Saray’ın emek düşmanı, keyfi yönetiminden kopuş mümkün ve zorunlu!

Saray rejiminin 2024 için hazırladığı bütçe bu ay meclis genel kurulunda görüşülüyor. AKP-MHP iktidarı bütçenin tüm yükünü bir kez daha ücretlilerin ve yoksulların omuzlarına yıkıyor. İktidar patronları yeni vergi teşvikleri ve indirimleriyle ödüllendirirken, ücretlilerin üzerindeki gelir vergisi, KDV ve ÖTV yükleri tarihi zirvelere çıkıyor. Bütçede aslan payını, faiz ödemeleri ve yap-işlet-devret adı altında Saray patronlarına yapılan ödemeler alıyor. Emeğin milli gelirden aldığı pay ise gerilemeye devam edecek.

Bütçe görüşmelerine paralel olarak ilerleyen bir diğer başlık asgari ücret. Asgari ücret bir kez daha gerçek enflasyona göre değil TÜİK’in oynanmış sayılarına göre belirlenecek. Dahası, Erdoğan yönetimi asgari ücrete yapılan zammı yılda iki seferden tek sefere düşüreceğini açıkladı. Merkez Bankası’nın asla tutmayan tahminlerine göre bile 2024 sonunda enflasyonun yüzde 36 olacağı koşullarda, yıl sonuna doğru işçilerin alım gücü tamamen erimiş olacak.

Saray rejimi sorumlusu olduğu ekonomik iflasın faturasını emekçilere yıkmakta kararlı hareket ediyor. Bunun için yürütme üzerindeki tüm denetleme ve denge araçlarını ortadan kaldırmaya çalışıyor. Beştepe emek düşmanı, hesap vermeyen, keyfi yönetime dayanan yapısını tamamen kalıcı hale getirmeyi hedefliyor.

Bu çerçevede, bütçenin mevcut haliyle TBMM’de onaylanması da son tahlilde pek bir anlam ifade etmiyor. Yıl içinde hazırlanan ek bütçelerle, Cumhurbaşkanı’na tanınan vergi artırma veya azaltma yetkileriyle, Sayıştay’ın denetleme yetkilerinin ortadan kaldırılmasıyla Saray yönetimi, emekçilerden toplanan kaynaklarla oluşturulan kamu bütçesini dilediği gibi harcayabiliyor.

Saray rejimi bu yağmacı, keyfi yönetimini demokratik hakları giderek daha fazla baskılayarak hayata geçirebiliyor. Erdoğan yönetimi, TİP milletvekili Can Atalay’ı tamamen hukuksuz bir şekilde hapiste tutmaya devam etmesini, yeni anayasa tartışmaları arasında unutturmaya çalışıyor. Türk Tabipleri Birliği (TTB) yönetimine kayyum atama girişimiyle tüm demokratik kitle örgütlerine ve muhalefete yeni bir gözdağı veriyor. Rejimin bu keyfi, emek düşmanı niteliğinden güç alan patronlar, kölece çalışma koşullarını dayatan hukuksuz uygulamaları, sendika düşmanlığını yaygınlaştırıyor.

Öte yandan, Saray rejimi asıl büyük saldırısını yerel seçimler sonrasına saklıyor. Erdoğan yönetimi, büyükşehirleri yeniden kazanmak hedefiyle kemer sıkma politikasında şimdilik frene basarak ilerliyor. Seçimlerin ardından çok daha sert tedbirler bizleri bekliyor.

İşçi sınıfının geniş kesimleri Erdoğan yönetiminin bu emek düşmanı niteliğinin farkında. Bununla birlikte, burjuva muhalefetin basiretsizliği ve sinikliği ile sosyalist hareketin burjuva odaklardan bağımsız bir seçenek inşa edememiş olması, Cumhur İttifakı’nı hayatta tutan en temel unsurlar olmayı sürdürüyor. Emekçiler ülkenin dört bir yanında, onurlu çalışma ve yaşam koşulları talebiyle örgütlenmeye, sendikalaşmaya, haklarını korumaya veya ilerletmeye çalışıyor. Bu mücadelelerin birbirinden kopukluğu ve ortak bir eylem planı ekseninde birleşememesi en büyük eksikliğimiz olmaya devam ediyor.

Saray rejiminin giderek daha fazla saldırganlaşan emek düşmanı politikaları kaçınılmaz olarak yeni eylemleri ve seferberlikleri tetikleyecek. Mevcut tablo, sosyalist hareketin önüne iki temel görev koyuyor. İlk olarak, “insan onuruna yaraşır bir yaşam ve çalışma koşulları” ekseninde sendikal konfederasyonların üzerindeki basıncın artırılarak, başta asgari ücret ve bütçenin emekten yana düzenlenmesi başlıkları olmak üzere, tabandan yükselen birleşik bir mücadele planının örgütlenmesinin sağlanması. İkinci olarak, yerel seçimler sürecine burjuva odaklardan bağımsız, emek eksenli bir seçim ittifakıyla girilmesi. Bu iki alanda sağlayacağımız ilerlemeler emek düşmanı, baskıcı Saray rejiminden kopuş yönünde atılan çok değerli adımlar olacaktır.

Yorumlar kapalıdır.