Çıkış solda, emek siyasetinde!

Seçimlerin ardından oluşan toz duman yavaşça dağılıyor. Burjuva muhalefet bir yandan kendi hesaplaşması içerisinde, diğer yandan yerel seçimler için pazarlıklar, çekişmeler şimdiden başlamış durumda. Sol, HDP ve emek hareketi de bu sürecin bilançosunu çıkarmaya ve yeni döneme hazırlanmaya çalışıyor. Siyasal strateji tartışmasının gerekliliği sıklıkla vurgulanıyor.

Böylesi bir tartışmanın gerekliliği apaçık ortada. Ne var ki, bu tartışma, yaşanan hayal kırıklıklarının etkisiyle, seçim sonuçlarının yüzeysel ve tepkisel bir değerlendirmesi üzerinden değil, sınıflar mücadelesinin ve siyaset sahnesinin bütünsel bir kavrayışı üzerinden yapılmalı.

Yüzeysel, tepkisel bir bilançodan kaçınmak

Yeni bir stratejik yöneliş ihtiyacı çokça vurgulansa da şu ana dek yapılan değerlendirmelerin büyük çoğunluğunun seçim sonuçları eksenli olduğunu ve temelde Mart 2024’te gerçekleşecek yerel seçimlere ilişkin olduğunu söylemek abartılı olmayacaktır.

Haziran 2018’deki cumhurbaşkanlığı seçimleri için genel olarak muhalefetin taktiği, ilk turda her kesimin kendi adayını çıkarması ve seçimlerin ikinci tura götürülmesi, ardından Erdoğan karşısındaki adaya oy verilmesi şeklindeydi. Ne var ki, Erdoğan’ın ilk turda seçimleri kazanmasıyla bu hesap boşa düştü. Bu seçim sonuçlarından sol ve HDP de dahil olmak üzere genel olarak muhalefetin çıkardığı sonuç, 2023 seçimlerine ilk turdan itibaren “ortak aday”la girilmesi biçiminde oldu. 2019 belediye seçimlerinde büyükşehirleri muhalefet adaylarının kazanması, bu taktiğin başarılı olacağı algısını güçlendirdi. Gelgelelim, tıpkı 2018’de olduğu gibi hesaplar yine tutmadı ve muhalefetin adayı seçimleri ilk turda bitirmek şöyle dursun, Erdoğan’ın 2,5 milyon oy gerisinde kaldı.

2018 seçim sonuçlarından çıkarılan sonuç mekanik, yüzeysel ve tepkiseldi. Sorun ilk turda aday çıkarılmasında değil, siyaset sahnesinde emekten ve ezilenlerden yana bir kırılma yaratabilecek seçeneğin inşa edilememesinden geçiyordu. Böylesi bir seçenek; fabrikalarda, işyerlerinde, emekçi mahallelerinde, toplumsal hareketlerin içerisinde, birleşik bir mücadele ve eylem programıyla örülebilirdi. Seçimler, bu siyasal iddianın ve inşa çabasının yalnızca çarpık bir yansımasını sunabilirdi.

Mayıs 2023 seçimleri öncesinde, Erdoğan iktidarının en zayıf olduğu anda, bunun için koşullar hiç olmadığı kadar elverişliydi. Sandık ve sokak siyasetini birleştirerek, burjuvaziden bağımsız temelde örülecek bir ittifak, siyasi alandaki geleneksel dengeleri değiştirebilir, temel çelişkinin baskıdan ve sömürüden yana partilerle, emekten ve ezilenlerden yana bir seçenek haline gelmesini sağlayabilirdi. Ne var ki, solun, HDP’nin ve emek hareketinin siyaseti seçimlere kanalize etmesi ve “önce Erdoğan gitsin” politikası, bu kırılmayı yaratmayı başaramayacaktı.

Stratejik görev: Burjuva partilerden bağımsız emek ittifakı!

Eğer bir strateji tartışmasından bahsedeceksek, her şeyden önce, siyaseti seçimlerden ibaret gören anlayışın reddinden yola çıkmalıyız. Kapitalist üretim ilişkilerinden arındırılan bir “Erdoğan karşıtlığının” ve onun seçim yenilgisiyle elde edilecek bir “aşamalı devrim” stratejisinin yanlışlığı zemininden hareket etmeliyiz. Bu temelde, vakit kaybetmeksizin, burjuva ittifaklardan bağımsız bir emek ittifakının inşasına girişmeliyiz. Önümüzdeki dönemde, Erdoğan hükümetinin yüzleştiği zorluklar ve sınıflar mücadelesinin dinamikleri bu yönde fazlasıyla imkân sunmakta.

Yorumlar kapalıdır.