Patronun taleplerinin “arası” bulunamaz: Metalde arabulucu süreci başlarken mücadeleye hazırlanalım
Metal sanayinin patronları ve Türk Metal Sendikası, Birleşik Metal-İş, Özçelik-İş üyesi 259 bin metal işçisi arasında eylül ayında başlayan toplu iş sözleşmesi görüşmeleri, anlaşma sağlanamaması sonucunda arabulucu sürecine girdi. Arabulucu sürecinin yeni yılın ocak ayının ortasına dek sürmesi bekleniyor.
Toplu sözleşme görüşmelerinin sonuçsuz kalmasının başlıca nedenini, metal patronlarının sömürüyü derinleştirmeyi, çalışma koşullarını ağırlaştırmayı ve işçilerin güvencesini yok etmeyi öngören teklifleri oluşturuyor.
Metal patronlarının sendikası olan MESS, ilk altı ay için yüzde 35, geri kalan dönemler için TÜFE oranında artış önerdi. Bu, işçi sendikalarının önerdiği ücret zammı oranından yaklaşık yüzde 85 daha düşük.
MESS aynı zamanda, tıpkı geçen yıllarda yaptığı üzere, sözleşmenin iki yıllık değil, üç yıllık olmasını dayatmaya çalışıyor. Sözleşmeler arası dönem uzadıkça metal işçilerinin ücretlerinin güncellenme sıklığı azalacak, böylece sömürü yoğunlaşacak ve patronlar kârlarına kâr katacaklar.
MESS, patron tarafından fabrika içinde hafif işlerde çalışabilir raporu olanlara dayatılan işin kabul edilmemesi durumunda, ihbar tazminatı ödenmeksizin çalışanın işten çıkartılmasının sözleşmeye dahil edilmesini, böylece iş güvencesinin yok edilmesini istiyor.
Yine MESS tamamlayıcı sağlık sigortasının kaldırılmasını, işçilerin işe alımdaki deneme sürelerinin iki aydan dört aya çıkartılmasını talep etti.
Metal patronlarının bu taleplerinin “arası” nasıl bulunabilir ki? Bu taleplerin hedefi metal işçisini yoksullaştırmak, işçinin üzerindeki sömürüyü derinleştirmek, kazanılmış haklarına saldırmak ve hayatta kalma şartlarını kötüleştirmektir. Saldırı niteliğindeki bu taleplerin “arası” bulunamaz. Arabulucu süreci, her zaman olduğu üzere, yine işçiyi oyalamak, onu yormak ve moralini bozmak için kullanılıyor.
Bu arabulucu sürecini, önümüzdeki mücadeleye hazırlanarak geçirmeliyiz. Patronlar, ülke ekonomisinin kriz halindeki şartlarını işçileri susturmak ve onlara baskı uygulamak için kullanıyor. Ekonomik kriz bir sopa gibi işçilerin başının üzerinde sallandırılıyor, böylece işçiler işlerinden edilmekle tehdit ediliyor.
Ekonomik krize ve patronun işten çıkarma tehditlerine karşı tek güvencemiz, sendikal mücadele birliğimizi sağlamak olabilir. Danışıklı dövüşe son verelim: Sendikalarımızda işçilerin görüşünün alınması, işçi demokrasisi ilkelerinin uygulanması için bir araya gelip mücadele verelim. Bu nedenle konfederasyon farkı gözetmeyen toplu iş sözleşmesi komitelerinin kurulmasını öneriyoruz. Bir fabrikadaki arkadaşlarımız mesaiye kalmama kararı verdikleri takdirde onları yalnız bırakmamak, onlarla birlikte hareket edebilmek ve sendikalarımızı da bu yönde hareket etmeye zorlayabilmek için.
Bursa Ticaret ve Sanayi Odası’nın verilerine göre Bursa’nın en büyük 250 fabrikasında çalışan tek bir işçi dahi kendi fabrikasına 4 milyon liraya yakın gelir sağlıyor. Bu gelir, metal fabrikalarında ikiye, hatta üçe katlanıyor.
Evet, mevcut sözleşme taslağı bu korkunç toplumsal eşitsizliği sona erdirmekten veya ihtiyaçlarımızı karşılamaktan dahi çok uzakta. Kayıplarımızı karşılamak ve taslakları bizzat işçi inisiyatifi altında oluşturabilmek için MESS’in arsızlığını yenilgiye uğratmamız ve sendikalarımızda işçi demokrasisi için mücadele etmemiz şart.
Bütün bunlar bizim kararlı ve cüretkâr bir birlik oluşturabilmemizle mümkün. Uzlaşmaya eğilimli ve mücadeleden çekinen sendikal önderliklerimizi de ancak kendi birliğimiz eliyle denetim altında tutabiliriz. Sözde arabulucu sürecini bu nedenlerle, birliğimizi sağlayacak TİS komitelerini oluşturmakla ve buralarda mücadeleye hazırlanmakla geçirmek önemli.
Belirleyici olacak olan, metal işçisinin seçeceği yol olacaktır.
Yorumlar kapalıdır.