ege adalarına yığılan ABD silahlarına karşı, bırakın NATO’dan çıkmayı, Türkiye’deki NATO üslerini kapatmak gibi bir tepki bile verilemiyor. Çünkü bu rejim emperyalizme göbekten bağlı ve bağımlı. Filmdeki zangoç misali çanın ağırlığıyla bir inip bir kalkıyor.

Neden şimdi?

Erdoğan’ın şimdilerde savaş tehditleri savurmaya başlamasının nedeni çok açık değil mi? Anketler cumhurbaşkanlığının tehlikede olduğunu çok açık ortaya koyuyor. Her geçen gün inanılırlığını yok eden bu erime sürecini durdurabilmek için halkın milliyetçi duygularına, antiemperyalist eğilimlerine hitap etmeye yöneliyor. Bu boş tehditlerle prim yapmaya çabalıyor.

Ama aynı durum Yunanistan’da da geçerli. Yunanistan’ı ekonomik krize, Yunan halkını sefalete sürükleyen neoliberal politikaların sahibi ve öncüsü Yunan başbakan Miçotakis de kendi halkı arasında milliyetçi duyguları kışkırtmak için adaların silahlandırılmasına hız kazandırmış durumda. Bu amaçla ABD’nin desteğini arkasına alıyor ve Türkiye’deki ekonomik krizin ağırlığından yararlanıyor. “Nasılsa Erdoğan bir şey yapamaz” diyor.

Kısacası kendi halklarını sefalete ve yoksulluğa sürükleyen iki lider, kendi sandalyelerini koruyabilmek için iki ülkenin aslında kardeş olması gereken halklarını milliyetçi duygularla birbirlerine karşı kışkırtıyorlar. Her iki taraf da bu amaçla savaş naraları atıyorlar. Türkiye ve Yunanistan emekçilerini birbirlerini kırmaya çağırıyorlar.

Hayır, biz işçi sınıfı olarak iki halkın emekçilerinin aynı sorunları yaşadığını ve bu sorunların asıl sorumlularının iktidardaki sömürücü sınıflar ve onların iktidarları olduğunu biliyoruz. Ve onlar istedi diye birbirimizi boğazlamayı reddediyoruz. Biz enternasyonalist işçiler olarak her iki ülkenin de NATO’dan çıkmasını, Ege Denizi’nin tamamen silahsızlandırılmasını ve tüm emekçilerin kardeşlik denizi haline dönüştürülmesini istiyoruz ve bunun için birlikte mücadele ediyoruz.

Yorumlar kapalıdır.