Saray rejimi ve deprem: İstifa tasfiye mi oldu?

19 Şubat itibarıyla maalesef hayatını kaybeden insan sayımız 41 bini geçti. Yaralı sayımız yüz binlerle ifade ediliyor. Olası rakamlara dair söylenenler, mevcut kayıpları sindirememiş toplumu derinden etkiliyor. Kabulü gerçekten çok zor bir yıkım yaşıyoruz. Tam bu noktada nasıl olup da tek bir istifanın dahi gerçekleşmediği sorgulanıyor.

Kamuoyunda çok sayıda insan tek bir istifa dahi olmamasını anlayamıyor, isyan ediyor. İstifa konusundaki kızgınlık ve eleştiri çok haklı ve anlaşılır. Lakin “Tek Adam” rejiminin inisiyatifi ve özerkliği yok eden aşırı merkezi yapısı nedeniyle istifa hem mümkün değil hem de mevcut yapıda iyileşme yönünde sonuç doğurmayacak olması nedeniyle artık anlamlı da değil.

Saray rejiminde “affını talep etme” dışındaki her istifa sistemin aşırı merkezi yapısı gereği istifa edenin kişisel sorumluluğunun ötesine geçerek tek adam sistemine ve Erdoğan’ın sorumluluğuna işaret edeceği için mümkün değil. Nitekim bugüne kadar Saray’ın onayı ve talebi dışında bir istifa yaşanmadı. İstifa ancak görevden azlini isteme şeklinde gerçekleşti.

Dolayısıyla Erdoğan, yönetimi altındaki herkesin iradesini temsil ettiği, ondan bağımsız bir irade söz konusu olmadığı, ekonomiden dış politikaya kadar doğrudan her karar onun tercihini yansıttığı için Saray rejiminde sadece tek bir kişinin istifası anlamlı olabilir: Erdoğan’ın! Çünkü Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin alâmetifarikası bu zaten: tüm güçlerin ve yetkinin, dolayısıyla sorumluluğun da tek bir elde toplanması!

Kuşkusuz gerçekte ve pratikte bir tek adam yönetimi söz konusu değil. Saray rejimi ekonomi-politik güçlerin bir koalisyonu. Sistem bu koalisyonu oluşturan güçlerin çıkar ve tercihlerinin üzerine yükseliyor. Ama bu durum Saray rejiminde istifa müessesesi olmadığı gerçeğini değiştirmiyor. Öylesine değiştirmiyor ki ihmal, istismar ve görevi kötüye kullanma olgusu çok açık olan durumlarda dahi, maden facialarından hızlı tren kazalarına, kamu otoritesi izin vermediği için gerekli soruşturma ve yargılamalar çoğunlukla yapılamıyor. Muhtemelen hâkim önüne çıkarılacak kişilerin “Biz sadece yukarıdan verilen talimatı uyguladık” demeleri istenmiyor.

Sonuç olarak istifa hukuki değil siyasi bir mekanizma. İstifa eden siyasi sorumluluğu aldığını kabul ederek bu işlemi yapar. İstifa illaki bir hukuki işlem olmasını da gerektirmez. Cezai işlem gerektiren bir durum varsa zaten engelsiz soruşturma ve dava konusu olması gerekir. Esas itibarıyla istifa siyasi sorumluluğu üstlenmek, siyasi vebali kabul etmek ve çözümünün önünü açmak anlamına gelir. Siyasi irade istifa ile bir tür özeleştiri yapar. Bir anlamda kamuoyuna istifa ile sorunun çözümü konusunda güven verilmek istenir.

Saray rejiminde ise zaten Türk siyasi kültüründe ender olan istifa mekanizması tamamen tasfiye edildi. Saray hiçbir sorumluluğu üstlenmiyor. Hiçbir hatayı kabul etmiyor. Hiçbir konuda özür dilemiyor. Sorun olarak görünen her şeyin sebebini kendi iktidarı dışında arıyor. Deprem felaketi bunu bir kez daha doğruladı. Çözüm için istifa safhası çoktan geçildi. Sandıklar kurulmalı. Bu sistemin kökünden değişmesi gerekiyor. Emekçiler olarak tercihimizi çok doğru yapmalıyız.

Yorumlar kapalıdır.