Titan denizaltısı, Kızıl Yıldız ve Demir Ökçe

Dünya basını, Titanik gemisinin enkazını ziyaret etmeye çalışırken imha olan Titan denizaltsıını konuşuyor. Buzdağına çarparak batan Titanik gemisinin Atlas Okyanusu’ndaki enkazını görmek için yola çıkan ve içinde beş milyarderi taşıyan denizaltının büyük bir patlamayla imha olduğu düşünülüyor. ABD donanması dahil tüm devlet kaynaklarının seferber edildiği arama kurtarma çalışmalarına karşın denizaltından geriye bir enkazın kaldığını bile söylemek zor. Aslında daha önce defalarca ziyaret edilebilen Titanik enkazının bu kez dünyanın en zenginlerinden olan beş erkek tarafından görülememesinin sebebi denizaltının uyması gerekli bilimsel standartlara uymaması. Denizaltı karbon fiber malzemeden yapılmış ve bir oyun kumandasıyla yönetiliyor. Denizaltını yapan şirketin CEO’su “çiğnediğiniz kurallar kadar hatırlanırsınız” diyerek bu denizaltının yüksek inovasyon eseri olduğunu belirtiyor. İşçiler olarak kapitalizmin kural tanımazlığının sonuçlarının ne kadar acı olabileceğini kendi hayatlarımızdan biliyoruz. Alınmayan önlemler, maliyet hesabı yapılan koruma malzemeleri sonucu her gün onlarca işçi hayatını kaybediyor. Ancak pek tabii bunun beş milyarder kadar haber değeri olamıyor.

Kapitalistlerin insanlığın ortak mirası olan gezegeni, okyanusları kendi arka bahçesi gibi kullanabilmesi, çevreyi kendi oyun alanı gibi kirletebilmesi ve en önemlisi teknolojik ve bilimsel gelişmeye ayrılacak kaynağı insanlığın ortak gelişimine değil maceraperest çılgın projelere kullanması oldukça bencilce. Pek tabii kaynaklar ancak sosyalist bir işçi devleti altında insanlığın ortak faydasına harcanabilir.

Bilim ve insanlığın gelişimini tartışan Sovyet bilimkurgu romanlarından biri Aleksandr Bogdanov’un Kızıl Yıldız isimli kitabıdır. Bogdanov, Mars’taki canlıların bilimsel-teknolojik donanımlara sahip ileri bir sosyalizm düzenine kavuştuğunu ve Dünya’ya ulaşıp aynı idealler için mücadele eden devrimci partilerin temsilcilerini kendi gezegenlerinde konuk etmelerini konu edinir. Biz de bu heyecanlı yolculuğa seçilen bir parti militanının gözünden Mars’ta kurulan yeni düzene tanıklık ederiz. Romanda atom enerjisi, üretimin otomatikleştirilmesi gibi en ilgisiz kimselerin bile dikkatini çekecek bilimsel gelişmeler anlatılır. Marslılar çevre kirliliği ve doğal kaynakların tükenmesi sonucunda ortaya çıkacak olan zorlukların farkındadırlar ve kurdukları toplum, üretim biçimi bunlarla toptan mücadele eder. Nitekim, bilim, doğa ve insanlar arasındaki uyumlu birliktelik, insan emeğinin ve doğal zenginliklerin heba olmasını ortadan kaldıracaktır.

Peki herhangi birimize Mars’tan böylesi bir davet gelmediğine göre biz ne yapacağız? Kapitalist sistemin adaletsizliği altında ezilmeye devam mı edeceğiz? Elbette hayır, bu sistemden devrimci bir kopuş için birlikte okuyacağız, tartışacağız, örgütlü mücadele vereceğiz. Böylesi bir mücadeleyi ise Jack London’ın anlatımından Demir Ökçe’de okuyabilirsiniz. Romanın kahramanı Ernest Everhard, yakın arkadaşı Jackson’ın işini daha iyi yapabilmek için kolunu kaybetmesi ama yine de işten kovulmasıyla dehşete düşer ve emek sömürüsü üzerine düşünmeye başlar. “Gam ve kasvet dolu bu dünya tiyatrosunda sahnelerin peşi sıra değişmesinden miden bulanır ilkin. Ama sabırlı ol. Oyun yazarı bu Vahşi Drama’nın ne anlama geldiğini belki de beşinci perdede sana gösterir,” önsözüyle açılan bu kitabı tüm okurlarımıza tavsiye ederiz.

Yorumlar kapalıdır.