Grev yasakları değil metal işçileri kazanacak!

Aralık ayının başında işveren sendikası MESS ile Birleşik Metal-İş arasında süren, 5 işletme ve 9 fabrikayı içeren toplu sözleşme görüşmeleri tıkanınca ilgili işyerlerinde grev kararı alındı. Yoksulluk sınırının altında maaş alan metal işçilerinin toplu sözleşme görüşmelerinde talepleri yüzde 125 oranında zam yapılmasıydı. Öte yandan MESS, yüzde 40 oranında bir zam teklif etmişti. Masadaki anlaşmazlık işyerlerine grev pankartını astırdı.

Bu işyerlerinden biri olan Hitachi Energy’de başlayan grevin 10. gününde grevler “milli güvenliği bozucu nitelik” arz ettiği için Cumhurbaşkanı kararı ile ertelendi. Bir başka ifade ile rejim, metal sektöründeki grevleri yasakladı! Elbette yasağın milli güvenlikle bir ilgisi yok. Bu karar, rejimin bir yandan asgari ücret görüşmelerinin gölgesinde bir grev dalgası istemediğini; öte yandan patronlar örgütü MESS lehine her türlü hukuksuzluğu yapabileceğini göstermiş oldu.

Birleşik Metal-İş öncülüğünde greve çıkan işçiler rejimin yasaklamasını tanımadı ve fiili greve çıktı. Biz bu yazıyı yazarken, yasaklamanın 10. gününde Hitachi’de grev başarıyla sonuçlandı. Öte yandan GE Grid Solutions, Schneider Electric ve Arıtaş Kriyojenik işletmelerinde grev, yasaklamaya rağmen sürüyor.

Türkiye’de son yıllarda rejimin önemli özelliklerinden birisi işçi sınıfının örgütlülüğüne ve eylemlerine dönük tahammülsüzlüğü olmaya devam ediyor. Özellikle büyük ölçekli işletmelerin yoğun olduğu ve işçi sınıfının en örgütlü kesimlerinin çalıştığı metal sektöründe grev yasaklamaları artık rutin hale geldi. Öte yandan bu yasaklara karşı hem sendikanın hem ilgili işyerindeki işçilerin tutumu oldukça kritik. Hatırlayacağımız üzere 2 sene önce Bekaert’te başlayan grev yasaklanmış, yasağı tanımayan işçiler grevlerini kazanımla sonuçlandırmıştı. Bugün de yasaklamalar karşısında benzer bir ısrarın olmasını oldukça önemli buluyoruz.

Rejimin grev yasaklarının sendikalaşma önündeki engellemelere bir katkı olduğunu da gözden kaçırmamak gerek. Zira sendikanın temel işlevlerini; toplu sözleşme ve grev hakkını anlamsızlaştırma yönündeki bu girişimler sendikal örgütlenmeyi zayıflatma amacı da güdüyor. Polonez işçilerinin sendikalaştığı için işten atılması ve karşılarına her yerde polisin dikilmesi, asgari ücretin reel olarak sürekli azalması, çalışan nüfusun ezici çoğunluğunun asgari ücret bandında maaş alması ya da metal sektöründeki grev yasaklamalarının aynı programın ürünü olduğunu düşünüyoruz. Bu program emekçilere yoksulluk ve baskı dışında bir şey sunmuyor; MESS gibi patron sendikalarının çıkarlarını savunuyor.

Rejimin işçi düşmanı programı ve politikaları karşısında kolay yoldan bulunacak yanıtlar yok. Grev ve örgütlenmenin önündeki her türlü engelin kaldırılması için mücadele yürütmek şu an önümüzdeki en önemli görev. Diğer yandan, metal işçilerinin Hitachi’deki örneğindeki gibi kazanımların çoğalması, yeni kazanımlar için önemli bir moral kaynağı olacaktır.

Yorumlar kapalıdır.