Gazze: Siyonizmin mezarı

7 Ekim 2023’te Filistin direniş örgütleri tarafından örgütlenen silahlı ayaklanmanın, yani El Aksa Tufanı’nın başlangıcından bu yana 100’ün üzerinde gün geçti. Bu satırların yazıldığı tarihte, Siyonist İsrail’in Gazze’ye yönelik hayata geçirdiği soykırımcı politikaların bir sonucu olarak 25 bin Filistinli hayatını kaybetmişti ve yaralı sayısı da 62 bini geçmişti. Bu sayılar geçtiğimiz her saniye, Siyonist İsrail’in hava bombardımanları ve kara harekâtı sonucunda yükseliyor. Hayatını kaybedenlerin büyük bir çoğunluğu ise kadınlar, çocuklar ve sivil erkekler.

Siyonist ordu, Gazze’deki Filistin direniş örgütlerini yok etmek için iki cephe açtı. Bunlardan birincisi Gazze’nin kuzeyindeydi ve bu cepheden, kuzeyde bulunan Gazze şehrinin (genel Gazze bölgesiyle karıştırılmamalıdır) merkezine dek kolay bir ilerleme sağlandı. Bu, direnişin bilinçli bir tercihiydi. Savaş asıl olarak şehir merkezinde başladı ve o günden bu yana da işgalci ordu bir ilerleme kaydetmiş değil. Daha da önemli olan gelişme şudur: İsrail, geçtiğimiz aralık ayında, sözde “elit” savaşçılardan oluşan ve dünya kamuoyuna “yenilmez” olarak pazarlanan Golani Tugayı’nı, bu tugayın birçok subayı ve askeri direniş tarafından öldürüldükten sonra, utanç içinde Gazze’nin kuzeyinden geri çekmek zorunda kaldı. Yeni yıl yaklaşırken, aralık ayının sonunda ise İsrail Gazze’den, her birinde 4 bin ile 5 bin arasında asker bulunan beş tugayını daha Gazze’nin kuzeyinden geri çekti. Bunların ikisi yedek tugaylar ve üçü de eğitim tugaylarıydı. Aralık ayının sonunda gelen bu kararın ardından, 1 Ocak 2024’e girilmesinden birkaç saniye sonra direniş, İsrail’e 2024’ün nasıl geçeceğini anlatabilmek için Tel Aviv’i çok sayıda roketle bombaladı. Roketlerin kalkış yaptığı yüzey, İsrail’in kontrol ettiğini iddia ettiği Gazze’nin kuzeyindeki mahallelerdi. Benzer bir komedi, esir takasları sırasında da yaşanmıştı: Direniş örgütleri, İsrail’in Gazze’nin kuzeyini artık kontrol ettiğini iddia etmesinden sonra, o gün yapılacak esir takasının adresini son anda değiştirmiş ve esirleri Kızıl Haç’a Gazze’nin kuzeyinde, İsrail’in kontrol ettiğini iddia ettiği bölgede yapmıştı. İsrail’in Gazze’nin kuzeyinden başlattığı geri çekilme ocak ayında da sürdü ve iki tabur daha geri çağrıldı. Şu anda Gazze’nin kuzeyinde işgalci ordunun yalnızca bir taburu kalmış durumda.

Yeni yılla birlikte Siyonist genelkurmay, kara harekâtında daha farklı bir taktik izlemeye başladı, ki bu da ikinci cephenin açılmasını getirdi: Gazze’nin doğusundaki Han Yunus Mahallesi. Han Yunus, işgalci ordu için gerçek anlamıyla bir mezara dönüştü. Yaklaşık bir aydır süren çatışmaların sonucu olarak, Siyonist ordu yalnızca bir mahalle ilerleyebilerek Han Yunus’un doğusundan merkezine gelebildi. Bu sırada, Gazze’nin kuzeyinde 30 küsur olan asker kaybı, Han Yunus’la birlikte 210’a çıktı (bu, İsrail’in resmi olarak açıkladığı veri olduğu için elbette güvenilmezdir ve yüksek ihtimalle, ölen İsrailli asker sayısı bunun birkaç katıdır). Dahası, Gazze’nin hem kuzeyinde hem de doğusunda, İsrail binin üzerinde zırhlı araç kaybetti ve bunların önemli bir kısmı da Merkava tanklarıydı.

İşgal altındaki Filistin’deki, yani İsrail’deki çeşitli hastanelerin günlük olarak aldıklarını açıkladıkları yaralı asker sayısı ile Siyonist genelkurmayın açıkladığı yaralı asker sayıları arasında yaklaşık 10 katlık bir fark bulunuyor. Ağır yaralı bir şekilde bir cepheden gönderilen İsrailli asker sayısının binlerce olduğu tahmin edilirken, psikolojik rahatsızlıklar nedeniyle taburlarından alınanlar da var. Bunlardan bir tanesi, Gazze’deki savaştan geri gönderildikten sonra delirmenin eşiğine gelerek, birkaç gün önce Tel Aviv’de silahlı bir saldırı organize etti ve bir yerleşimciyi öldürdü. Bir diğer vaka ise, yaşadığı ağır psikolojik buhranın bir sonucu olarak kalp krizi geçirerek ölen bir Golani Tugayı subayıydı.

İsrail merkezli resmi raporlara göre, 7 Ekim’den bugüne işgalci ordunun sürdürdüğü bütün saldırıların İsrail ekonomisine maliyeti 20 milyar doları aşmış durumda. Savaşın İsrail için günlük maliyeti 321 milyon dolardı (işgalci ordunun birçok taburunu geri çekmesiyle birlikte bu maliyet günde 240 milyon dolara geriledi). Hizbullah’ın saldırısı altında olan kuzey sınırlardaki yerleşimcilerin yeniden başka bölgelere gönderilmesinin günlük maliyeti ise 40 milyon dolar. Hem Gazze’nin çevresindeki bölgelerden, hem de kuzey sınırından bugüne dek 500 bini aşan sayıda yerleşimci göç etti ve böylece Siyonist işgal, bu bölgelerdeki sosyal tabanını tamamen yitirdi. Savaş, 2023’ün son aylarında başlamış olmasına rağmen, 2023’te bütçe açığı yüzde 4,2’ye ulaştı (bir öndeki sene yüzde 0,6’ydı). Savaş boyunca İsrail, biri ABD’den diğeri Almanya’dan olmak üzere, iki tane kapsamlı cephanelik yardımı almış olmasına rağmen, durum bu. İsrail’in 4500 tanktan oluşan tank gücünün en az %10’u direniş tarafından etkisiz hale getirilmiş durumda. Yalnızca bir tanesi 1-2 milyon dolar değerinde olan Elbit Skylark dronelarından yaklaşık 10 tanesi, operasyonla sonucunda direnişin eline geçmiş durumda. Savaşın sonunda, İsrail açısından toplam maliyetin 50 milyar dolara ulaşması bekleniyor. Siyonist devletin yıllık güvenlik bütçesi ise bu maliyetin yarısı bile değil: 18 milyar dolar.

7 Ekim’den önce Siyonist istihbaratın verileri, yaklaşık 40 kilometrekarelik bir alan olan Gazze’nin altındaki tünellerin uzunluğunu 400 km olarak tahmin ediyordu. Geçtiğimiz günlerde işgalciler bu tahminlerini, 750 km olarak revize ettiler. Gazze’deki tünellere açılan 5700 ayrı giriş mevcut ve direniş, bu tünellerin konumlarına tamamen hakim. Bugüne dek onlarca işgalci asker, keşfettikleri tünellerde patlatılan bubi tuzaklarıyla, tonlarca toprağın altında kaldı.

İşgalci ordu kara harekatına başlarken, hedefleri şunlardı: 1.) Yeni bir Nekbe yaratarak, Filistinlileri Gazze’den çıkarmak; 2.) direnişin elindeki tutsakları canlı ele geçirmek; 3.) Hamas’ın askerî kanadının önderlerini öldürmek; 4.) direnişin askerî kapasitesini yok etmek. Bu hedeflerin bir tanesine bile ulaşılmış değil. Tam tersine, İsrail’in hava bombardımanları sonucunda, direnişin elindeki 60 İsrailli tutsak öldü. Direniş ne kuzeyde, ne de doğuda, herhangi bir şekilde operasyonel kapasitesini yitirmiş gibi gözükmüyor ve her gün, işgalci birliklere onlarca saldırı düzenlemeyi ve Gazze’nin çevresindeki yerleşim bölgelerini onlarca roketle bombalamayı sürdürüyor.

Son gelişmeler ışığında Siyonist genelkurmay iki askerî birliğini daha Gazze’den geri çekti. 36. Tümen, birkaç gün önce, direnişten aldığı ağır kayıplar neticesinde, Gazze’den çıkartıldı. “Duvdevan” birimi ise, Batı Şeria’daki silahlı direnişi bastırmak üzere Gazze’den çıkartıldı. Bu, Gazze’de geriye, yalnızca 3 tane İsrail taburu bıraktı. Tulkarem’de, Nablus’da ve Batı Şeria’da bugünlerde yeni cepheler açılıyor. Fetih’in iktidarda olduğu bu bölgelerde işgalci güçlere karşı silahlı ve bombalı saldırılar arttı ve bunun bir sonucu olarak işgalci ordu, bu bölgelerde de kayıplar vermeye başladı. El Aksa Tufanı’nın 100. gününde “Tel Aviv’de” yapılan bir silahlı saldırıda ise bir yerleşimci ölürken, 20 tanesi yaralandı.

Filistin’in ve işgal altındaki Filistin’in bütün köşelerinde sürmekte olan silahlı direniş ve ayaklanma, Siyonist-Nazi devleti askerî ve ekonomik bir yenilgiye doğru sürüklüyor. Gazze, bütün cepheleriyle Siyonizmin mezarı olduğunu her gün gösteriyor. Bu fedakarlık dolu ulusal kurtuluş savaşının temel politik hedefi, nehirden denize özgür bir Filistin’in, yani tarihsel topraklarıyla 27.027 kilometrekare olan Filistin’in kurulmasıdır.

Yorumlar kapalıdır.