Asgari ücret zammı yetmez, alım gücü korunsun!

Türkiye 2000’li yılların en yüksek enflasyon dönemini yaşarken yapılan zamlar görülmemiş boyutlara ulaştı. TÜİK verilerine göre fiyatlarda yıllık yüzde 80’i aşan artışlar, ENAG’a göre yüzde 185’i buldu. Haziran ayında asgari ücrete ikinci artış yapılmasına rağmen asgari ücretin alım gücü ocak ayındaki asgari ücretin altında kaldı. Yani 7785 TL olarak açıklanan açlık sınırı, asgari ücreti uzun süredir aşmış durumda.

Hükümet önce yazın enflasyonun düşeceğini, gıda fiyatlarının gerileyeceğini iddia etti, şimdi ise beklentileri yeni yıla ertelemekte. Bir yandan da MTV, ehliyet, pasaport gibi vergi, harç ve cezaların yeni yıl zammı yüzde 122,93 olarak ilan edildi. Bu demek oluyor ki bütün vergiler en az iki kat artacak. Diğer yandan suya, elektriğe, doğalgaza, deyim yerindeyse iğneden ipliğe zam geldi ve gelmeye devam etmekte.

Yaklaşan seçimler kapsamında başta asgari ücret olmak üzere yaratılan zam beklentisi işçi ve emekçileri aldatan bir tablodan ibaret. Yani zamlar katlanarak devam ederken ve alım gücü ekseriyetle erirken, asgari ücret zammı ile içi boş bir beklenti yaratılmakta, dar gelirlinin enflasyon karşısında ezdirilmeyeceği propagandası yapılmakta. Asgari ücrete yapılan “büyük” zamlar AKP iktidarları için yeni bir durum değil. 2002-2022 yılları arasında asgari ücretin kağıt üzerinde 30 kat arttığı bilinen bir gerçek. Aynı zamanda asgari ücretin genel ücret haline gelmesi de uzun bir zamandır işçi sınıfı ücretlerini baskılamaya dönük genel bir politika. Ne var ki emeğin ülke büyümesinden aldığı pay son yıllarda hızla düşmekte, ücretliler bilinçli olarak fakirleştirilmekte. Düşüş sadece pandemi dönemine özgü değil, AKP döneminde ciddi bir gerileme söz konusu. Ne yaman çelişkidir ki asgari ücret zamlanırken işçiler fakirleşmeye devam ediyor.

Dolayısıyla asgari ücret zammının yara bandı bile ol(a)mayacağını söylüyoruz. Kamu hizmetlerine ve temel tüketim maddelerine yapılan zamlar geri alınmadıkça satın alma gücü bir ayı geçmeden erimeye devam edecektir. Aynı zamanda piyasayı belirleyen aracı ve spekülatörlerin üzerine gidilmeden, yasal yaptırımlar uygulanmadan göstermelik denetimlerin hiçbir anlamı yoktur. Fiyatlar gıda sanayii, toptancı tüccarlar ve büyük market zincirleri tarafından değil işçi denetiminde belirlenmeli ve kontrol edilmelidir. Maliyet baskısına karşı üretimde merkezi planlama ve işçi denetimi, sefalet kıskacına itilmiş milyonlarca işçinin refahı için yegâne çözümdür.

Yorumlar kapalıdır.