Taşımacılık işçilerinin küresel intifadası
İngiltere’de temmuz ayında greve çıkan 40 bin demiryolu işçisi, ülkenin taşımacılık sektörünün genelinde grevleri tetikleyerek Muhafazakâr Parti önderliğindeki hükümeti zora düşürmüş ve Boris Johson’ın istifasına kadar varan krizin etkenlerinden birisi olmuştu. Demir ve Deniz Yolu ve Ulaşım Sendikası (RMT), yüzde 4’lük ücret artışını reddederek 14 tren şirketinin seferlerini durduran bir grev kararı almış, ardından Ücretli Ulaştırma Çalışanları Derneği de (TSSA) greve dahil olarak, ülkede ulaşımı büyük oranda durdurmuştu. Demiryolu ve taşımacılık işçileri 1 Ekim’de de greve çıktılar; temmuz ayındaki eylemlerden daha etkili olan bu grevde, raporlanana göre tren hizmetlerinin yalnızca yüzde 11’i yapılabildi. Britanya’da taşımacılık işçilerinin grevleri 5, 6 ve 8 Ekim’de de sürecek.
Eylül başında greve çıkan bir başka taşımacılık içi işkolu da havayollarıydı. 2 Eylül’de Almanya’da 5000’den fazla Lufthansa pilotu greve çıktı, 130 bin yolcuyu etkileyecek şekilde 800 uçuş iptal edildi. Kokpit Birliği (VC) sendikasının talebi yüzde 5,5 oranında ücret zammı ve ertesinde de, ücretlerin enflasyon oranında iyileştirilmesiydi. 12 Eylül’de Lufthansa pes etti ve sendikayla bir anlaşmaya varıldı. VC, anlaşmaya göre, kokpit ekiplerinin aylık ücretlerinde, 1 Ağustos 2022’den ve 1 Nisan 2023’ten itibaren, geriye dönük de geçerli olmak üzere iki aşamada gerçekleşecek olan ve her biri 490 avroluk bir artış olacağını söyledi.
Ancak küresel çapta kapitalist ticareti tehdit eden en ciddi grev, bir olasılık olarak ABD’de doğdu. Eylül ayının başında, ABD’nin yolcu taşımacılığını içermeyen uzun mesafe taşımacılığının yüzde 40’ını gerçekleştiren ve 12 sendikada bir araya gelmiş olan 150 bin işçi ücretler, çalışma koşulları ve yetersiz sağlık ve güvenlik önlemleri nedeniyle greve gitme kararı aldı. Bu grevin gerçekleşmemesi için sendikalar ile ulaşım firmaları arasında süren müzakerelere Beyaz Saray ve başkan Joe Biden bizzat müdahale etmek zorunda kaldı. Beyaz Saray daha da ileri giderek, demiryolu işçilerinin hazırlanan sözleşme taslağını kabul etmeyerek greve gitmeyi tercih etmeleri durumunda, Kongre üzerinden bu grevi yasadışı ilan edeceğini ilan etti. Şu an Beyaz Saray’ın hazırladığı sözleşme taslağı, demiryolu işçileri arasında yaygın olarak hoşnutsuzlukla karşılanmış durumda ve işçilerin ezici çoğunluğu bu taslağı kabul etmiyor.
Uluslararası çapta taşımacılık işçilerinin grev biçimini almış olan seferberliklerinin kökeninde yatan olgu, pandemi ve kapitalist ekonomik krizin etkileri sonucunda son birkaç yıldır küresel tedarik sisteminde yaşanan aksaklıklar ve hatta bu tedarik sisteminin kısmen çökmesi oldu. Olağan dönemlerde kapitalist ticaretin başlıca ulaşım araçlarından birisi olan havayolu, pandemiyle beraber gelen kapanmalar ve iptal edilen uçuşlar neticesinde, büyük oranda eski dinamizmini yitirdi. Denizyolu taşımacılığı, uluslararası enerji krizi nedeniyle büyük bir yakıt maliyeti talep etmeye başladı; dahası, Süveyş’te karaya oturan bir yük gemisinin dünya ticaretinde yarattığı durgunluk da bir şok etkisi yarattı.
Bugün kapitalist-emperyalist sistem, 20. yüzyılın başındakine benzer bir biçimde, demiryolu ve karayolu ulaşımının kullanılmasını merkezine almaya başladı. Uzun zamandır ölü yatırımlara ve durağan sermaye gruplarına terk edilmiş olan demiryolları, yavaş yavaş küresel finans aristokrasisinin ilgi alanına giriyor. Sermayenin uluslararası düşünce kuruluşları, geçtiğimiz aylar boyunca, yeni ve olası pandemi ve Süveyş vakalarının yanı sıra, iklim krizinin olası sonuçlarına yönelik olarak da malların ve hizmetin taşınmasında demiryollarının eski önemini kazanabileceğini belirten raporlar kaleme aldılar.
Bunun anlamı, taşımacılık sektörünün uluslararası çapta bir kapitalist reorganizasyonunun gündemde olduğudur. Bu bağlamda hava ve denizyolu işçileri, kendi sektörlerinin eski yakıcılıklarını kaybedebilecek olması dolayısıyla, ücretlerinin baskılanması ve hak kayıplarına uğratılmak istenmeleri gibi saldırılar ile yüzleşecekler. Kara ve demiryolu işçilerinin ise birim zaman başına yarattıkları kâr artacak, yani sömürüleri derinleşecek ve bu işçilerin taleplerinin baskılanması için, sendikalaşmalarının önüne geçilmeye çalışılacak.
Taşımacılık işçilerinin son iki aya yayılan küresel intifadaları, sektör bir yeniden yapılanma dönemine girmişken, işçilerin de kendilerinin çıkarları uyarınca bu süreçte etkili bir biçimde rol oynayabileceklerini ortaya koyuyor. E-ticaret kapsamında taşımacılık işkoluna giren Yemeksepeti ve Trendyol kuryelerinin 2022 Ocak ve Şubat aylarında gerçekleştirdikleri kitlesel eylemler de Türkiye’nin bu süreçten ne şekilde etkilenebileceğini gösteriyor. Bu bakımdan taşımacılık işçileri ile sendikalarını, açılan bu yeni mücadele döneminde ciddi zorluklarla birlikte, önemli fırsatlar ve görevler de bekliyor.
Yorumlar kapalıdır.