Macit Rıza’nın vasiyeti, İran devriminin bakiyesi

“Ağlamayın, Kuran okumayın, dua etmeyin. Neşe dolu olun. Mutlu müzikler çalın!”

– Macit Rıza Rahnavard’in idam edilmeden önceki son sözleri

“Direndiği için tutsak edilenlerin hayatlarını kurtarmak ve hükümetin cinayet döngüsünü durdurmak için ayağa kalkalım ve onları yalnız bırakmayalım. Gençlerimizin boynundaki ipi koparmak ve darağaçlarını ezmek için ayaklanalım.”

– Evin Hapishanesi’ndeki 18 kadın siyasi tutsağın mektubundan / mektubun tamamı için (açıklama için burayı tıklayınız)

“Bizim ana amacımız, rejimin baskı ve infazına karşı acil bir yanıt geliştirmektir. Ve bu yanıt, petrol işçilerinin grevinden ve petrol musluklarının kapatılmasından başka bir şey değildir.”

– İran Sözleşmeli Petrol İşçileri Konseyi (açıklama için burayı tıklayınız)

“… Hayır, bizim kavramsallaştırmamızda, sanatın toplumun kaderi üstünde reddedilmesi mümkün olmayan bir etkiye sahip olduğunu vurgulamak vardır. Özellikle yaşadığımız şu zaman diliminde, sanatın asıl işlevi, toplumu devrime hazırlamada aktif ve bilinçli bir görev almaktır…”

– Lev Troçki ve Andre Breton imzalı Bağımsız ve Devrimci bir Sanat için Manifesto’dan

16 Eylül 2022’nin üzerinden üç ay geçti. Mahsa Jina Amini’nin “ahlak polisi” tarafından katledilmesinin ardından İran’da İslam Cumhuriyeti rejimi karşısında başlayan devrimci halk ayaklanması üç ayı geride bıraktı bir başka deyişle.

Aradan geçen üç ay süresince İran emekçi halklarının seferberliğini birçok farklı açıdan değerlendirdik. Bunları diğer tüm yazılarımızda ya da İran kitle özörgütlenmelerine ait çevirdiğimiz metinlerde detaylıca görebilirsiniz.

Yayımladığımız ve yayımlamaya devam edeceğimiz metinlerin tamamı farklı saikler üzerinden İran emekçi halklarının mücadelesini anlamaya ışık tutuyor. Ama tüm metinlerde öne çıkan başat bir motif mevcut. Ki bu motif metinlere direkt olarak sokaktan, seferberlikten hücum ediyor: Kitlelerin rejimden zihinsel kopuşu.


Ferzin Mefuni’nin mezarı başındaki doğum günü.

Kadınların, gençlerin, ezilen ulusların, emekçilerin 43 yıllık diktatörlük rejiminin tüm garabetinden kopuşları. İdeolojik, politik, toplumsal, dini, kültürel bir kopuş. İslam Cumhuriyeti rejiminin giydirdiği deli gömleğine sığmayan, sığmadığını yıllarca farklı mücadelelerle ifade eden ve onların birikimiyle bugün o gömlekten taşan, onun düğmelerini patlatan ve onu yırtıp tarihin çöplüğüne atmaya çalışan bir bilincin açığa çıkışı ve seferberlik içerisinde somutlanışı bu. Mücadelenin, gündelik hayatın, sokağın ta kendisinde yankısını bulan…

Korku duvarını aşmak  

Ve bu yankının mümkün kıldığı olgu, korku duvarını aşmak olarak karşımıza çıkıyor. Kitlelerin üç aydır geri adım atmamasını, rejimin tüm baskısına, şiddetine, katliam ve infazlarına karşı sinmemesini sağlayan şey.

Macit Rıza Rahnavard’a infazından dakikalar önce  o yukarıdaki sözleri söyleten… Tahran’da seferberlikler esnasında öldürülen Ferzin Marufi’nin ailesinin doğum günü vesilesiyle mezarı başında “dinlenmen kutlu olsun” yazılı bir pastayla toplanıp, babasına oğlunun yanı başında müzik eşliğinde dans ettiren… İran’ın en kanlı hapishanelerinden biri olan Evin’deki siyasi tutsak kadınlara ayaklanma çağrısı yaptıran… Molla rejiminin hakkında idam istediği 17 yaşındaki genç kadın Sonia Sharifi’nin kefaletle serbest bırakılmasını mümkün kılan kitle basıncını yaratan… Kadınların zorunlu baş örtüsü yasasını de facto bir şekilde ortadan kaldırmasına vesile olan… Tüm ezilen ulusları ortak bir hedef etrafında birleştiren… Sanatçıların üç ay içerisinde onlarca marş, şarkı üretmesini, yüzlerce grafiti, resim, tasarım hazırlamasını kışkırtan yaratıcılığı somutlayan… Kitleleri sokağa davet eden…

43 yıllık diktatörlüğün krizini derinleştiren, dengesini bozan ve ayakta kalmasını zorlaştıran etmen de tam olarak bu.

Tam da bu nedenle ellerinde kalan en temel güce başvuruyorlar. Şiddet, baskı, işkence, katliam ve infaz… Muhsin Şekari’yi ve Macit Rıza Rahnavard’ı infaz ederek ve 26 kişiyi daha idam cezasıyla yargılayarak (bu 26 kişiden 11’i idam cezası aldı, 15 kişinin yargılanması ise sürüyor) suç, sömürü ve istismar makinalarını ayakta tutmaya çalışıyorlar. Uzun lafın kısası, ülkeyi yıkarak, devrimi boğarak iktidarlarını sürdürme gayretindeler.

Ancak rejim ülkeyi yıkıp kendini kurtarmak peşindeyken kitleler rejimi yıkıp toplumu yeniden inşa etme mücadelesinden ödün vermiyor. İdam cezalarına karşı sinmek yerine daha güçlü, daha kitlesel bir şekilde sokağa çağrı yapıyor. İşçi sınıfı birçok sektörde infazlara karşı grev çağrıları yayınlıyor. Öğrenciler 19, 20 ve 21 Aralık günleri için kitleleri 3 günlük genel eyleme çağırıyor. Macit Rıza’nın vasiyetinden feyz alan sanatçılar idamlara karşı marş besteleyerek sokağa davet ediyor.

Kitleler, rejimin 43 yıl boyunca kendisini üzerine inşa ettiği ne varsa ortadan kaldırmak uğruna mücadele ediyor. Toplumsal, kültürel, gündelik tüm ritüelleri sorguluyor. Ve sadece sorgulamakla kalmıyor. Kopuş bilincinin açığa çıkarttığı somut pratiklerle kendi özgün deneyimini inşa etmeye çabalıyor.

“Duvar ustası” olmak

Korku duvarını aşan İran emekçi halkları, İslam Cumhuriyeti rejimi karşısında kendi duvarlarını inşa ediyorlar. Üç aylık seferberlik süreci içerisinde somutladıkları devrimci dönüşümü özörgütlenme organları vesilesiyle vücuda getirmeye gayret ediyorlar. Mahalli şuralar bölgesel koordinasyonlar kurmaya, işçi konseyleri farklı sınıf sektörlerini kapsamaya başlıyor.

Toplumun topyekûn devrimci dönüşümünü mümkün kılabilecek kurumlarını bina ediyorlar. Ve bunların kalıcılaşabilmesi için rejimi alaşağı etme mücadelesini daha da güçlendirmeyi hedefliyorlar. 

Tam da bu noktada, bizlere düşen ise bu dönüşüm süreciyle dayanışmak, ondan beslenmek ve onu beslemek. Bu zihinsel kopuşu, ezen, sömüren herhangi bir odaktan bağımsız bir şekilde üreten kadınların, gençlerin, emekçi halkların mücadelesine yine kendi bağımsız politik kopuşlarını inşa edebilmeleri adına eşlik edebilmek. Duvar ustası olabilmek…

Çünkü Macit Rıza’nın sözleri yalnızca bir vasiyet değil, daha ziyade bir çağrı aslında!

17 Aralık 2022    

 

Yorumlar kapalıdır.