Çip krizi ve Türkiye gerçeği

2023 Türkiye açısından yoğun ve stresli bir gündemle başlıyor; seçim sathımailine girmiş bulunuyoruz. 14 Mayıs tarihi sadece otokratik rejimin devrilmesi açısından değil, ayrıca onun nasıl devrileceğinin tarihinin yazılacağı önemli kırılma anlarından biri. Bunda sınıf mücadelesi ve emekten yana politikaların geçiş programıyla kitlelere aktarabileceği kritik bir döneme girmekteyiz. Tabii ülkedeki bu gelişmelerin yanında dünyadaki başka bir kriz yakıcılığını hâlâ korumakta, o da çip krizi. 

Neler oldu?

İki sene önce de bu konuya değinmiş; Tayvanlı büyük üretici TMSC’nin taleplere yetişemediğini ve küresel ısınmadan kaynaklı çeşitli sorunlardan dolayı üretimi azalttığını yazmıştık. Rusya-Ukrayna savaşından dolayı hammadde teminindeki sıkıntı, Çin’in en büyük çip üreticisi olan Tayvan’ı işgal ile tehdit etmesi ve küresel ekonomik krizin etkilerini sürdürmesinden dolayı çip krizinin de etkileri hâlâ devam etmekte. Bu belirsizliklere karşın daha düşük transistör boyutlu çipe olan talep ise her geçen gün artmakta. 

Çip odaklı gelecek

Özellikle çok ileri teknoloji çiplerin üretimi çok az merkezde yapılmakta, bunlardan en önemlisi de Tayvan’daki çip şirketi. Tabii bunun için çok katmanlı üretim hattı, lojistik ve çevresel planlamalar gerekmekte. Batı ve Uzak Doğu ülkeleri bu krizden sonra kendi çip üretim merkezlerini hayata geçirebilmek için önümüzdeki senelere 446 milyar dolarlık yatırım planladılar. Tabii bu yatırımları, hâlâ Tayvanlı üreticinin 3 nanometre transistör üretim teknolojisi seviyesine erişilecek düzeyde değil.

Nanometre neden önemli ve Türkiye nerede?

Düşük nanometre çip üretimi, daha küçük, daha hızlı ve daha verimli cihazların üretimini mümkün kılar, daha az enerji harcaması ve daha yüksek işlem kapasitesi sunar. Bu sayede, özellikle mobil cihazların kullanım ömürleri uzarken, daha hafif olmaları sayesinde taşınabilirlikleri artar. Bu açıdan nanometre üretim çok önemli. Fakat Türkiye betonda yaptığı yatırımların en ufak kırıntısını ne yazık ki bu çip üretimine yapmadı. 2021 yılında TÜBİTAK tarafından hazırlanan raporda, Türkiye’de çip üretiminin sadece TÜBİTAK’ta yapıldığı gururla açıklanırken, o da ancak mikro metre boyutundaydı, yani 1000 nanometre. Bu boyutlardaki üretime ise yurtdışında 2003 yılında başlanmıştı, yani üretim açısından aramızda şimdiden 20 yıllık fark var.

Ne yapmalı?

Çip üretimi yüksek teknolojili üretim yapısının kurulabilmesi açısından önemli bir konu. Bu, betondan ve katma değer getirmeyecek rantsal yatırımlarla olanaklı değil. Sınırlı kaynakları gelişmekte olan yeni çip modellerine ve üretim teknolojilerine yönlendirmek gerekiyor. Ama bu ancak emekçilerin denetimindeki planlı bir ekonomiyle mümkün. Yoksa dünya kuantum ve MESO gibi çok boyutlu çip üretim teknolojilerinden bahsederken, eldeki kaynaklar gene Türkiye’deki rantçı, vurguncu ve ucuz emek düşkünü kapitalistlerin hizmetine sunulmuş olacaktır.

Yorumlar kapalıdır.