Kamu emekçilerine sefalet dayatılıyor
Yaklaşık 4 milyon kamu emekçisinin ve 2 buçuk milyon memur emeklisinin 2024 – 2025 yılları arasındaki maaş miktarının belirleneceği 7. Dönem Kamu Toplu Sözleşme görüşmeleri ağustos başında hükümet ile yetkili sendika Memur-Sen arasında başladı.
Hükümetin kamu emekçileri ve emeklilere yönelik ilk teklifi 2024 yılının ilk 6 ayı için yüzde 14, ikinci altı ayı için yüzde 9, 2025 yılının ilk altı ayı için yüzde 6, ikinci altı ayı için ise yüzde 5 şeklinde oldu. Kamu emekçilerini temsilen masada bulunan yetkili sendika Memur-Sen’in bu teklifi kabul etmemesi üzerine hükümet ikinci teklifini sundu. 2024 yılının ilk 6 ayı için yüzde 15, ikinci 6 ayı için yüzde 10; 2025 yılının ilk 6 ayı için yüzde 6, ikinci 6 ayı için ise yüzde 5 oldu. Merkez Bankası’nın 2024–2025 enflasyon tahminlerinin bile altında kalan bu tekliflere hükümet yanlısı sarı sendika Memur-Sen, kamu emekçilerinin tepkisinden korktuğu için imza atamadı. Bu gelişmeler üzerine muhtemelen kamu hakem heyeti devreye girecek ve ay sonunda sözleşme netlik kazanacak…
Ekonomik krizin yükü kamu emekçilerinin ve emeklilerin sırtına yükleniyor
Mevcut AKP iktidarının şefi Erdoğan’ın “heterodoks” ve “nas”a dayalı ekonomi politikaları ülkeyi uçurumun kenarına getirdi. Enflasyonda hızlı bir artışa neden olan bu ekonomi politikaları tüm emekçileri olumsuz etkiledi, emekçilerin alım güçleri her geçen gün düştü. Özellikle seçim sürecinde yapılan ölçüsüz harcamalar işleri iyice içinden çıkılmaz hale getirdi.
Tüm bu olumsuzlukları gidermek için ekonominin başına Batı emperyalizmi ile iyi ilişkileri bulunan Mehmet Şimşek getirildi. Bu öyle bir gelişti ki, Erdoğan uzun süredir savunduğu naslarından vazgeçti, faiz artışına izin verdi. Ancak kriz, yokuştan aşağı bırakılan bir kartopu gibi her geçen gün büyüdü ve Mehmet Şimşek’in varlığı da bu gidişatı durduramadı. Atılan hiçbir adım işleri düzeltmedi. Bu gidişatı durdurabilmek adına ise burjuva iktisatçılarının aklına gelen ilk şey uygulamaya koyuldu ve krizin tüm yükü emekçilerin sırtına yüklendi. Nitekim geçtiğimiz günlerde TBMM’den geçirilen 1 trilyon 120 milyar TL’lik ek bütçenin yükü dolaylı vergiler ve gelir vergisi ile büyük oranda emekçilerin omuzlarına yıkıldı.
Sarı sendikalar kamu emekçilerinin değil hükümetin yanındadır…
AKP iktidarının ilk yıllarından itibaren hızla palazlanan Memur-Sen ve onun milliyetçi tonu Kamu-Sen 7. Dönem Kamu Toplu Sözleşme görüşmelerinde kamu emekçilerini temsil etmekte. Daha önceki görüşmelerden farklı olarak bu görüşme sürecinde kamu emekçilerinin ve emeklilerin alım güçleri iyice düştü ve yapılacak pazarlıklar bu nedenle oldukça önem kazandı.
Bu görüşme öncesinde yetkili sendika Memur-Sen, 2024’te toplam yüzde 70, 2025’te ise toplam yüzde 40’lık toplamda yüzde 110’luk zam talebiyle masaya oturdu. Görüşmeler öncesinde yüzde 110’luk zam talebinin haricinde kira desteği, bayram ikramiyesi, temmuz ayında kamu emekçilerine yapılan seyyanen zammın taban ücretlerine dahil edilmesi ve bu seyyanen zammın emekliye de yansıtılması gibi kritik taleplerde dile getirilerek masaya oturuldu. Ancak Memur-Sen ve onun yancısı Kamu-Sen’in sendikal anlayışları bu taleplerin arkasında duracak bir nitelik taşımıyor. Nitekim hükümet tarafının yaptığı komik teklifler karşısında bu iki sendika konfederasyonun yaptığı eylemler göstermelik kaldı. Sadece basın açıklamaları ile geçiştirilen eylemler ya şatafatlı salonlarda ya da steril alanlarda sembolik olarak yapıldı.
Memur-Sen ve Kamu-Sen’in daha önceki görüşmelerde olduğu gibi bu görüşmelerde de emekçilerin tepkisini dindirmek adına sembolik eylemler yapıp son anda kapalı kapılar arkasında kamu emekçilerini satacakları gün gibi açıktır.
Mücadeleci sendikalar süreci yönetememektedir…
AKP iktidarının emekçilere yönelik saldırıları her geçen gün şiddetlenirken maalesef emekten yana, mücadeleci sendikaların güçleri de her geçen gün azaldı. Bu azalışın birtakım içsel nedenleri olsa da azalışın temel nedeni Tek Adam rejiminin emekçiler üzerine kurduğu baskılardır. Kamu hizmetlerindeki özelleştirmeler, KHK’ler ile birçok emekçinin işine son verilmesi ve son dönemde “kurum kararı” adı altında işten atmalar, kamu emekçilerinin üzerinde büyük bir korku iklimi yarattı. Bu korku iklimi nedeniyle hem emekten yana sendikaların üyeleri azaldı hem de mücadeleci unsurların iradeleri kırıldı. Böylesi bir ortamda kamu emekçilerinin en mücadeleci unsurlarını içinde taşıyan KESK’in yaptığı eylemler de herhangi bir ses getiremedi.
Hükümetin verdiği teklifleri protesto etmek amacıyla 16 Ağustos’ta grev kararı alan KESK’in bu çağrısı maalesef işyerlerinde karşılığını bulamadı. Birçok işyerinde sembolik katılımın bile olmadığı bu eylem cılız kaldı ve toplu görüşmelere etki edemedi.
Bu eylemin devamında işyerlerinde grev sandıklarını kuracağını belirten KESK’in bu çağrısı da karşılık bulmadı. Süreç öyle gösteriyor ki tıpkı önceki görüşmelerde olduğu gibi bu görüşmede de KESK’in yaptığı eylemler sembolik bir nitelik taşıyacak ve de sürecin yönetilmesi adına hiçbir etki yaratmayacak.
Emekçiler krizin yükünü üzerlerinden atacak bir mücadele hattında birleşmelidir!
AKP iktidarı ve onun şefi Erdoğan her seçim sürecinde birtakım popülist söylemlerle emekçileri manipüle etti ve göstermelik maaş artışları ile emekçilerin gözlerini perdeledi. Ancak mızrak çuvala sığmamakta artık. Tüm kesimlerce, önümüzdeki yerel seçim öncesinde özellikle emeklilere yönelik popülist bir söylemle görece iyi görünebilecek bir maaş artışı beklenmekte. Kamu emekçilerine yönelik olarak da hakem heyetinin vereceği artış oranının üzerine Erdoğan’ın birkaç puan daha ekleyerek bir artış açıklayacağı beklenmekte. Ancak içinde bulunduğumuz ekonomik atmosferde nasıl bir artış yapılırsa yapılsın en geç bir ay içinde emekçilerin alım gücünün hızla düştüğü görülüyor. Nitekim en düşük memur maaşının 22 bin TL olacağının söylendiği Mayıs 2023 tarihinde 22 bin TL ile 1130 dolar alınırken, aradan geçen bir buçuk ay sonunda bu maaş ile 815 dolar ancak alınabilmekte. Dolayısıyla emekçiler, seçimleri kazanmak uğruna yapılan göstermelik iyileştirmelere kanmamalıdır. Yapılan bu artışların hemen ardından büyük oranlı zamlar, vergi artışları vb. saldırılar hızla artacaktır.
Merkez Bankası’nın önümüzdeki yıllarla ilgili olarak beklediği hedefler birçok burjuva ekonomist tarafından gerçekçi görüldü. Ancak geçmiş pratikler gösteriyor ki ortaya konulan “rasyonel” hedefler hiçbir zaman tutmadı. Bu nedenle Merkez Bankası’nın hedeflediği rakamların altında ya da o seviyede bir oran üzerinden imzalanacak her sözleşme satış sözleşmesi olacaktır. Kamu emekçileri ve emekliler için imzalanacak her sözleşmede maaş tabanları aylık belirlenen yoksulluk sınırı oranları olmalıdır. Bu bağlamda KESK’in de dile getirdiği 2024 yılı Ocak ayından itibaren her üç ayda bir yoksulluk sınırındaki artış oranına göre güncellenmesi talebi bugün emekçiler için yakıcı bir taleptir. Zamların seyyanen olmaması, kira yardımlarının gerçek kira ücretlerine uygun bir hale getirilmesi, eş ve çocuk yardımlarının artırılması gibi talepler de bugün oldukça önemli birer talep niteliği kazanmıştır.
7. Dönem Kamu Toplu Sözleşme görüşmeleri neticesinde çıkacak her sonuç emekçinin aleyhine olacaktır. Bu nedenle tüm emekçiler yukarıda sıralanan somut talepler üzerine bir mücadele hattında birleşmek zorundadır. Bugün tüm sendikalara, emekten yana tüm siyasi yapılara düşen görev de bu mücadele hattının kurulmasında öncülük etmek olmalıdır.
Yorumlar kapalıdır.