Her masada varız çünkü bahisler üzerimize oynanıyor

Daha önce bu sayfalarda Tek Adam rejiminin dış politikasını defalarca ikiyüzlü olarak nitelendirmiştik. Dış politikada zaman zaman değişen söylemler olsa da rejim bu ikiyüzlü karakterini hiç kaybetmedi.

Erdoğan önce Körfez turuyla “eski düşmanlarından” medet umarken bir taraftan da gözünü Esad ve Sisi ile normalleşmeye dikmişti. Kazandığı seçimin ardından Mısır ile diplomatik düzey 10 yıl sonra tekrardan büyükelçilik seviyesine çıkarıldı. Masada Akdeniz var.

Erdoğan, 4’lü görüşmeler yoluyla Şam’ın kapılarını zorluyor. Suriye tarafı, Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyinden tamamen çekilmesini şart koşuyor. Tek Adam rejimi “Kürt anasını görmesin” politikasına sıkı sıkıya bağlı, Baas rejimine bile bu konuda güvenmiyor. Tabii bölgenin yeniden “imarı”, sanayileşmesi, tarlaların, zeytinliklerin ve bilumum kaynağın yağmalanması yoluyla hızlı sermaye birikimi gibi bazı “duygusal” meseleler de burada kritik önem taşıyor. Masada Kürtlerin özgürlüğü ve bölgenin zenginliği var.

Türkiye, Rusya’nın Ukrayna’yı işgali konusunda da ikircikli bir tavır takınıyor. Erdoğan kendini Putin ve Zelenski arasında bir arabulucu olarak konumlandırarak hem iç politikadaki Bonapart görünümünü sağlamlaştırıyor hem de dışarıda kilit adam rolüne bürünmekten geri kalmıyor. Bunu yaparken Ukrayna’nın NATO üyeliğine sıcak baktığını dile getirmekten de pek çekinmiyor. Masada Ukrayna’nın bağımsızlığı var.

Seçim öncesinde Yunanistan ile gerginliği artıran Erdoğan, seçimin ardından ise daha yumuşak bir politika izliyor. Miçotakis de benzer bir yaklaşım içinde, hatta Türkiye’nin yıllardır “terör yuvası” olduğunu söylediği Lavrion Kampı’nı boşaltarak bir nevi zeytin dalı bile uzattı. Masada Türkiye ve Yunanistan emekçilerine ait zenginlikler var.

Kendini Filistinlilerin koruyucusu olarak lanse etmeye devam eden Erdoğan, Netanyahu ile son görüşmesinde de “barışın egemen olduğu bir dünya için hep birlikte çalışacaklarını” söyledi. Masada Filistinli emekçilerin canı, malı, özgürlüğü var.

Gelişmeler elbette bunlarla sınırlı değil fakat bunlar olan biteni anlamak için bize yeterli bir perspektif sunuyor. Erdoğan ve masasına oturduğu herkes kumar oynuyor. Bu kumarda farklı olan bir şey var; kimse ortaya kendine ait bir şey koymuyor. Filistinlilerin, Kürtlerin, Ukraynalıların canları masada, Afrin’in zeytinlikleri, Ukrayna’nın tahılı, işçilerin alın teri, işledikleri, ürettikleri her şey masada. Kiminin özgürlüğü, kiminin kışın ısınma, kiminin temiz suya ulaşma hakkı. Buna dur demenin, bu saldırganlığı, bu ikiyüzlülüğü bitirmenin tek yolu, bizim gibi her şeyi kumar masasında ipotek edilen diğer ülkelerden kardeşlerimizle birlikte mücadele etmek. Ancak o zaman bu masayı dağıtabiliriz.

Yorumlar kapalıdır.